Futbol Oynamış Devrimciler (5)

0
71

Değerli okurlarım, sizleri yıllarca gerilere götürmek için kalemi elime aldığımda ya da daktilomun başına geçtiğimde “Neler yazsam” diye hiç düşünmedim. Özellikle, hiç tanımadığınız ve muhtemelen ismini bile zor hatırlayacağınız ünlü futbolcular hep gündemimde olmuştur. Sizlerden duyduğum dolaylı ya da resen teşekkürler, makalelerimin tarafınızdan beğenildiği izlenimini vermiştir. Teşekkür ederim.

Yine de, zamanlamayı iyi yapıp, bazı önemli olaylara ışık tutması ya da hatırlatması bakımından makalelerime olanca dikkatimi sarf ediyorum. Ben bir devrimciyim. Bildiğim, gördüğüm ve devrim olaylarını yaşadığım kadarıyla; çok zengin ve bolluk içinde yaşamış bir devrimciye hiç rastlamadım. Parka, palaska, bot… Yani bu giysileri üniforma olarak kabullenmiş, bayat ekmek ve kuru zeytinle adeta akraba olmuş ve sonunda ‘TEK YOL DEVRİM’ ve  ‘BAĞIMSIZ TÜRKİYE’ diyerek, asılmak suretiyle Allah’a yürüyen yoldaşlarımı unutmam mümkün mü?

Efendim, futbolu uzun yıllar oynamış ya da bırakmış devrimci yıldızlar, sadece meşin yuvarlakla ilgilenmezler, rakiplerine karşı da oldukça duyarlı olurlar. Şan, şöhret, para onlar için amaç değil bir araç gibidir. Amaçları ezilen halka bir vesile ile yakın olmaktır. Yaşayan ya da ebediyete intikal etmiş devrimci yıldızlar futbollarıyla, çabalarıyla, kurtarışlarıyla, çizgi üzerinden top çıkarmalarıyla gönüllerde yaşayacaklarına fazla inanmazlar.

Onlar, halk içindeki duruşlarıyla daha fazla itibar görürler. Bu yaklaşımları da onları daha fazla yüceltir, asalet kazandırır. Yoldaşlarımda olduğu gibi! Bu asil devrimcilerden biri de dün de sözünü ettiğim, ecele yenik düşen ‘ÇİZGİ METİN’ lakaplı Metin Kurt idi. O müstesna futbolcu saydığım tanımları uhdesinde toplamış bir efsane idi. Allah rahmetini esirgemesin…

Avrupa’da ve hatta dünyada ‘KARA PANTER’ lakaplı Portekizli devrimci bir futbolcudan söz etmek istiyorum. Eusebio… Futbol oynadığı yıllarda iki kez görmüştüm. Yıllar sonra yine gördüm ama keşke görmeseydim. Duçar olduğu hastalıktan dolayı ayakta duramıyordu. Kısa bir süre sonra da vefat ettiğini duydum.

Bir maçtan sonra gazeteciler bir soru sormuşlar…

“-Efsane olmak nasıl bir şey?”

“-Halkın içinden gelmiş biriyim… Efsane değilim…”

Efsane kavramını birine yakıştırmakla, o kişinin kabullenmesi arasında önemli farklar bulunmaktadır. Havalara girmesi, şımarması, insanlara tepeden bakması gibi… Günümüzde böyle tipler o kadar çok ki, saymakla bitmez. Devrimi içine sindirmiş ve ona toz kondurmayan, uğruna can verenler hangi milletten olursa olsun başımızın tacıdır.

Devrimci sporculardan birisi de Şilili futbolcu İvan ZAMORANO. Real Madrid’de de top oynamış ama onu belli başlı İnter’de top koşturduğunu iyi bilenlerdenim. ‘Futboldan çok para kazandım. Büyük bölümü çocuklara ayırdım, okumalarını sağladım…’ Aynen böyle söylemiş Zamorano. Bir de Oleg Blokhin. Zenginliğin tadını neden çıkarmıyorsun diyenlere, bizleri yanıltmayan bir ifade kullanıyor. ‘Ben halkımla iç içe olmalıyım, aksi halde mutsuz olurum…’

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here