Belen ve Payas’ta Tarihsel Kültürümüze Sahip Çıkalım

0
242

Osmanlı imparatorluğunun zamanımıza kadar gelen en değerli mirası nedir deseler; ilk akla gelen bizlere kadar sürüp gelen eseri harikalarıdır. Bu yüce imparatorluk her gittiği yerlere ilk önce ilim ve irfanı getirmiştir. Türklerin örf ve adetlerinin yanı sıra, Müslümanlığı da en üst seviyelerde tutmuştur.

Öncelikle kervansaray, cami, hamam, su bentleri, köprüler ve medreseler, Osmanlıların ihtişamını gösteren en canlı nesnelerdir. Onların zamanında yetişen nesiller; ilk önce askerliği ve daha sonra zanaatkârlığı öğrenmiş ve günümüze kadar da bu üstün bilgileri getirmişlerdir. Sosyal ve Kültürel gelişen imparatorlukta çok değerli bilim adamlarının çıkmasının yanı sıra hala o yıllarda bestelenen müziklerin nağmeleriyle bir oluyoruz.

O nesillerden gelen olarak bizler; onların yetiştirme gücüne yaklaşa biliyor muyuz? Onların bizlere bıraktığı miraslara gerektiği şekilde sahip çıkabiliyor muyuz? İskenderun ve çevresini şöyle bir gözlemledik mi? Bence tarihi eserlerin olduğu yerlere bir tatil zamanı ve yalnızca o günü değerlendirmek bahanesiyle yalnızca mesire yapmak için gitmişiz! Bu eserlere nasıl sahip çıkmalıyız diye hiç kendi kendimize şöyle biraz da olsa derinlemesine düşündük mü? Atalarımızın yaşam tarzları hakkında hiç menfi ve müspet yorumlar yapabildik mi?

Bence; hiçbir vatandaşımız, gerçek şekilde atalarımızın bize emanetleri olan eserlerle ilgilenmediği gibi, hali hazırda olan eserleri de ellerimizle bozmaya çalışmışız. Yurdumuzun çok uzaklarında bulunan şehirlere yolum düştüğünde inanın kendi kendime utanç duyuyorum. Adamlar kendi soylarından olsun olmasın her türlü tarihi eserleri aslına uygun bir şekilde öyle restore etmişler ki; oralarda gezindiğinizde geçmiş yüzyılda bulunduğunuzu sanırsınız.

Yurdumuz yüzlerce medeniyeti bağrında bulundurmuş Dünya’nın nadide bölgesinden biridir. Antalya, Muğla, İzmir veya hemen yakınımızda yer alan Mersin, Adana, Hatay’da tarihi cezbeden eseri harikalarla her an bir olabiliyoruz.

Vakıfların yaptığı yenileme çalışmalarına ek katkı olarak gördüğüm yerel yönetimlerden, Belen ve Payas Belediye Başkanlarının bölgelerine gösterdikleri candan katkılarına şahit oluyorum. Onları buradan saygı ve sevgi ile anıyorum. Ama bir türlü aklımıza gelmez, memleketimizde ne gibi zenginliklerle iç içe olduğumuzu ve yanı başımızda bulunan eseri harikalarımızın varlıkları nedendir dikkatimizi çekmez.

İskenderun’a çok değil on dakika uzaklıkta yer alan Belen ve Payas ilçelerimiz yayla turizmi ve tarih kokar. Belen yaylalarını ve orada yaşanmış destanlaşmış tarihi zenginliklerin miraslarını, el bilir ama biz bilmeyiz. Neyse şu günler çok seviniyorum! Eli kalem tutan çoğu yazar ve gazeteciler, Belen için methiyeler yazmaya başladı. Bir Belen’li olarak inanın onlarla gurur duyuyorum.

Sorayım bakalım… Belen ilçesine ne için gideriz hiç düşündünüz mü? Ben biliyorum ne için gidildiğini. Hava sıcak çok bunaldık şöyle çocuklarla birlikte, serin havanın altında karınlarımızı doyurmak. Evde su bitti boş bidonları muhtar Ali’nin dükkânının yanındaki ‘Atik Çeşmesi’nden su doldurmak. Kar yağışında et pişirmek. Günlerden, Cuma veya Pazar ise Pazaryerlerinden alış veriş yapmak. Eve et mi lazım, kasaplarından bir koşu lezzetli et almak.

Genelde Belen ilçesine şu yukarıda yazdığım sebeplerden gider ve geliriz. Osmanlının ayak sesleri ile gümbür-gümbür ses getiren, serhat şehrine geldiğimizin farkına hiç varmayız. Geçenlerde Belen hamamında ter atarken, iki turist genç ile karşılaştım. Yarım yamalak Türkçe ve İngilizce bir birbirimizle anlaşmaya çalıştık. Anladığım tek şey bu hamamın ve kervansarayın tarihini bizden iyi bildikleridir. Belçika’dan yola çıkmışlar ve bu hamamın hayaliyle pedal çevirip gelmişler. Göbek taşına oturduklarında gözlerini kapatmış su sesinin çıkardığı ince ses perdahının ardındaki tarihi dinliyorlardı. Paha biçilemez müziğin ritmine kapılmışlardı. Hamamın yüzyıllar önceki esrarengiz ihtişamı sanki yeniden canlanmış gibiydi.

Sizlerde ölmeden muhakkak gidin Belen hamamına! Esrarengiz duyguları orada sizlerde yaşayın. Kapısından içeriye adımınızı attığınızdan itibaren, sizi zahiri de olsa Osmanlı tellakları karşılar, soyunup cümle kapısından içeriye doğru takunyaların sesleri ile yürümeye başladığınızda, “Arap baba” türbesi ile göz göze gelirsiniz. Başlarsınız dua etmeye, kalbinizde oluşan olumlu olumsuz tüm duygularınızı bir kenara bırakır değişik bir ortamda kaybolduğunuzu ve o an saadete ulaştığınızı hissedersiniz.

Genç kızlarımızın bahtlarının açılacağı, erkeklerin ise bereketli günlere tez elden kavuşacağı inancı, hastaların iyileşmesi ile gelen duygular, yüzyıllardır toplumumuzda hâkim bir düşüncedir.

Hamam bitimi bedeninizle birlikte ruhunuzun da huzur bulduğu hissi ile hamamdan uçarcasına ayrılırsınız. Kesenizi lifinizi sabununuzu muhakkak yanınızda götürün. Siz kendi kendinize yıkanırken, görünmeyen güçlerin işlerinizi kolaylaştırdığının farkına varırsınız.

Hangi mezhepten olursanız olun,  hamamda dualar edin ve Allaha şükredin!..

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here