Ziya Paşa’dan Ziya Almak!

0
568

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, Şahsın görünür rütbeyi aklı eserinde.” Dillere destan olmuş bu dizeler, Ziya Paşa’nın, ünlü “Terkibi Bend” adlı uzun toplumsal yergi şiirinin beşinci bendinden.. Devamında; “Ben her ne kadar gördüm ise bazı mazarrat, Sâbit kademim yine bu re’yin (görüşün) üzerinde” der ve bu bendi şu beyit ile bağlar: “İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah, Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah.”

Cem Dilçin, Türk Şiir Bilgisi kitabında, “Divan şiirinde, beş ile on arasında değişen beyitlerden oluşan bendlerle örülü bir nazım biçimine terkibi bend, denir. Terkibi bendlerde, genellikle, talihten ve hayattan şikâyetler, dini, tasavvufi, felsefi düşünceler anlatılır, toplumsal yergi niteliğinde eleştirilere yer verilir” der ve ekler: “Konusu toplumsal yergi olan en ünlü terkibi bend, Ruhi Bağdadi’nindir. Zamanında büyük bir ün kazanan bu terkibi bende üç yüzden fazla nazire yazılmıştır. Bu nazirelerin içinde en güzeli ve en ünlüsü de Ziya Paşa’nındır..” (s. 233, 234, TDK Yayınları)

Ziya Paşa, girişteki dizelerin de olduğu beşinci bendine; “Dehrin ne sefa var acaba sim ü zerinde, İnsan bırakır hepsini hin-i seferinde” beytiyle başlar ve devam eder: “Seyretti hava üzerinde denir tahtı Süleyman’ın, Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde. // Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim, Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde. // Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizamat, Bin türlü teseyyüp (ihmal ve düzensizlik) bulunur hanelerinde.”

Şiir seçkileri, ‘gül deste’ nitelemesiyle betimlenir.. Peki, ya konusu yergi olan şiir seçkileri? Önce, Ruhi Bağdadi’nin “terkibi bendinden” ‘dikenli bir gül deste!’

“Gör zahidi kim sahibi irşat olayım der, Dün mektebe vardı, bugün üstat olayım der. // Ebnayı zamanın talebi nam-u nişandır, Her biri tasavvurda filan oğlu filandır. // Güftara gelip söyleseler cehl-i mürekkep, Zannınca veli her biri bir kutbu zamandır. // Dermiş bana keşf oldu rumuzat-ı hakikat, Vallahi yalandır sözü billahi yalandır. // Dünya talebiyle kimisi halkın emekte, Kimi oturup zevk ile dünyayı yemekte. // Evci feleğe bastı kadem cah ile cahil, Erbabı kemalin yeri yok zir-i felekte.”

Ve Ziya Paşa’nın naziresinden dikenli bir gül deste ile karşılığı..

“Her şahsı harim-i Hakk’a mahrem mi sanırsın, Her taç giyeni çulsuz Ethem mi sanırsın. // En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun, Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın. // Bir gün gelecek sen de peşiman olacaksın, Ey gonca bu cemiyeti her dem mi sanırsın.  // Pek rengine aldanma felek eski felektir, Zira feleğin meşrebi nâ-sâzı dönektir. // Allah’a sığın şahsı halîmin gazabından; Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir. // Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma? Zer-dûz palan vursan eşek yine eşektir! // Nush ile uslanmayana etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. // Milyonla çalan mesnedi izzete ser-efraz, Birkaç kuruşu mürtekibin cayı kürektir. // İman ile din akçadır erbabı gınada, Namus-u hamiyet sözü kaldı fukarada.”

Ziya Paşa kim? 1825-1880 yılları arasında yaşamış şair, tiyatro yazarı ve yönetici.. Arapça ve Farsça yanında, tercüme edecek denli Fransızca da biliyor.. Sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın yardımıyla saray katipliğine alınıyor.. Mutasarrıflık idare göreviyle Anadolu’yu dolaşıyor.. ‘Yeni Osmanlılar’ cemiyetine giriyor.. Namık Kemal ile Paris’e kaçıyor.. Londra’ya gidiyor, Cenevre’ye geçiyor.. Cenevre’de, Fransız yazarı Rousseau’nun “Emile” adlı eğitimle ilgili eserini tercüme ediyor.. Abdülaziz tahttan indirilince Maarif müsteşarı oluyor.. Suriye, Konya ve Adana valiliklerinde bulunuyor..

Ne diyor Doğu’dan Batı’ya, Batı’dan Doğu’ya bir seyyah gibi dolaşan şair? “Diyar-ı küfrü gezdim, beldeler kâşaneler gördüm, Dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm.”

Ziya Paşa1825-1880 tarihleri arasında yaşadığına göre, ortalama en az 150 yıl önceki bir zaman diliminde gezdiği mekanlarda  gördüklerine yönelik  söylemiş olmalı bu dizeleri.. Özetle, Ziya Paşa’nın 55 yıllık yaşamından bize kalan ne? Atasözü değeri kazanmış mısralar.. Mesela? “Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi, Hainlere amma ki riayet yeni çıktı. // İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakkî, (devletin ilerlemesine ayak bağı) Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı. // Milliyyeti nisyan ederek (milli benliğimizi unutarak) her işimizde, Efkâr-ı Firenge tebaiyyet (Batıcı fikirlere tabi olmak) yeni çıktı. // Eyvah bu bâzîçede (oyunda) bizler yine yandık, Zira ziyan ortada bilmem ki ne kazandık.”

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here