‘Hayır’ Diyenleri, Diyecekleri Üzmeyin…

0
84

Madem ülke gündemine referandum geldi o halde “Evet” diyene de “Hayır” diyene de saygı duymak gerek. Herkesin Evet demesi mümkün olsaydı zaten referanduma gerek kalmazdı. Örneğin ben kendi adıma 16 Nisan’da tercihimi Hayır’dan yana kullanacağım. Hayır’ı düşündüğüm için birilerinin dediği gibi ben ne bölücü örgüt, ne FETÖ, ne de aşırı sol ve sağ örgüt mensubu değilim. 15 Temmuz 2016 hain darbe kalkışmasında tankla, insan ve otomobil ezen, uçaktan bomba atan, helikopterden ateş açan hainlerden olmadım. Sivillere, polislere ve darbeye direnen darbe karşıtı askerlere kurşun sıkan, onları odalara kapatan darp eden ve öldürenlerden olmadım…

*Çukur ve Çukur Siyaseti

Güneydoğunun bazı ilçe ve illerinde çukur kazarak, yeraltı şehirleri oluşturan bölücülerin ayaklanma girişimlerini, siyasetlerini benimsemedim, doğru bulmadım. Terör eylemlerine destek verenlerden olmadım. Barzani ile Şivan Perver’le şarkı söyleyip, halay çekmedim. Oslo görüşmelerini doğru bulmadım. Bölücü örgüt liderine Sayın demedim. Habur’daki bölücü örgüt geçiş ve gösterilerine tepki verdim, benimsemedim, onaylamadım. Çözüm sürecini samimi bulmadım. Akil insanların Türkiye’yi dolaşmasını akılcı bulmadım. FETÖ liderine methiyeler dizmeden, onu öven konuşmalar ve köşe yazıları yazmadım, onu ve hareketini benimsemedim. Dolayısıyla sırf Hayır diyeceğim için böylesi suçlamalarla karşı karşıya kalmak beni çok üzdü, yaraladı ve bir o kadar da hırslandırdı. Vatan, ülke, bayrak, millet ve Cumhuriyet sevgisi, kimsenin tekelinde olamaz ve hiçbir zamanda olmayacaktır…

*Tek Adam Rejimi Darbelere Davetiye Çıkarır

Bir kişi Türkiye’den ve Türkiye yaşayanından büyük olamaz. 80 milyonluk yurttaşın kaderi, ülkenin yasaması, yürütmesi ve yargısı bir kişiye teslim edilemez… Frensiz kamyon ya duvara toslar, ya insanları çiğner ya da zincirleme kazalara neden olur. Dünyada, tek adam rejimleri her daim felaket, haksızlık, hukuksuzluk ve baskı getirmiştir. Özgürlükler, çoğulcu yönetim ve çok seslilik raflara değil kilerlere, mahzenlere bir daha çıkmamak üzere kitlenmiştir. Yönetimler babadan oğula, anadan kıza, abiden, kardeşe, amcadan yeğene geçer olmuştur. Sadece ülkeyi yöneten tek adam, onun ailesi, akrabaları ve yalakaları refah içinde yaşarken, ülke yaşayanları yoksulluk, şiddet ve haksızlık görmüştür. Artı, tek adam rejimleri “nasılsa tek adam var. Tek adamı devirir, ülke yönetimini ele geçiririz” mantığıyla darbelere davetiye çıkarır ve çanak tutar.

*Hayır Diyenler Yerden Yere Vuruluyor

Bugünlerde Hayır’ı düşünenlerin sayısı arttıkça bazı kesimlerde hırçınlık artmakta ve suçlamaların, karalamaların dozu yükselmektedir. Hayır diyenler konuşacak salon, meydan televizyon, gazete ve radyo bulmazken, yandaş medyanın gazete, televizyon ve radyoları haksız rekabete aldırmadan Hayır diyenleri yerden yere vurmaktadır. Her şeye rağmen, bilinçli vatandaş zorlamanın, dayatmanın, çelişkilerin, kendisini tatmin etmeyen açıklamaların farkındadır…

*Milliyetçi Hareket Partisi Yeniden Şekillenecektir

Hayır diyenler arasında ülkücü hareketin önde gelenleri, Ülkü Ocakları eski Başkanları’nın önemli bir bölümü, Milliyetçi Hareket Partisi’ni (MHP), ülkücü hareketi dün yaratanların, bugün sürdürenlerin ve yarın yeniden şekillendirecek olanların olması çok dikkat çekicidir. MHP’nin bugünkü Genel Başkanı Devlet Bahçeli, birkaç kurmayı, bazı milletvekilleri ve tabanındaki cılız bir kitle Evet’i savunurken, MHP tabanının çok önemli bir bölümü açık ara Hayır’ı savunmaktadır. Dolayısıyla 16 Nisan 2017 sonrası, sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın, MHP’de değişim rüzgârlarının çok hızlı eseceği, MHP’nin bitme yerine siyaseten yükselen, önemli bir siyasi parti olacağı gözlenmektedir. Ülkücü hareketi, MHP’yi yaratanlar, hareketi ve partiyi ayakta tutanlar, MHP’de önemli değişikliklere de imza atıp, yarının MHP’sini de başarıyla inşa edecekmiş gibi görünüyorlar…

*Türkiye, Bir Kişiden Büyüktür

Türkiye bir kişiden büyüktür. 80 milyon, bir kişiden 80 milyon kere büyüktür. Ülkenin geleceği, kaderi kesin olarak bir kişiye teslim edilemez. Yıllardır üzerlerinde ölü toprağı olan sivil tolum örgütleri ilk kez canlanmış, ayağa kalkmış, Türkiye’nin, milletin ve Cumhuriyetin geleceği için yollara düşer olmuştur. Söylenenin ve iddia edilenin aksine Hayır için çaba gösteren, yollara düşenlerin çok önemli bir bölümü bölücülerle savaşmış bölücülere, FETÖ’ye, darbe girişimlerine karşı çıkan, kumpas yani FETÖ mağduru eski askerler, mağdurlar, onların aileleri, aydınlar, yazarlar, emekçiler, gazeteciler, emekli büyükelçiler, emekli siyasetçiler, bazı akademisyenler, sanatçılar, emekliler ve sıradan yurttaşlar Türkiye ve rejim için çok ciddi endişe duyan insanlardan oluşmuştur.

*Her Kesimden Herkes Alanlardaydı

15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminde, darbeye direnler sadece siviller olmamıştır. Devletine milletine, Cumhurbaşkanına, Başbakanına bağlı pek çok asker, TSK içindeki Atatürkçü Subaylar, çok çeşitli kamu görevlileri, bürokratlar, rütbesiz ve rütbeli polisler, mülki amirler devletten ve milletten yana olmuştur. 15 Temmuz gecesi caddelere inenler sadece Ak Partililer değildi. CHP’lisi, MHP’lisi, SP’lisi BBP’lisi, diğer partililer, hiçbir siyasi partiye kaydı olmayanlar, siviller, vatandaşlar ve işçiler kısaca Türkiye yaşayanları meydanlarda, caddelerde ve sokaklardaydı.  Ondandır ki bu hain kalkışma püskürtüldü yine ondandır ki Yenikapı Ruhu oluşturuldu. Şimdi Yenikapı Ruhundan uzaklaşıp, Hayır diyenleri çok çeşitli ithamlarla suçlamak kabul edilemez bir durumdur ve tek kelimeyle günahtır, ayıptır. Her seçmen, her yurttaş kendisine sunulan demokratik tercihi OHAL ortamı olsa bile kullanmak istemektedir. Her fırsatta “Milli iradeye saygılı olun” diyenler, ortaya çıkacak ya da çıkabilecek Milli İdare’ye saygılı olmalıdır.

*İş Dünyası Ne Diyecek?

Son olarak iş dünyasından bahsetmek isterim. İş dünyası her ne kadar Evet der gibi gözükse de gözlem ve deneyimlerim iş dünyasının önemli bir bölümünün sandıkta çaktırmadan Hayır diyeceği yönündedir. İş dünyası çok çeşitli sebeplerden bana göre çoktan Hayır’ı seçmiş ve sandıkta kayda değer bir Hayır vererek, kendilerince bir yol izlemiş olacaklardır. Yine çoklu oylara sahip bazı kesimler (aşiretler hariç) denge oluşturmak adına ikiye bölünüp hem Evet hem de Hayır diyerek her iki kesime de mesaj vermenin yollarını arayacaklardır. Türkiye parlamenter sistemden uzaklaşmamalı, yasama, yürütme ve yargı erkleri bir birlerini denetler ve gerektiğinde frenler bir şekilde yol almalıdır. Darbe anayasası ve tek adam anayasası yerine toplam da 18 ayda, yeniden yazılabilecek, yasal sınırları içindeki bir Cumhurbaşkanı, tam uzlaşmalı özgürlükçü bir anayasa, bizleri bugünden çok ileri taşır…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here