Enver Kurucan! Memleketimin Olduğu Kadar, Yurdumun da Yüz Akı

0
182

‘Nadir insanlar nadir yerlere erişir!’ cümlesinde anlatılan anlatılıyor. Bölgemizde küçük yaştan itibaren tiyatro ve benzetme sanatını omuzlayıp götüren Enver Kurucan, çocuk yaşlarda başladığı serüvenin en uç noktalarında! Jübileme katkı sağlayan bu kişinin, yıllar sonra şöhret basamaklarına tırmanarak geldiği yer takdire şayan!

Son yıllarda onu bölgemiz dışında yapılan özel etkinliklerde ve TV ekranlarında izlediğimde, kendisiyle gururlanmamın ötesinde; onun mesleğinde aldığı öz duyguları onunla birlikte yaşıyorum. Yorgun görünen yüzü, bizlere bin bir ifadeleri anlatıyor. Bir insanın aynı meslekte onlarca kültürü birlikte taşıması aslında harika bir şey! Normal bir insanın başaramayacağı çok geniş açılı fersah…

Değişik tipleme ve kültürü, değişik şekilde temsil etmek olağanüstü bir yaklaşım. Geçenlerde onunla bir telefon konuşmamız oldu. Memleketimden kendisini tebrik ettim. ‘Neden buralarda pek gözükmüyorsun?’ dediğimde, güldü. ‘Ben yaşıyorum, görülmeyecek yerde miyim?’ dediğinde, sanatçıyı çarçabuk unuttuğumuzu anladım. Ezik bir şekilde içten içe bende güldüm onu sahiplenmediğimize…

Belediye’nin son Ramazan etkinliklerinde o buradaydı ama onu tanımadan izledik. Öylesine güldük ama sonunda onunla ilgili çok düşündük. Aynı ilkelere sahip kim kaldı ki? Bir Enver Kurucan diğeri Dündar Mercan. O ikiliyi Anadolu turnelerinde görüyor ve onları hasretle oralardan izliyoruz.

Bizim geleneksel tiyatromuzun temel yapı taşlarından biri olan Tuluat, çok eski geçmişe sahip tiyatromuzun ana kemiğini oluşturur. Diğer adı doğaçlama diye de söylenir. İnsanı güldürürken düşündürme sanatıdır. İsmail Dümbüllü neslinin son örneği idi, ondan sonra ortaya çıkan çoğu sanatçılar, fesini taşıyamadılar. Doğmadan öldüler. Anlayacağınız tuluat mesleğini götüremediler.

Neden götüremediler? Çünkü küçük yaştan beri gelen çalışmalardan yoksundular da ondan ötürü götüremediler. Şu yazımı okurken özellikle benim yaşta olanlar, Enver Kurucan’ın eski günlerini düşünecek. Hem de çok derin düşünecek. Düğünlerde, sünnet merasimlerinde, özel günlerde, elinde mikrofon ile bizi gülmekten kırıp geçirirken, söylediği kompozisyonlara kahkahalarla güldük. İçin-için yaptığına da düşünür olurduk.

Bugün onun şahsi sayfasını usulca şöyle bir araladığımda; önemli şahsiyet oyuncusu olarak onu tüm TV kanallarında gördük, izledik. Şimdi sorsam sizlere Enver Kurucan’ı nasıl gördük, öylesine mi?. Yoksa içtenlikle mi?. Yoksa tüylerimiz dikenleşerek, onu gurur duyma trendinde mi izledik?!

Anneler ve Kızları, Çocuklar duymasın, Şefkat Tepe, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Sende Gitme Triandafilis, Ana Yüreği, Yamak Ahmet, Meddah, Asi, Boşanmak İstemiyorum ve son olarak Osmanlı’da Derin Devlet! Bu dizilerde hep o var. Peki, biz onun veya onların neresindeyiz? Dizi film haricinde oynadığı filmleri ise sayılmayacak kadar çok. Özel olarak Türkiye genelinde yaptığı tiyatro etkinliklerini sırasıyla söyleyemiyorum bile.

Geçen bir ara bilgisayarım içinde gezinirken, illüzyonist kişiliği ile onu gördüm. Hayret ettim, sevindim. İnegöl ve çok çeşitli belediyelerden aldığı ödüllerin mutluğunu yaşadım. Tuluat, Tiyatro, TV dizileri! TV ve sinema filmlerinde aranılan karakter oyuncusu olmak, çok sevindirici! Bölgemiz ve yurdumuz adına gurur verici bir şey. Onunla birlikteliğimiz de gönülden olmalı.

Sergilediği karakterlerin hepsi içimizden biri gibi! Kırk küsur yıl mesleğinin doruğunda zorluklarla yaşamak çok üzücü. Onu bizim gibi görmemiz ve onu bağrımızda yaşatmamız bizlerin borcudur. İstanbul Beyoğlu Tiyatrosundan gelmeli, bölgemde sanatını zaten sevdirmiş. Kendinden sonra gelecek olan kuşaklara da mesleğini öğretmelidir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here