Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Şehidimiz var yine, içimiz tırmıklanıyor canavar pençeleri ile. Her şehit haberi nefesimizi kesmeye devam ediyor. ne yazık ki her gün artık şehit haberi gelmeyecek diye umutlanmaya çalışırken, yeniden bu acıların içinde buluyoruz kendimizi. Nur içinde yatın sevgili kardeşlerim, mekanınız cennet olsun.
& & & & &
Bu sabah garip bir şey oldu. Bendeniz sofrayı kurmadığımda, kahvaltıyı hazırlayanlar tabağımın yanına sürekli küçük çatal koyar! Küçük çatalla yemek yemekten hiç hoşlanmam, bu yüzden o çatalı değiştiririm. Bazen hiç ses etmeden, bazen içimden söylenerek, bazen lahavle çekerek ama muhakkak değiştiririm. Aslında kahvaltıda bir yumurtayı “lop” diye tuzsuz ekmeksiz mideye indirdiğim için çatala bile gerek yok ama o çatalı tabağımın yanında gördüğümde kullanmasam da değiştirim.
Bu sabah birde baktım ki o küçük çatalı kullanıyorum! Bunun ayrımına vardığımda iş işten geçmişti sofrayı topluyordum. Durdum ve düşündüm, “işte böyle” dedim kendime “Dayatılanlar, sonunda alışkanlığın olabilir, eğer dayatılanlara karşı uyanık olmazsan!” Bu çok basit bir örnekti tabi! Allah bilir ne kadar çok dayatılanı alışkanlık yapmışızdır hiç ayrımına bile varmadan yaşamımız boyunca? Ve hayat ne kader çekilmez olmuştur bazen bu yüzden! Ancak bakın ne demiş Einstein “Eğer herkes hayatı sizin için zorlaştırıyorsa, o zaman da bunu aslında kendiniz yapıyorsunuz demektir…” Buyurun ve düşünün bakalım nasıl yapıyoruz bu işi kendimize?
& & & & &
Bin Aynalı Oda
Çok uzaklarda bir yerlerde, içinde bin aynanın olduğu bir oda olan bir tapınak varmış. Bir gün, nasıl olmuşsa, bir köpek tapınakta kaybolmuş ve bu odaya gelmiş. Kendinden bin tane birden görünce düşmanı zannettiği görüntülere karşı havlamaya başlamış. Bu havlamalar ve diş göstermeler kendisine bin katı geri dönüyormuş. Köpek daha da saldırganlaşmış. Gittikçe kontrolden çıkmış ve sonunda, öfkeden oracıkta ölüvermiş.
Bir süre sonra başka bir köpek daha tapınakta kaybolmuş ve aynı aynalı odaya gelmiş. Bu köpek de diğeri gibi etrafının bin tane köpekle çevrili olduğunu sanmış. Sevinç içinde onlara doğru kuyruğunu sallamış ve bu ona bin adet neşeli kuyruk sallaması olarak geri dönmüş. Köpek mutlu ve cesur bir şekilde tapınaktan çıkış yolunu bulmuş.
Sadece içinizdeki sizi yansıtan insanları etkileyebilirsiniz. Diğer insanların içindeki güzellikleri görüyorsanız, kendi içinizdeki güzelliği keşfetmişsiniz demektir. Eğer herkes hayatı sizin için zorlaştırıyorsa, o zaman da bunu aslında kendiniz yapıyorsunuz demektir. Albert EİNSTEİN
&&&&&
Çocukluk
Affan dedeye para saydım, / Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım; / Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden; / Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe; / Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce, / Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim; / Hiç bitmese horoz şekerim!
Cahit Sıtkı TARANCI
Kır Türküsü
Yayılır karanlık sisler engine,
Korkarım, bakamam sana ben yine.
Yıllarca dalardım solgun rengine
Güneşten nur uman gözler yanmasa!
Vadide bir hazin nağme ürperdi;
Bu ıssız dağların sen misin derdi?
Üstünde yabani güller biterdi
Dereler, tepeler seni anmasa…
Coşarak ruhunun bütün hevesi
Yükseldi uzaktan bir çoban sesi.
Bence bir, kırların ye’si, neşesi,
Kolların boynuma halkalanmasa!
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Kış Bahçeleri
Dinmiş denizin şarkısı, rüzgar uyumakta,
Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı
Körfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta,
Mazi gibi sislenmiş Emirgan, Çınaraltı.
Can verdi kışın sunduğu taslarla zehirden
Her gonca kızıl bir gül açarken yolumuzda,
Üstündeki son dallar ağarmış diye birden
Pas tuttu nihayet suların rengi havuzda.
Yerlerde gezen hatıralar var korulukta;
Yapraklar, atılmış nice mektuplara eştir.
Mehtaba çalan sapsarı benziyle ufukta,
Binlerce dalın verdiği tek meyve güneştir.
İçlenme tabiattaki yekpare kederden,
Yas tutma dağılmış diye kuşlarla çiçekler.
Onlar dönecektir yine gittikleri yerden,
Onlarla giden günlerimiz dönmeyecektir.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Günün Şiiri
Giden Gençliğe
Umudum, heyecanım bitmez pınardı bitti.
Gençliğim deli dolu esen rüzgardı, gitti
Neydi o sarhoşluklar dünyaya boş vermeler
O başka bir mevsimdi; bir ilkbahardı gitti
Çektiler elimden ellerini sevgililer.
Bir zaman bu gönülde kimler yaşardı gitti.
Hani hiç bitmeyecek sandığım güzellikler
Ne sevinçler gülüşler ve neler vardı gitti
Kalakaldım ben orada öylece paramparça
Her gelen yüreğimden bir şeyler kopardı gitti.
Hey benim doyamadığım deli fişek gençliğim
İçimde bir zamanlar bir kor yanardı gitti.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Bir Günün Sonunda Arzu
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki bu akşam
Alemlerimizden sefer eyler?
Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
Ahmet HAŞİM
Günün Fıkrası
Çayımı İçim Gelirem…
Bir gün Erzurum kahvelerinden birinde insanlar iftar vaktinin gelmesini beklerken o anda içeriye biri hızla ve şiddetle girmiş: “-Abiler çabuk goşu gelin bi tenesi orucuni basır cigara içirdi gözümün ögünde…” Kahveden biri cevap verir: “-Ola tamam bi dur neye fenikisen ambu çayımi içim gelirem…”
Çöpçü ile Temel
Temel istanbul’a taşınmış, bir akşam oturduğu apartmanın kapıcısı gelip “Çööööp” diye bağırınca. Temel içeriden cevap vermiş “ihtiyacımız yok!..” (Berke’den)
Günün Sözü
Komşunu Sev Ama Aradaki Bahçe Duvarını Asla Kaldırma
Benjamin Franklin
Rüyaları Gerçekleştirmenin En Kısa Yolu Uyanmaktır.
W.Emerson
İnsanlara Her Gün Balık Vereceğinize, Onlara Balık Tutmağı Öğretin. Sonunda Siz Rahat Edersiniz.
Confuctus