Darmadağınık Her Şey

0
26

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Dünya dağınık, sokaklar dağınık, kafamız dağınık. Acımakla kızmak arasında gidip geliyoruz. Çamurlu, yırtık pırtık yaralı bereli yollarımız sizin de huzurunuz yok biliyorum. Biliyorum her yağmurda içiniz çamurla doluyor, bazı acımasız ya da düşüncesiz sürücüler tamda yaralı bölgelerinize  basarak geçiyorlar hızla böğrünüzü deşmek ister gibi etrafı tozunuza dumanınıza katıyorlar. Kimle ne dertleri var anlaşılamıyor. Hadi sizi düşünmüyorlar, yaralarınızı deşip duruyorlar, peki yayaların suçu ne? Okula gidiyor öğretmenler, öğrenciler bir anda çamur içinde kalabiliyorlar. İnanın sevgili yollarımız siz çok masumsunuz ve sizin bir an önce eski güzel hayatınıza dönmenizi bekliyoruz üzerinizden kayarak geçmek için size zarar vermeden. Ancak şimdi  bu maganda kılıklı bazı düşüncesiz sürücülere sizde bizim gibi katlanmak zorundasınız. Ne yapalım  düşüncesizlere düşünce nakli yapamıyoruz.

Allah akıl versin demekle yetiniyoruz birde çamurlu eteklerimizi şimdi nasıl temizleriz diye düşünerek.  Eh sabrın sonu selamet olmasına selamette acaba o selamet nasıl bir selamet olacak artık onu bekliyoruz.

Ve sevgili güzel hikayeler okuyalım ve modumuz değişsin… Sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım bunu beceremeyenlere inat. Yase

& & & & &

Nasipten Ötesi Yok!

Gencin birisi Kâbe’de hep, “ey doğruların yardımcısı olan Allah’ım, ey haramdan sakınanların yardımcısı olan Allah’ım, sana hamdü sena ederim” diye dua eder. Bu durum herkesin dikkatini çeker. Birisi, “Neden hep aynı duayı yapıyorsun, baksa bir şey bilmiyor musun?” der.

O da anlatır: “7-8 sene önce yine Kâbe’de iken içi altın dolu bir torba buldum. Tam 1000 altın vardı. İçimden bir ses bu altınlarla, şunları şunları yaparsın diyordu. Hayır dedim kendi kendime, bu benim değil, başkasının malı, kullanmam haram olur” dedim. Bu sırada birisi, “Şöyle bir torba bulan var mı?” diye bağırıyordu. Çağırdım onu, nasıl bir torbaydı, içinde ne vardı diye sordum.

Torbayı tarif etti ve içinde 1000 altın vardı dedi. Al öyleyse torbanı diyerek verdim. Adam torbayı açıp içinden bana 30 altın verdi. Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek satıyorlardı. Gencin temizliği dikkatimi çekti. Yanlarına gittim, bu köle için ne istiyorsunuz dedim. 30 altın dediler. Adamdan aldığım 30 altını verip genci satın adlim. Bir iki yıl geçti.

Genç çok çalışkan, çok edepli idi. Onu aldığıma çok memnun olmuştum. Bir gün onunla giderken karşıdan iki üç kişi geliyordu. Genç bana dedi ki, “Efendim, ben Fas emirinin oğluyum, bu gelenler babamın adamları, beni buldular. Senden beni satın almak isterler. Sen iyi bir insansın, onlara 30 bin altından aşağıya satma dedi. O kişiler yanıma geldi, bu esiri bize satar mısın dediler.

Satarım dedim. 60 altın verelim dediler. Olmaz dedim. İyi ama sen bunu 30 altına almadın mı? Biz sana iki mislini veriyoruz dediler. Öyleyse gidin pazardan alın dedim. Arttıra arttıra 20 bin altına kadar çıktılar. 30 binden aşağı olmaz dedim. Çaresiz kabul ettiler. Altınları verip, genci alıp gittiler. Ben o 30 bin altınla işyerleri açtım, ticaret yaptım, daha çok zengin oldum.

Bir gün bana arkadaşlar, “Çok zengin bir ailenin iyi bir kızı var. Babası yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim” dediler. Ben de “olur” dedim. Nikâh kıyıldı. Deve yükleri çeyizini getirdiler. Çeyiz arasında bir torba dikkatimi çekti. Kıza, “bu nedir” dedim. İçinde 970 altın var, babam Kâbe’de bunu kaybetmiş, bulan gence 30’unu vermiş. Kalanını da bana hediye etti, çeyizine koyarsın dedi”.

Demek ki bulduğum altınlar benim rızkım imiş, vermese idim haram yoldan gelecekti, şimdi helal yoldan yine bana geldi. Bana yardım edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan eden yüce Rabbime hamd ederim. Takdirden ötesi yok… Nasipten ötesi yok…

& & & & &

Nazım Hikmet Ran-‘Ceviz Ağacı’ Hikayesi

 

Nazım Hikmet Gülhane parkındaki bir ceviz ağacının altında sevgilisi ile buluşmak üzere randevulaşır. Buluşacakları gün Gülhane parkına gider ve ceviz ağacının altında beklemeye başlar, tam bu sırada polisler de orada devriyeye çıkmıştır. O dönemlerde Nazım Hikmet arananlar listesinde olduğu için polislerden gizlenmek durumunda kalır ve bu ceviz ağacına çıkar.

Nazım Hikmet ağacın tepesindeyken biricik sevgilisi Piraye gelip her şeyden habersiz ceviz ağacının altında beklemeye başlar. Nazım Hikmet, polislerden dolayı aşağıya seslenemez ve çaresiz çıkarır kalemi, kağıdı ceviz ağacının tepesinde şu şiiri yazar;

Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var
Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul’a
Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım
Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul’u
Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında

Günün Şiiri

Abur Cubur Adam

İçi yalan dişi yalan
Her bakışı bin bir plan
Gül boyanmış karayılan
Abur cubur Abdullah
Etme dedim tutma dedim
Dostluğu unutma dedim
Sana verdiğim lokmayı
Çabuk biter yutma dedim
Abur cubur adam
Ben seni nidem
Daha kendini bilmezsin
Kimdir yanındaki madam

Bir elinde kamerası
Sanırsın film ağası
Her dolapta numarası
Abur cubur Abdullah
Etme dedim tutma dedim
Dostluğu unutma dedim
Sana verdiğim lokmayı
Çabuk biter yutma dedim
Abur cubur adam
Ben seni nidem
Daha kendini bilmezsin
Kimdir yanındaki madam

Der Mahzuni tövbe olsun
Böyle dost düşmana kalsın
Şeytanlar namazın kılsın
Abur cubur Abdullah
Etme dedim tutma dedim
Dostluğu unutma dedim
Sana verdiğim lokmayı
Çabuk biter yutma dedim
Abur cubur adam
Ben seni nidem
Daha kendini bilmezsin
Kimdir yanındaki madam

Mahzuni ŞERİF

Günün Fıkrası

Tuvalet Muhabbeti

Temel otobüs yolculuğu sırasında mola yerinde inerek tuvalete gitmiş. Tuvalete girdikten kısa süre sonra, yan tuvaletten bir ses gelmiş: -Merhaba!

Temel bu sesi duyunca önce ne yapacağını şaşırmış, sonra gayri ihtiyari “Merhaba” demek zorunda kalmış. Hemen ardından: -Nasılsın? diye ses gelmiş.

Temel yine şaşırıp muhabbete devam etmiş. -İyiyim teşekkür ederim siz nasilsinuz?

Yan tuvaletten cevap gelmiş: -Ne yapıyorsun? Bu soruyu duyan Temel, soruyu soranın o an ne yaptığını tahmin edeceğini düşünerek konuyu dağıtmak için: -Trabzon’dan İzmir’e cideyrum demiş.  Ya siz? Yan kabinden  sinirli ses tonu ile cevap gelmiş: -Aşkım şimdi telefonu kapatmak zorundayım. Yan tuvalette adamın biri var, sana sorduğum soruları cevaplıyor.

Günün Sözü

Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir.
W.LIPPMANN

Dün yaptığınız şey size hala çok iyi görünüyorsa, bugün yeterli değilsiniz demektir.
Earle WILSON

Unutulmak istemiyorsan, ya okunacak şeyler yaz ya da yazılmaya değer şeyler yap.
Benjamin FRANKLİN

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here