Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Geçen hafta arkadaşım gelmişti İskenderun’dan. Çok yoğun bir hafta sonu geçirdik birlikte. Çok hareketli ve güzel iki gün bir geceden sonra dönüş zamanı geldi çattı. Önceden biletini ayırtmıştık, Pazartesi sabahı erkenden işinin başında olacak bir saatte gitmek istiyordu. Ona göre Hatay’a Akdeniz firmalarınızdan adı da firma adı olan otobüsten bilet aldık. İstanbul’dan kardeşim bu firmayla geliyor. Biz İskenderun’a onunla dönüyoruz. Gerçi gelişimiz rahat ama dönüşümüz her zaman sıkıntılı olmuştur eve gelince iki günde yorgunluğumuzu üzerimizden atamıyoruz. Adamlar Alanya Hatay arası şehirlerarası otobüs değil de, şehirlerarası dolmuşçuluk yapıyorlar adeta. Normal duracakları mekânların dışında nerdeyse mahalle arasından yolcu alıyorlar. Yetmezmiş gibi büyük marketlerin önünde durup alışveriş bile yapabiliyorlar. Jandarmanın kimlik kontrolünü saymıyorum o zorunlu bir bekleyiş kimse ona bir şey demiyor. Ve belki tek masum bekleme bu diye düşünüyorum.
Şimdi bütün bunlara birde muavinlerin yorgun ve neşesiz olması eklenince ve ikramlar gerçekten çok basitse yolcuların sıkıntısı da artıyor birde yeriniz rahat değilse yanınızdaki koltukta oturan arkadaşta huysuzsa? Artık düşünün Gazipaşa Hatay arasındaki yedi ile on saatlik olan yol kaç saatte biter? Bizim zamanla bir koşturmamız olmadığı için sıkılıyor, sinirleniyor ama stres yapmıyoruz, ikram zaten umurumuzda değil muavini görmesek de olur. Eğer karanlık gökyüzünde ay varsa birde dolunaysa bize yetiyor çünkü ayın denize düşen ışığını yol boyunca izlemek dünyanın en güzel şeyi oluyor.
Ve arkadaşıma bileti alırken en az bizim gibi bir yolculuk yapar diye düşündük. Ancak daha ilk başta fiyat konusunda bir yamukluk çıktı. Telefonla bir fiyat gidip alınca bir fiyat bu çok canımızı sıktı. Daha sonra da otobüsün kalkış saatinden tam yarım saat sonra gelmesi sinirlerimizi germeye başladı. Ve arkadaşımın zamanla yarışı var sabah işinin başında olmak zorunda belli bir saatte. Yazıhanedeki arkadaş teminat verdi tasarlanan saatte İskenderun’da olacağına dair. Hadi inşallah dedik. Ve sonunda otobüs geldi. Olmaz böyle şey sanki geç kalan bizmişiz gibi bir tavır içindeydiler. Ve içimden eyvah dedim bu otobüs sabah 9.30’dan önce İskenderun’da olmayacak. Arkadaşıma söylemedim canını sıkmamak için. Ve sonunda el sallayarak arkadaşımızı uğurladık.
Ve yolculuk başladı biraz önce aradı. 9.30’da girdik otogara yorgunluktan ölüyorum diye. Başladı ve başladı saymaya. Bu sevgili Akdeniz otobüs sürücülerinin ve muavinlerinin kayıtsızlığı rahatlığı ve umursamaz tavırları arkadaşımı çileden çıkarmış. Yetmemiş, dolmuş gibi olur olmaz yerden yolcu almaları yüzünden uyuyamaması ve yanında oturan arkadaşın hiç de kibar olmayan davranışları onu nerdeyse hayatından bezdirmiş.
Oysa ona denize düşen ayın ışınlarını seyretmesini salık vermiştim onu bile anımsamamış. Ömrümüm en kötü yolculuğu bu oldu diyor. Ve resmen şikâyet ediyor bu firmayı. Tabi ki bizde şikâyet ediyoruz ve bu firmayı resmen protesto ettik. Ve artık onu kullanmaya karar verdik. Ancak şimdi denemelerimiz olacak ama ben deniz ne yazık ki bu indir bindir dolmuş durumunun bütün Akdeniz otobüslerinde olduğunu düşünüyorum ancak sürücülerin aynı olmadığını biliyorum. Bazıları gerçekten alkışa ve takdire şayanlar. Ancak bazılarının ki, ben deniz yine de onların yorgunluğuna veriyorum umursamazlıklarını ve rahatlıklarını ve ceza alabilecek derecede pervazsızlık yapabileceğini biliyorum. Çünkü ne de olsa on yıldan beri bu yolları yılda en az altı kere arşınlıyorum. Ve bir kez yaptığım yolculuğun acısını hala taşıyorum ve unutmama olanak yok.
Ve arkadaşım resmen şikayet etti. Ve şimdi dönüş yolu için gerçi daha erken ama başka alternatifleri düşünmeye başladık bile. Bu firmaların artık bir prensipleri ve ciddiyetleri olmalı diye düşünüyorum. Ve sürücülerin artırılmasını… Çünkü eminim yorgun oluyorlar ve hiç dinlenmeden bu tehlikeli yollara yeniden çıkıyorlar. Bu çok sakıncalı bir şey… Ve insanlar canlarının mallarını emanet ediyorlar onlara. Ayrıca çocuklu ailelere başka bir sıkıntı yaratabiliyorlar üç çocuğuna bir koltuk alıp yanındakini sıkıştırmakta başka bir sorun. Bir kez yazmıştım bu yüzden yaptığım yolculuğu, gebermiştim ve çıldırmıştım yorgunluk ve isyandan. O firma şimdi çocukları soruyor ve ona göre bilet almak zorunda kalıyor aileler… Dilerim bu sözünü ettiğim firmalarda bunu yapar.
Ve sevgili okuyucularım bir şey itiraf etmem gerekiyor oruç olunca yazı yazma işi çok uzun sürüyor. Ve konsantrem bazen bozulabiliyor ne garip. Oruç olmadan da aç, aç yazarım yazılarımı ama hiçte böyle olmuyorum işte insan böyle garip bir şey! Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalmak dileği ile hoşça kalın diyorum sevgili okuyucularım. Yase
Günün Şiiri
HÜRRİYET
Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar kar üstüne
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş, kan, kâğıt veya kül
Yazarım adını
Yaldızlı tasvirlere
Toplara tüfeklere
Kralların tacına
Yazarım adını
Ormanlara ve çöle
Yuvalara çiğdeme
Çın çın çocuk sesime
Yazarım adını
En güzel gecelere
Günlerin ak ekmeğine
Nişanlı mevsimlere
Yazarım adını
Gök kırpıntılarıma
Güneş küfü havuza
Ay dirisi göllere
Yazarım adını
Tarlalara ve ufka
Kuşların kanadına
Gölge değirmenine
Yazarım adını
Fecrin her soluğuna
Denize vapurlara
Azgın dağın üstüne
Yazarım adını
Bulutun yosununa
Kasırganın terine
Tatsız kaba yağmura
Yazarım adını
Parlayan şekillere
Renklerin çanlarına
Fizik gerçek üstüne
Yazarım adını
Uyanmış patikaya
Serilip giden yola
Hınca hınç meydanlara
Yazarım adını
Yanan lamba üstüne
Sönen lamba üstüne
Birleşmiş evlerime
Yazarım adını
İki parça meyveye
Odama ve aynaya
Boş kabuk yatağıma
Yazarım adını
Obur köpekçiğime
Dimdik kulaklarına
Acemi pençesine
Yazarım adını
Kapımın eşiğine
Kabıma, kacağıma
İçimdeki aleve
Yazarım adını
Camların oyununa
Uyanık dudaklara
Sükutun ötesine
Yazarım adını
Yıkılmış evlerime
Sönmüş fenerlerime
Derdimin duvarına
Yazarım adını
Arzu duymaz yokluğa
Çırçıplak yalnızlığa
Ölüm basamağına
Yazarım adını
Geri gelen sağlığa
Kaybolan tehlikeye
Hatırasız ümide
Yazarım adını
Bir tek sözün şevkiyle
Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum
Seni haykırmaya
Hürriyet
Paul ÉLUARD (Çeviri: Melih Cevdet ANDAY – Orhan Veli KANIK)
Şiirin Aslı: Liberté
Günün Sözü
Her zaman aklımızın ardı sıra gidelim, halkın takdiri de, canı isterse ardımızdan gelsin.
Montaigne
Akıllı adam, bulduğundan daha fazla fırsat yaratan adamdır.
Francis Bacon
Akıllı olmakta bir şey değil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır.
Descartes
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Goethe
Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım.
Sokrat