Kavga, İyi Bir Öğretmendir

0
186

Değerli okurlarım, sokak kavgalarından söz etmediğimi anlamışsınızdır. O tür kavgaları gençliğimde de, delikanlılığımda da yapmadığımı biliyorum ancak çocukluğumu pek hatırlamıyorum. Zaman-zaman enteresan işler gelir başımıza. Kontra yumruk almış boksör gibi dengemiz bozulur. Sekiz bilinmeyenli denklem gibi, bir türlü çözemezsin olayları. Fakat düşünmeye gelince, insanların üstüne yoktur. Düşünmenin parayla ilgisi yoktur uzaktan yakından. Düşün Allah düşün. Sonuçta, yine de belli bir noktaya varamazsınız.

Düşünmek dedim ya, o da iyi bir öğretmendir. Bu anlattıklarım yalnız yaşayanlar için geçerlidir. Burada kavga yoktur, bildiğiniz gibi, aşk da, kavga da tek kişiyle olmaz. Birilerinin seni tahrik etmesi gerekir. İşte o zaman her şey başlar, kavga da.

Evliysen ya da sevgilin varsa… Düşünelim ki, onlarla kavga ediyorsun, kavganız oldukça hızlı ve seri geçiyor. Bu kavgalarda insanlar karısını da, sevgilisini de oldukça iyi tanırlar. Sert geçen münakaşa ortamında, hazmedilmeyecek sözler mi sarf edildi? Geri alınmayacak hakaretler mi oldu ya da birbirini sevmeyen iki insan gibi mi kavga ettiniz?

Bu düello da, her şey boyut mu kazandı? Bağlar kopacak mı? Koptu mu? Tarafların kondisyonu tükendiğinde, sevginin ılık nefesini hissedip, “Olur böyle şeyler” deniliyor mu? Kavgadan amaç nedir? Sevgiliniz ya da eşiniz, bir şeyi halledebilmek için mi gazaba geldi? Yoksa başkalarının annelerine verdiği değeri mi kıskanıyor ya da gıpta ediyor.

Yoksa işin içinde, kapris, kıskançlık, yapay bir öfke mi var? Kavgaları alışkanlık haline getirmeyin. Anlaşamayan çiftseniz, bazı şeyleri kavga etmeden de halledebilirsiniz. En mantıklı birden fazla değildir. Erkek olarak kavga ettiğimiz kişilerle daha dost oluruz da, evdekilerle yapılan kavganın boyutu başkadır. Kavgadan çok şeyler öğreniriz. Kavgalar oldukça iyi bir öğretmendir.

Karşı tarafı tanıdıktan sonra, eğilimler yön değiştirir. Seviyorsanız, sevdiğinizi olduğu gibi kabul edeceksiniz. Bu işin raconu budur. “Evlilik, en gelişmiş savaştır” bunu da boşuna söylememişler. O nedenle, gardınızı iyi alıp, zayıf yerlerden kontra darbe almayacaksınız. Kaybedersiniz. Sadece kavgayı değil,her şeyi kaybedersiniz. O nedenle eşinizi, sevgilinizi iyi tanıyın. Koşullar ne olursa olsun, açık vermeyin…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Aldatma Üzerine

Değerli okurlarım, öyle zannediyorum ki, dünyanın en mutlu çifti, Allah tarafından gezegenimize sürgün edilen Adem ile Havva’dır. Buda nereden çıktı demeyin. Onlardan başka insan olmadığına göre “KISKANÇLIK” yok, Havva Anamızın kaynanası olmadığına göre de “DIR-DIR” yok. Mutlu olmak için bundan daha iyi bir ortam olabilir mi?

Şimdi de gerçeklere dönelim. Tarih boyunca, sanırım üzerinde en çok konuşulan, tartışın, yazılıp, çizilen konuların başında geliyordur bu aldatmak. Sosyetik olarak geçinenlere bir bakın isterseniz, kimin eli kimin cebinde belli değil. İstisnalar kaideyi bozmaz.

öcal sanat10

Kimin duygusunun gerçek aşk olduğunu bizim bilmemiz mümkün değil. Onu yaşayalar bilir, nemize lazım. Ancak, burada başka bir kavram hemen ön plana çıkıyor. “Yuva yıkan kadın” örnekleri ne kadar çok değil mi? Özellikle tanınmış kişilerin haberleri çıkınca daha çok tadından yenmez oluyor. Sanatı, şarkıcı, türkücü, işadamı, sosyetik güzel falan…

Oysa aşkın ve sevişmenin sınıfsal değeri yoktur. İnsanlar öldüğünde ortadan kalkan bir değer gibi, bu tip duygularda, sınıfsız tabakasız yaşanır. Kraliçe ile köylü kadının kalbi veya Karun kadar zengin bir iş adamı ile kapıcının kalbi, sınıfsal değerle atmaz. Aşkın gücü ve etkisiyle atar. Bunun yaşamasında belki sınıfsal farklılığın izleri olabilir. Yani biri aşkını rezidansta yaşar, diğeri fakirhanede ama sonuç aynıdır.

Verdiğim her iki örnekte de benzer sonuçlar ve kavramlar ortaya çıkar. Bunlardan biri de “YUVA YIKMAK” kavramı. İtiraf etmeliyim ki bu yaklaşım taraflardan biri için çok zor durumdur. Hemen belirtmeliyim ki, bunun için yapılacak bir şey yoktur. Bu kadar basit!

Aslına bakarsanız, ortada suçlu olmayan bir kabahat zinciridir. Kimse kimsenin yuvasını yıkmaz. Çünkü esen bir fırtınadır ve bu fırtına çatıyı götürür. Bu işte hesap kitap yapılmaz ki; aşk bu. Önce gürler, sonra da eser…

Tüm zamanlarda en konuşulan, “Aldatılan kadın” yuvasının yıkılmasından şikâyetçidir, cümle âleme kocasının kafasını çeldiğini iddia ettiği kadını, “Yuva yıkan kadın” olarak isimlendirir. Erkek inanılmaz baskılar ve eleştiri altındadır. İkinci kadın ise, suçlu yuva yıkan kötü kadındır. Anlatmak istediğim, her şey “YUVA” kavramının üzerinde yoğunlaşır. İşte hata buradadır.

Çünkü o yuva kavramına çocuklar, mutluluk ve aşk da gizlenmiştir. Oysa biten aşkla birlikte, yuva da bitmiştir. Kimse bunu düşünmez. Önce aşk bitmiştir de diğer ilişki daha sonra mı başlamıştır, yoksa yeni ilişki yüzünden mi yuvada ki aşk sönmüştür? Burada önemli olan sonuçtur.

Yuva yıkan kadın yoktur, bitmiş evlilikler vardır. Bu iki insan evli olmasalardı, böyle şeyler konuşulur muydu? Yuva kavramı tartışılır mıydı? Hayır! Arada bir fark yoktur, bir evlilik ile başka bir ilişkinin bitmesi arasında. Kabul edelim, acı verir, zarar verir, aldatmak hazmedilmez, insanı duvardan duvara çarpar, feleğini şaşırtır ama bu iş böyledir. Ve bu işin suçlusu da yoktur, çünkü aşk suç değildir.

Nerede, ne zaman nasıl yaşanırsa yaşansın, aşk özeldir ve de kutsaldır. Ama çok üzer, yıkar geçer, dünyanı karartır. Sonunda hep beraat eder. Nereden biliyorsun demeyin, onu yaşadım da biliyorum!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Ahmaklık Hastalığı

Merhum bir yazarımız “Bu milletin % 60’ı ahmaktır” dediğinde yer yerinden oynamıştı. Rahmetli gerçekten haklıymış. Sonunda ahmaklıklarını ispatladılar. Ahmaklık hastalığı yediklerimizle içtiklerimizle değil, Allah tarafından verilen bir ceza gibidir. Tedavisi var mı yok mu bilmiyoruz. İrsimidir, onu da bildiğimizi söyleyemeyiz.

Hiçbir rahatsızlıkla değerlendirilemez. Bir ölçüde belaya uğramaktır. Nohut veya kömürle ilgisi var mı derseniz, bunu kesin olarak bilseniz bile kimseye söyleyemezsiniz. Hemen içerdesiniz ve çıkmanız da mümkün değil. Yanlış yapanlara ya da rahatsızlığı olanlara acınır ve şifa dilenir. Fakat ahmaklık hastalığına yakalananlar etrafına zarar verir.

Cenab-ı Allah, ahmaklara paye verir ama, ahmaklığı da üzerlerinden almaz. Hepiniz buna inanın ki, ahmaklar sandığa bile saklansalar fayda etmez. Onların cezasını Yüce Allah verir.

Benim Kasımpaşalı bir arkadaşım var, kendisi yengeç gibidir. O da ahmak, diğerleri gibi… Ahmak olduğunu bilmezden gelerek, etrafa laf yetiştirmeye kalkmanın, üstüne vazife olmayan konulara balıklama atlamanın cezası çok büyüktür. Umarım ülkemiz zarar görmez.

Tanrı ülkemizi korusun!

Günün Sözü

Savaşı Sevenlerin Düşmanı Çoktur.

Öcal’dan İnciler

Aşk; Acı Çektirse de Daima Adildir!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here