Bazen Geç Kalırım

0
93

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Havalar kapalı oh tamda istediğim gibi. Sanki omuzlarımdaki ağırlık hafifledi, kapalı havaları sevmeyenler kızacak belki bana ama kardeşim her zaman  havalar açık! Yani bu sevgili memleketimde azıcık kapalı havaya sevinmekte gerekmez mi? Kapalı havaların bir tek sıkıntısı var bendeniz için günlerden Çarşamba ve Evimiz  süpürge ve Ayna derneğinde söyleşi varsa o zaman içerde oturmak zorunda kalıyoruz ve tabi  kalabalık olunca soluklarımız birbirine karışıyor. İşte bir tek bundan hoşlanmıyorum.

Ve bugün (dün) derneğimizin  konuğu Arsuz Belediye Başkanı Sayın Nazım Culha. Söyleşinin konusu belli… Bir belediye başkanı yaptıklarını, yapacaklarını anlatır, halkın  sorunlarını dinler. Bu günde öyle oldu tabi geniş olarak daha sonra yazacağım şimdi geç kaldı yazım. Yalnızca şunu söylemek istiyorum. Konuklara soru sormak isteyen izleyiciler bir garip. Yani bana garip geliyor. Yani bir soruyu düşünmüşsen en fazla iki satırla sorabilirsin. Ama bu arkadaşlar soruyu öyle dolambaçlı yollardan soruyorlar ki sorunun ne olduğunu onlar bile unutuyor yani uyuma modunda iseniz soru sorulma anında uyuyabilirsiniz. Yani konuk bile baya bir enerji sarf ediyor konudan kopmamak için. Kardeşim soru sormak için geliyorsunuz madem sorularınızı biraz sadeleştirin ya da anlatacağınız konuyu.

Valla bu günde aynen böyle oldu bir an koptum yani ne söylüyorlar takip edemedim. O kadar uzadı konu soruya gelene dek. Eminim konuğumuzda bu durumdan muzdarip oldu. Belki bendenizin kuruntusu ya da bendeniz artık zamanla yarışıyor olduğum için uzun konuşmalara gelemiyorum, yani belki benim sorunum bu ama işte bu yüzden yazım geç kaldı ama bu yüzden güzel bir öyküyle hoşça kalın demek istiyorum. Şimdilik sevgili okuyucularım, sağlık ve sevgiyle kalalım  hep birlikte her zaman ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

AZİM

Japonya’da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybetmekle birlikte, bu hayali de yıkılan çocuğunun büyük bir depresyona girdiğini gören babası, Japonya’nın ünlü bir Judo ustasına gidip yapılacak bir şeyin olup olmadığını sormuş…

Hoca: Getir çocuğu, bir bakalım, demiş.

Ertesi gün baba-oğul varmışlar hocanın yanına.. Hoca çocuğu süzmüş ve: Tamam demiş.. Yarın eşyalarını getir, Çalışmalara başlıyoruz.

Ertesi gün çocuk geldiğinde hocası ona bir hareket göstermiş ve “bu hareketi çalış” demiş. Çocuk bir hafta aynı hareketi çalışmış.. Sonra hocasının yanına gitmiş. Bu hareketi öğrendim başka hareket göstermeyecek misiniz?” diye sormuş.

Hocanın cevabı: – Çalışmaya devam et olmuş… 2 ay,3 ay,6 ay derken çocuk okuldaki bir yılını doldurmuş.. Çocuk bu bir yıl boyunca hep o aynı hareketi tekrarlamış. Hocanın yanına tekrar gitmiş: Hocam bir yıldır aynı hareketi yapıyorum bana başka hareket göstermeyecek misiniz?

-Sen aynı hareketi çalış oğlum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz..

2 yıl, 3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10. yılını doldurmuş.

Bir gün hocası yanına gelip, …”Hazır ol!” demiş.. “Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın!”.. Delikanlı şok olmuş.. Hem sol kolu yok hem de judo da bildigi tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş; ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.
Turnuvanın ilk günü delikanlı ilk müsabakasına çıkmış. Rakibine bildiği tek hareketi yapmış ve kazanmis. Derken.. ikinci, üçüncü maç…. Çeyrek, yari final ve final…

Finalde Delikanlının karşısına ülkenin son on yılın yenilmeyen şampiyonu çıkmış…. Tam bir üstat, delikanlı dayanamayıp hocasının yanına koşmuş.. “Hocam hasbelkader buraya kadar geldik ama rakibime bir bakın hele.. Bende ise bir kol eksik ve bildiğim tek bir hareket var.. Bu kadar bana yeter.. Bari çıkıp da rezil olmayayım izin verin turnuvadan çekileyim..”

-Olmaz demiş hocası. Kendine güven, çık dövüş. Yenilirsen de namusunla yenil. Çaresiz çıkmış müsabakaya. Maç başlamış. Delikanlı yine bildiği o tek hareketi yapmış ve tak.! Yenmiş rakibini şampiyon olmuş. Kupayı aldıktan sonra hocasının yanına koşmuş: -Hocam nasıl oldu bu iş? Benim bir kolum yok ve bildiğim tek bir hareket var.

Nasıl oldu da ben kazandım?

-Bak oğlum 10 yıldır o hareketi çalışıyordun. O kadar çok çalıştın ki, artık yeryüzünde o hareketi senden daha iyi yapan hiç kimse yok. Bu bir, İkincisi de o hareketin tek bir karşı hareketi vardır. Onun için de rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir.!

Bunu anlatan kişi bir de şunu ekledi: “İnsanların eksiklikleri bazen, aynı zamanda en güçlü tarafları olabilir: Ama yeter ki bu eksiklik kafalarında olmasın..!!” Alıntı

& & & & &

Kim Daha Hünerli

Eski bir öyküye göre, eski Çin’de bir efendi, sağaltıcılar (çare, iyileştirme) ailesinden bir hekime, bu sanatta aileden hangisinin daha hünerli olduğunu sormuş.

Adı Çin’de tıp bilimiyle özdeşleşecek kadar ünlenmiş olan bu hekim, şöyle yanıtlamış onu: “En büyük ağabeyim hastalığın ruhunu daha şekillenmeden görüp uzaklaştırır, bu nedenle adı evin dışına çıkmamıştır.”

“Ortanca ağabeyim hastalıkları daha çok başlangıcında sağaltır, bu nedenle adı mahallenin dışına çıkmamıştır.”

“Bana gelince, ben damarları deler, ilaçları yazar, tene masajlar yaparım, bu nedenle adım zaman zaman dışarı çıkıp efendilerin kulağına kadar ulaşır.”

Sun Tzu

Günün Şiiri

Dilenci

Sen, her gün köşe başlarında

Yırtık urbanla kirli ellerinle

Avuç açan, sefil insan.

 

İnan yok farkımız birbirimizden.

Sen belki tüm yaşamınca dilenecek;

Beklediğin beş kuruşu biri vermezse,

Ötekinden isteyeceksin.

 

Ama ben, tüm yaşamım boyunca

Tek bir kez dilendim,

Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.

Öylesine boş öylesine açık kaldı ki elim,

Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.

Victor Hugo

Biliyorum San Giden Yollar Kapalı

Biliyorum sana giden yollar kapalı

Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

 

Ne kadar yakından ve arada uçurum;

İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

 

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm

Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

 

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım

Ben artık adam olmam bu derde düşeli

 

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya

Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

 

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi

Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

 

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;

Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

 

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor

Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

 

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;

Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

 

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım

Bu böyle pek de kolay değil gerçi…

 

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;

Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

 

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,

Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

 

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,

Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

 

Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu

Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

Cemal Süreya

Günün Fıkrası

İki Hafta Sıkabilir

Temel yeni bir ayakkabı almış. Tezgahtar bayan tam paket yaparken Temel’i uyarmış. “Beyefendi, ayakkabı ilk 1-2 hafta sıkabilir. Aklınızda bulunsun. Temel cevap vermiş; “Ula pundan kolay ne vardur. Bende iki hafta ayakkabıyı ciymem da.”

Günün Sözü

Misafir Gelecekmiş Gibi Evini Ölüm Gelecekmiş Gibi Kalbini Temiz Tut.

Hz.Mevlana

Sıkıntılаr gecedir… Dinlen kederlenme sabah elbet olacaktır.

Hz.Mevlana 

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here