“Görünen Köy…”

0
192

Fiziki olayların sonuçlarına bakarak “olası nedenleri” araştıran, inceleyen ve bulduğu nedeni o fiziki olayın oluşum, işleyiş ve gelişimine ilişkin bir yasa haline getiren bilgelere “mühendis” denilmekte.. Bu yasalardan hareketle kendi bedensel yapımız da dahil fiziki doğamız imar edilmekte, dolayısıyla mühendislik; hendese ve hesabın yanında hekimlik ve mimarlığı da içermekte.. Ve fakat asıl önemlisi, henüz gerçekleşmemiş bir fiziki olayın, gerçekleşebileceği mekan ve zamana yönelik tahmin yapılabilmekte, plan proje üretilmekte.. Olasılık hesaplı bu tür tahminler bilimsel bir öngörü içermekte.. Dolayısıyla fiziki olaylar mühendisliğinde tesadüflere yer kalmamakta..

Ya sosyal olaylarda? Sosyal olayların sonuçlarına bakarak “olası” nedenleri araştıran, inceleyen ve bulduğu nedeni o sosyal olayın; oluşum, işleyiş ve gelişimine ilişkin bir yasa haline getiren bilgelere ‘hakim’ denilmekte. Bu yasalardan hareketle kendi psikolojik yapımız da dahil sosyal doğamız imar edilmekte, dolayısıyla hakimlik, “toplum mimarlığını” da içermekte.. Yanı sıra mühendislik yasaları sosyal olaylara uyarlanmakta, olası sonuçlara yönelik sosyal yapılandırmaya plan, proje üretilmekte.. Bu tür sosyal teorisyenliğin adına da, literatürde “toplum mühendisliği” denilmekte.. Özetle, dünlerin birikimi, bugünün verileriyle yorumlanarak yarınlar inşa edilmekte.. Geleceği inşa etmenin temelinde ne var? Yanıtı yüzyıllar  öncesinden, eğitimci bilge Kuan Tzu’dan: “Bir yıl sonrasıysa düşündüğün, tohum ek.. Ağaç dik, on yıl sonrasıysa tasarladığın.. Fakat düşünüyorsan yüzyıl sonrasını eğit insanı!”

Buraya kadar yazılanları, başlıkta yarısı yazılan atasözümüzle ilişkilendirmek için, atasözümüzün diğer yarısını içinizden okuyup, okumayı bırakabilirsiniz! Ve fakat ben, İsmet Özel’in, “Bir Yusuf Masalı” adlı kitabında yer alan “Sebebi Telif” şiirinden “Bize ait olan ne kadar uzakta!” dizesini başlığa ekleyip “Bize yakın olan ne kadar uzakta?” şeklinde nazire yaparak devam etmek istiyorum.. Çünkü ben, toplum mühendisliğiyle değiştirilip dönüştürülmek istenen yapının nedenlerine bakarak olumlu veya olumsuz olası sonuçları üzerinde toplumu uyarmanın sebebi telif anlamında  vicdani bir görev olduğunu düşünüyorum.. Artı, bile isteye olumsuz sonuçlar içeren toplum mühendisliği yapanların “gayri insani” olduğunun söylenmesi gerektiğini de “sebebi telin” anlamıyla vicdani göreve ekliyorum..

 “Toplumda savaş, sefalet, işsizlik gibi hoşlanmadığımız kötü şeyler olduğunda, bunun kimi kötü niyetli kişilerin sonuçlarından yararlanmak amaçlı planlı yapmış olduğu yollu görüşlere komplo kuramı adını verdim.” Bu yargı, siyaset ve bilim Felsefecisi Karl R. Popper’e ait. (Sağduyu Filozofu Popper, s.19, Çev. Cemal Güzel, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1998)

Popper, söz konusu kitabında “sosyal hayatta niyet edilmemiş sonuçların daha fazla olduğunu, dolayısıyla toplumu istenilen şeklide yapılandırmanın, geleceği planlamanın ve öngörmenin mümkün olmadığını” anlatır.. Özetle, “sonuçların kime yaradığına bakılarak sebeplerin kimler tarafından tezgahlandığı hakkında hüküm verilemez” der.. Komplo kuramcılarına itibar etmemekle birlikte ben, Popper’le aynı fikirde değilim.. Zira bir eğitimci olarak, insanlığımızın ahlaki, toplumumuzun milli ve manevi değerleriyle etkileşimli yapılandırma mühendisliğini eğitimin işlevi; bu bağlamda veli ve öğretmenlerimizi de birer “toplum mühendisi” olarak  kabul ediyorum.. Kaldı ki gayri insani rekabete dayalı vahşi piyasa değersizliklerini çoklu etkileşim ortamlarıyla (görünen köylerle) yapılandıran “küresel köy” teorisyenlerinin de birer toplum mühendisi olduğunu düşünüyorum.. “Bilgi Çağında” etkileşim seçeneklerinin, diğer söyleyişle “görünen köylerin”  artmasına rağmen, eğitim sürecinin temel unsuru olan veli ve öğretmenlerin, değerler etkileşimi üzerinde etkisiz olması ya da kalmasını da bu bağlamda eleştiriyorum.. Artı, günümüz çocuklarının, geçmiş zamana göre daha çok seçimle, (görünen köylerle) karşı karşıya kalmalarının; anne baba veya öğretmen, biz eğitimcilere seçenekler, (görünen köyler) üzerinden daha etkin bir rehberlik yapma sorumluluğu yüklediğini düşünüyorum.. Köyler hakkında yeterli bilgisi olan ve “insanların istemleri, içinde bulunduğu toplumsal koşullara bağlıdır, bu koşullar istenci belirler”  ilkesiyle uyaran, öğüt veren bilgeleri de; toplumsal bilincimizi uyandırarak, “görülmeyen köyleri de” zihinlerimizde görünür kılması nedeniyle, “görünmeyen köyler kılavuzu” anlamında “rehber” olarak kabul ediyorum.. Mesela? Mesela, “Bütünlüğe Doğru” adlı kitabında; “Bu bin yılın, Bilgelik Çağı olacağına inanıyorum. Bu; ya insanların koşulların gücüyle kibirlerinin kırılması sonucu, ya da vicdanın kuvvetiyle meydana gelecek. Belki de, her ikisiyle. Bilgelik Çağı toplumunun bireyleri, hayatlarının yönünü seçmelerinde pusula olan rehber öğretmenlerin ilkesel değerlerini teori pratik biriliğinde yaşayacaklar” diyen Stephen R. Covey..

Sorun ne? Sorun, sorunların çözümüne yönelik nedenleri sebebi telif” anlamında görmezden gelmek! Artı, “sebebi telin” anlamında serbest piyasa değersizliklerini eğitime eğitimle nakledenlere karşı, “bırakınız nakletsinler” sorumsuzluğuyla kendimizi sorumlu görmemek! Sonra? Sonrası görünen köy!

Selam ve saygılar…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here