Futbol Aşkın Kendisidir (5)

0
36

Değerli okurlarım, her dönemin kendine has özelliği olduğu gibi, yaşadığımız yılların da ağır basan yönleri bulunmaktadır. Bir zamanlar dostluklar hep ön planda tutulurken, şimdilere para daha cazip geliyor. Uçağa binmenin büyük bir lüks, bir rüya olduğu dönemlerde, tüm deplasman maçlarına karayoluyla gidilirdi. 3-4 saatlik yerler olduğu gibi, 14-15 saatlik deplasmanlarda olurdu. Futbolcular bu zamanı konuşarak değerlendirirlerdi. Bu şekilde dostluklar pekişir ve bu olumlu yaklaşım sahaya da yansırdı. Bu sözlerim genel olarak geçerlidir. Her çağda herkesin dost olması söz konusu olamaz.

Eski bir futbolcuyum, epeyce topu tekmeledik. O yıllardan kalma epeyi anım bulunmakta. Hiç birisinden vazgeçemiyorum ve zaman-zaman da ikinci kez anlatma gereği duyuyorum. Mükerrer oluşunun farkındayım. Uzun yıllar futbol oynayıp bıraktıktan sonra, daha sonra aramızdan ebediyen ayrılan bir ağabeyimizin, günümüz futbolcuları hakkında şunları söylemişti;

“…İyi para kazanıyorlar, Genel olarak kazançlarını iyi değerlendiriyorlar. Her türlü teknik gelişmelere sahipler. Para hareketlerini izliyorlar, bu işi de kendileri izliyor, yakından takip ediyorlar. Uçağa bindiklerinde bile, hepsinde bir kulaklık var, müzik dinliyorlar, maçlara zinde olarak çıkıyorlar…”

Bugün sizlere iki anımı anlatacağım (ikinci oluyor) bir deplasmana giderken arabada iki şişe su içmiştim. Hocam rahmetli Yüksel Doğanay beni uyarmıştı. Nedenini sormak ne mümkün! O zamanlarda öyleydi. Daha sonra rahmetli bir derste anlatmıştı. Hem de üstüne basa-basa; “Müsabakalarda vücut fazla sulu olmayacak. Zaten yağmur altında, çamur deryasında oynuyorsunuz…”

Rahmetli hocamın sözlerinde inanıyorum ki, mutlaka gerçek payı fazladır. Kendisi Tarsusluydu ve dokuz yıl önce toprağa vermiştik. Rahmetle anıyorum. Varan iki! Ben Gençlerbirliği’nde top koştururken, Hacettepe Futbol Takımının golcüsü Halis Ağabey vardı. İyi golcü idi, toplara sert vururdu. Futbolu bıraktıktan uzun yıllar sonra bir Ankara seyahatimde tesadüfen bir araya geldik ve konumuz tamamen futboldu. Konuya şöyle girdi;

“…Ya Öcal, ben maça çıkarken bir büyük su bardağı dolusu şarap içer çıkardım, başka türlü rahat oynayamazdım…” “Neden?” “Bilmiyor gibi konuşuyorsun. Çamura belenmiş o top geliyor 7-8 kilo. Suratına deydiği zaman feleğin şaşıyor. Şarap içtiğim zaman o acıyı hissetmiyorsun. Daha sonra da şarap alışkanlık haline geldi…”

Bizde aynı koşullarda oynuyorduk ama nedense şarap içme gereği duymadık. Biz sonradan başladık ve onlara ulaşmaya çalışıyoruz. Kendime ait bir dörtlükle makalemi bitirmek istiyorum: Takımın sahada bar-bar bağırırsın, / Bir de gol olunca kendini unutursun, / Yanındaki düşmanda olsa sarılırsın, / Futbol Aşkı’da budur işte…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here