Gün Batımında İskenderun Körfezi

0
235

Yaz ayı geldi mi sabahların olmasını istemem şehrimde. Sevgi, coşku dolu dakikalar sarsın isterim dört bir yanımı. Akşamın renkleri turuncuya dönüştüğü an, esrarengiz gizemleriyle ayrı bir şehir olur memleketim. Denizin derinliklerine doğru batan güneş, ayın ışığı altında yakamozları çağrıştırır körfeze… Gel de seyretme uçsuz bucaksız renk cümbüşlerini. Delice yakalamak ister renk huzmelerini insan. Saatin ibreleri durmuş gibi dalar dururum enginlere.

Balıkçıların hoş seda bağırışları gelir kulaklarıma. Gemiler sirenlerini yine çalmadan geçiyor gidiyor buradan. Bilmem neden sessiz kaldı bu gemiler bu tarihi şehre… Kaptanları bu kadar saygısız mı? Ya acenteleri? Oysa onların şiir gibi seslerini ne çok özlemişim. Çocukluğumuzda hangi geminin hangi saatte geçip gittiğini, selamlama sirenlerinden anlardık. Aslında aradığım; bölgemin tarihsel geçmişini çağrıştıran, olumluluklarla dolu melodi seslerini duyabilmemdir. Beklentim, doğanın kucağında gerçek bir dost yüzü görebilmektir.

Bir ayran sefası sürüp gidiyor. Sanki ayranı bilmiyor muşuz gibi… Akşamın serinliğinde lokantalar zevk vermiyor artık. Sohbetlerin koyusu “rakı ve balık” olmayınca! Neye yarar toplantı halinde yenen yemek… Lokantalarda hızlı bir değişim var. Camekânlar açılıyor sigara içme uğruna… Sohbetin en koyu yeri sigara molasıyla sevimsizleşiyor. Mekân sahibi korku ile bekliyor gecenin bir saatinde ceza memurunu. İçene, içtirene onlarca ceza! Özgür müyüz yaşam mekânlarında?

Rakının rengi bozuldu meret dert alıcıydı dert verir oldu. Gelecek geçmişin rengi ile süslenir derken kapkaranlık. Ne olduğunu bilemediğim sevgi coşkusu bizi bizden kaçırırken, kendi kendim ile konuşur oldum. Vay be demek geçmiş daha hoşmuş.

yase-iskenderun1

Şimdi; sahilde yürürken mırıldanan şarkılar hüzünleşti. Oldum olası memleketime âşık bir insanım. İskenderun’dan başlayan bu aşkın gizemi, memleketimin en ücra noktasına kadar dağılır. Körfezin her noktası benim. Belen, Arsuz, Haymaseki, Konacık, Işıklı… Payas, Dörtyol, Denizciler… Ta Kale Köyüne kadar uzanır bu sevgi dolu aşk!

Zaman bulduğumda çam ve denizin birbirlerine delicesine âşık olduğu mekânlarda alırım soluğu… Romalıların ve Fenikelilerin yaşamlarıyla gizli Arsuz ötesi koyları delicesine gezerim. Haymaseki ve Kale’de bulurum İskenderun yalnızlığımı. Kazığın olmadığı, dostluğun var olduğu yöresel bir lokantadayım. Balık yenecekse işte oralarda onun enfes tadına varılır. Şirinsizleşmeden denizin canlıları tabağınızda! Konacık her şeyi ile doğayı çağırsa da anlatmak yavan gelir çoğumuza. Hâlbuki Balığın da Rakının da hası orada! Onları özgürce damağıma lezzet yaparım. Bunca güzelliği kendi bedeninde saklayan bu sahipsiz bölge benim! Denizin tam bitim noktasında yapılmış bir çardak. Uzansan elin denizin dalgalarında ve çocuksu duygular bedeninizde. Bölgemizin kendine özgü lagos balığı ızgarası tabağımızda tütüyor. Namussuz gözleriyle gözlerimize gülümsüyor. Ya yanında hazır kıta bekleyen rakı, roka ve mezeler gerçekten enfes… Güneşin batışı altında içilen buz gibi rakı!

Gel de şimdi sarhoş olma! Gün batıyor, kızılla mavi birbirine karışıyor. Önümde buzlu bir rakıya güzelim lagos eşlik ediyor. Deniz alabildiğine uzanıyor önümde. Uzaktan bir gemi geçiyor yine siren çalmadan saygısız ve sevimsizce. Sigara dumanım maziyi kucaklıyor. Keyifle yudumluyorum rakımı. Aynı anda denizin o müthiş kokusunu solukluyorum içime. “Yaşamak” denen şeyin bu olduğunu anlıyorum.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here