Adaletsiz Düdükler (3)

0
21

Değerli okurlarım, yazımızın kalan kısmında “Collina” isimli İtalyan hakemden de söz edeceğim. Muhtemelen hakemlerimiz kendilerine bir pay çıkarırlar. Futbolda adalet, hakem ne derse o değildir! Hakemler gözüyle değil, yüreğiyle karar vermeli. Yan baktı diye, üstüne su sıçrattı diye “tavır” koyduğun sporcu olmazsa, senin kilon kaça? Bir an için öyle düşünelim. Futbolcular sahaya çıkmazsa maç olur mu?

Futbol takımı tutanlara saygılıyım. Hakemlerin de yansız olanlarına saygılıyım. Hakemlerimiz, vicdan denilen yastığı başlarının altından atmamalıdırlar. Atarlarsa yanlış adam olurlar. Haksız insanlar rahat yaşayamazlar. Hakemler biraz da, futbolcuların dostu olmalı. Dost dedim de, “Başını o kişinin omzuna koyup, gözyaşlarınla omzunu ıslattığın kişi senin gerçek dostundur. O dostlar yüreğinin sıcaklığıyla ısıtır seni. O dostlar, ölene dek dert ortağın, ıslık çalan fırtınalarda sığınacağın bir dam, yakıcı sıcaklarda da koyu gölge, sırtını dayayacağın bir çınar ağacıdır…”

Hakemlerimiz Avrupa’da oynanan önemli maçları izlemeliler. Kişiliği oturmuş hakemler kart göstermeden müsabakaları bitiriyorlar. Bizim hakemlerimiz, ya futbolcuyla çarpışır, ya topa müdahale eder falan. Duracağı yeri bilseler böyle olumsuzluklar sanırım olmaz. Bir de tarafgir olmasınlar.

Aksayan futbolcuyu sahada tutmak bir cinayettir. Bu önemli konuya özellikle hakemler çok dikkat etmelidirler. İnsanların hassas bir yapısı vardır. Arkadan gelen sert bir top, oyuncunun böbreğini düşürüyor. Bu konunun ayrıntısına girmeyeceğim ancak ülkemizde bilim, tıp ve spor adına ve daha önemlisi insan adına çok acı olaylar oluyor. Hiç kimse birbirine yardımcı olmuyor. Neler oluyor, nasıl oluyor demek yok, sakat-sakat oynadı ama destan yazdı.

Peki, destan yazdı ama daha sonraki haftalarda n’olacak? Topallayarak mı destan yazacak? Ondan bundan borç para isteyerek mi yaşamını sürdürecek? Özellikle sakat-sakat oynayan kalecilerden söz etmek istiyorum ve iğneyle sahaya sürülen spor yaşamları riske edilen futbolculardan… Bizim futbol oynadığımız dönemde, kale atışlarını (aut atışı) defans oyuncuları yapardı. Günümüzde defans zafiyet göstermesin diye bu atışı kaleciler yapıyor ve doğrusu da bu.

Bir duayen ağabeyimiz şöyle söylemişti; “…Hakemlerin görevi müsabakayı kusursuz yönetmektir, kartlara fazla itibar etmeden, takımları eksik bırakmadan müsabakayı bitirmelidir. Bir de, oynamayacak durumda olan kalecileri, diskalifiye etme yetkisi yoktur ama takım teknik direktörüyle göz göze gelebilir…”

İstisnaların dışında ‘önemli bir derbydir ya da final maçıdır’ oyuncu değiştirme hakkın kalmamıştır, o zaman futbolcunun yaptığı fedakârlık geçerlidir. İnsan hayatı her şeyin üstündedir. Bu güzel söz bizim için geçerli değildir ama Avrupalı futbolcular için tamamıyla geçerlidir. Bizimkilerin canı taştan olmalı! Hakemlerimizin duygusallığını bir tarafa bırakalım. Yabancı teknik direktörler alacağı puana, kazanacağı paraya bakar. Ya bizimkiler?

Nerede hipokrat yeminleri, nerede Tabipler Birliği? Nerede Kulüp doktorları, nerede Futbol Federasyonu Sağlık Kurulu? Nerede futbolcu dernekleri, nerede o burunlarından kıl aldırmayan, ekranlarda göbeklerini kaşıyan anlı şanlı yorumcular, spor yazarları çizerleri?

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here