Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah. Bu aralar netten seçip, toparladığım hikâyeleri sizlerle paylaşacağım. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase
Karagöz İle Hacivat: İdam Fermanı
Karagöz ve Hacivat gölge oyununun nasıl ortaya çıktığını anlatan hoş bir hikaye buldum nette dolaşırken. Umarım beğenirsiniz…
Günlerden bir gün, Karagöz, Bursa sokaklarında turşu satarken, yanına bir adam yaklaşır. “Ben beni arıyorum ama bulamıyorum. Sen beni buldun mu?” diye sorar. Adamın ne dediğini anlamayan Karagöz sadece “hı ” der. Bunun üzerine adam tekrar sorar: “Ben kendimi arıyorum ama yokum. Yoksam yokum ve ben yoktan çıkıp, kendimi bulup kendimle kucaklaşmak istiyorum.”
Karagöz: “Bre adam, kendinle nasıl kucaklaşa-caksın ki? İnsan ancak bir başkasıyla kucaklaşabilir.”
Adam: “İnsanlar çift yaratılmıştır derler. Böyle bir şey doğruysa eğer, işte ben bu çiftimi, benzerimi arıyo-rum. Tıpkısının aynısı ben bu adamı sen tanıyor musun? Görmüşlüğün var mı?”
Karagöz: “Görmüşlüğüm var. Onunla konuştum bile.”
Adam: “Gördün mü? Konuştun mu? Nerde gördün, konuştun, çabuk söyle?”
Karagöz: “Az önce görmeye, konuşmaya baş-ladım. Şimdi de onu görüyorum, konuşuyorum. O sensin ya.”
Karagöz ile konuşan, onu ara sokaklara çeken, Hacivat’tır. Ulucami’nin yapım işinde çalışan Karagöz ile Hacivat sık sık tartışarak caminin yapımını geciktirince, padişah Orhan Gazi bunun nedenini mimardan öğrenir ve Karagöz ile Hacivat hakkında idam fermanı çıkarır. Er-tesi gün tebdil kıyafet camiye gelen Orhan Gazi, Karagöz ile Hacivat’ın tartışmalarını izler ve gülümsemekten ken-dini alamaz. Saraya dönünce, verdiği ölüm kararı için piş-man olur. Padişah, fedailerinden birini, Hacivat’a gönde-rir. Fedai, Hacivat’a, tanınmaması için ne lazımsa yapıp, Karagöz’ü de yanına alıp, Bursa’dan gitmelerini ve kur-tulmalarını söyler.
Hacivat evine gider ve sakallarını keser, sadece bıyıkları kalır. Yıllardır giymediği elbiselerini giyer, Kara-göz’ü arar. Hacivat’ın Karagöz’ün yanına gidince sesini değiştirerek konuşmasının sebebi; Karagöz’ün şaşırma-sını sağlayarak daha ne olduğunu anlamadan, onu Bursa’dan uzaklaştırmaktır. Hacivat olanları Karagöz’e küt diye anlatsa, padişahın idam fermanına karşı gelmek istemeyecek Karagöz, kendini cellâdın önüne atacaktır.
Hacivat Karagöz’ü Bursa dışına çıkarınca nor-mal sesiyle konuşmaya başlar, Hacivat olduğunu söyler ve olanları anlatır.
Karagöz Hacivat’ı yıllardır sakallı gördüğü için, sakalsız haline güler ve Hacivat’la alay eder. Hacivat’ın tanınmamak için sen de sakalını kesmelisin demesi üzerine Karagöz: “Sen ne diyorsun Hacivat? Ben hayatta sakalımı kesmem.” der.
Bunun üzerine Hacivat: “Sakalını kesmezsin ama tanınır da yakalanırsan ne olacak? İnsanın hayattaki en önemli amacı, hayatını devam ettirebilmesi olmalı. Geride kalacak karını, çocuğunu düşün. Onlar sensiz ne yapar, ne yer, ne içerler?” der.
“O da doğru ya.”
“Gel bakalım, şu dere boyunda tıraşını ol. Erkek adama bıyık da yakışır.”
Tıraştan sonra Hacivat, Karagöz ile birlikte, yakındaki bir çiftlikten iki at satın alırlar ve atlarına binip hep batıya doğru yol alarak, Balıkesir taraflarına giderler.
Günün Şiiri
Ne Zaman Nerdeyiz
şimdi buradaysak bir yanımızla
bir yanımız savrulur dünyanın bütün ırmaklarıyla
ilk hecesinde ışırız yaşanacak günlerin
taptaze sesin içinde
trenler yeryüzüne rüzgâr götürür
düşlerimizden.
bursa cezaevinden uludağ’a bakarız ay vakti
konya’dan beyşehir’e pancar taşıyan ağır kamyonlarla
gül tadında bir sabahın güzelliğine dökülürüz
fırat’ın güneşli buğdaylara yüz süren suyuyla
akarız güneye
gözlerimiz kapatılır üstüne çizgi çizilir adımızın
yelken oluruz bütün ömürlere
kırılan gençliğimizle.
kar altında yürürüz sevgilimizle/gelecek kilim olur
çiçeğe su veririz şebboydan begonyaya bir koku uzanır
puşkin’in her dizesinde soluk alırız insanlık adına
vivaldi’nin notalarına yerleşir yüreğimiz kar sevinciyle.
ak yazılarla yolculuğa çıkar içimizdeki çocuk
paris komününde isyanın ateşçisi oluruz
sinop cezaevinde sürgün bir gazeteci
karacaoğlan’ın sazının tellerinde
pir sultanın ak gömleğinde
tonguç’un demiri döven büyük ellerinde
turaçların güzelliği nakışlayan uçuşunda.
che ile bolivya’da insanlığın düşünde ölümsüz
fotoğraf
bir bozlağın yakıcı kederinde hasrete dönüşürüz
fesleğenlerin yemyeşil kokusunda/
gecede tüten gecesefalarında
kuğuların boynunda ışırız/atların yelesinde
masalların yılları nakışlayan ölümsüz
tarihinde
çocukluğumuza uzanırız çayırların
boy attığı mevsimde
kanayan yaramıza koyarız/alkıma dönüşen
özgürlüğü.
Ahmet ÖZER
Günün Fıkrası
Bir işadamı, oldukça yoğun ve yorucu geçen bir seneden sonra tatile çıkmaya karar verir. Eşi de kendisi gibi meşgul olduğu için birlikte tatil yapacakları bir dönem ayarlamak zor olur.
İspanya kıyılarında bir otel bulur ve bulduğu ilk uçakla oraya gider. Otele yerleşirken bir aylık bir rezervasyon yaptırır. Bir hafta kadar güzelce tatil yaptıktan sonra, bir akşam yemeğinde garson kendisine bir mektup iletir.
Mektubu okuyan işadamı, tatilini geçirdiği otelin yöneticisinin yanına gider. “Ne yazık ki tatil sona erdi…” Yönetici şaşırır ve üzülür. “Ama beyefendi, bir aylık rezervasyon yaptırmıştınız, ne oldu böyle aniden?” İşadamı çaresiz bakışlarla cevap verir: “Evet bir ay kalacağım, ama tatil bitti. Karım işinden izin almayı başarmış ve iki gün sonra burada olacakmış…”
Günün Sözü
Mağlubiyete uğrayınca ümitsizliğe kapılma, her başarısızlıkta bir zafer arzusu yatar.
Germain Martin
Başarısızlıklar, kuvvetlilere daha da kuvvet verir.
Saint-Exupery
İyi bir başlangıç, yarı yarıya başarı demektir.
Andre Gide