5 Temmuz’un Ardından…

0
96

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Korona hanımın gölgesinde olsa da Pazar günü 5 Temmuz Hatay’ın emperyalist güçlerin egemenliğinden ana vatana kavuşma günü çeşitli etkinliklerle kutlandı. Kuşkusuz içinde bulunduğumuz durumda- korona tehdidi altında olduğumuz halde kendimizi her zamankinden çok daha enerjik ve mutlu hissediyorduk aslında gülmeyi bile unutmuş gibiydik ancak ana vatana sanki bugün kavuşmuş gibi heyecanlıydık. Ve heyecanlıyız…

Ve sevgili okuyucularım bu günler geleceğimiz için çok önemli. Ne kadar içinde bulunduğumuz durumu iyi analiz edebilirsek, ne kadar geçmişimize sahip çıkarsak, geleceğimizi o kadar doğru yönlendirebiliriz diye düşünüyorum. 5 Temmuz Hatay’ın ana vatana kavuşma sevinci ve kutlamalarını yaşarken ayrımına vardık ki aslında geçmişimiz hakkında bildiklerimiz sınırlı. Ya da eksik, ya da yanlış biliyormuşuz!

Ve bilgilerimizi birleştirip yinelemek elimizi de bu yüzden azıcık araştırma yeterli. Ve öncelikle 82.  yıldönümünü kutladığımız bugün Ana vatana kavuşma günü. Ve bugün ve her gün ‘Hatay, Benim Şahsi Meselemdir’ diyen Yüce Atatürk’ü saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.

Hatay sahip olduğu limanı ile sahil komşularına (Mısır, Suriye Süveyş kanalı) hakim konumda ve Akdeniz’in giriş kapısı olması ile stratejik bir öneme sahipti. Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Hatay tarihi Hititlere dek uzanır. Ve Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han’ın 1516’da Mercidâbık Zaferi ile Suriye ve Hatay’ı Osmanlı Devletine katmasına dek uzanır.

On yedinci asırda Antakya 5 sancaklı Trablusşam eyaletine (beylerbeyliğine) bağlı bir kaza merkeziydi. Yirminci asır başlarında ise 3 sancaklı Halep vilâyetinin (eyaletinin) merkez sancağına bağlı 14 kazadan biriydi. Bu kazalardan biri de İskenderun’du. Birinci Dünya Harbinin sonunda Ekim 1918 sonlarında Antakya’yı İngilizler işgal ettiler ve bir sene sonra Fransızlara devrettiler. 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile Fransızların iç bağımsızlık tanıdıkları İskenderun sancağında çoğunluk Türklerdeydi. Buna rağmen Fransa iki kardeş ve komşu ülke olan Türkiye ile Suriye’nin arasına fitne tohumu ekmek için, Misak-ı Millî sınırları içinde olan Hatay’ı (İskenderun sancağını) Lozan’da geri vermedi. Fransızlar, 1925 Martında İskenderun sancağının idaresini diğer Suriye illerinden ayırdılar. Türkçe, Arapça ve Fransızcayı resmî dil kabul ettiler. 1937’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti kuruldu. Atatürk ün gayreti ve Hatay halkının isteği ile. 23 Haziran 1939’da Türkiye-Fransa arasında yapılan Ankara Antlaşması ile Hatay’ın ana vatana kavuşması kesinleşti.

Gazi Mustafa Kemal Paşa 1923 Adana’da kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz diyerek ilk meşaleyi yakmış Şükrü Kanadlı bu meşaleyi 5 Temmuz’da Hatay’a girene dek taşımıştı. Bu yüzden Şükrü Kanadlı Hatay’ın simgesi sayılmaktadır. Rahmet ve minnetle anıyoruz.

Hatay’a girişinde Türk askerini ve Şükrü Kanatlı ve silah arkadaşlarını karşılamaya gelen heyet, Mustafa Kemal Atatürk’e bir telgraf çekerek teşekkürlerini şu şekilde dile getirmişlerdi.

ATATÜRK
REİSİ CUMHUR, İSTANBUL

Bugün Hatay’a giren kahraman Türk askerlerinin teşrifi kudumundan mesruri ve mutlu olan biz İskenderun cemaatinin mümessilleri büyük halaskarlarını tazim ile selam hissiyatı halisanemizin kabulünü rica ederiz.

Türk Askerini Karşılama Komitesi Reisi… Rasim Kunun.
Alevi Cemaati Adına Ahmet Abdulhamit Tümkaya (Büyük Dedem)
Musevi Hahambaşı Davut Suade
Ermeni Ortodoks Cemati Ruhani Reisi. Papaz Krikor Dersahakyan
Rum Ordoks Cemaati Ruhani Reisi Papaz Lüandiyos Mahfuz
Maroni Cemaati Ruhani Lideri Hana Seade
Rum Katolik Cemaati Ruhani Reisi Fladyonos  Kehale
Gıldani Cemaati Ruhani Lideri Mihail Getti
Süryani Katolık Cemaati Namına Josep Makzume

Hepsine Tanrı’dan rahmet diliyor, minnetle saygılarımızı sunuyoruz. Bundan 77 yıl önce genç bir anne olan rahmetli annem ve teyzelerim bu günü kırmızı beyaz puanlı elbiseler giyerek ellerinde bayraklarla karşılamışlardı.

Bu günü görmemizi, kutlamamızı sağlayan büyük Türk Atatürk başta olmak üzere bütün emeği geçenleri rahmetle, şükürle ve minnetle anıyoruz. Ve bu coşku ile bugün festival olarak kutlanan haftayı yaşıyoruz.

Ve sevgili okuyucularım bugün ve haftanın hepimize kutlu olmasını diliyorum. Sağlık ve sevgiyle hep birlikte… 82 yıl önce nasıl ki hep birlikteydik ayrımsız gayrımsız aynen öyle kalalım. Yase

& & & & &

Şükrü Kanatlı’nın ve Albay Collet İle Bir Anısı

3 Temmuz 1938’de Antakya’da Türk-Fransız askeri anlaşması imzalanmış, 5 Temmuz 1938’de Türk askeri Hatay’a girmiş, Fransızlarla ortaklaşa bir geçici yönetim göreve başlamış, bu olumlu gelişmelerin ışığında 2 Eylül 1938’de de Hatay Devleti kurulmuştu. O zamanki anlaşmaya göre İskenderun ve Kırıkhan Türk askerinin denetiminde kalacak, Antakya Türk-Fransız, Reyhanlı ise yalnız Fransız askerlerinin yönetiminde bulunacaktı. Türk askerleri Serinyol’da çadırlı ordugahtaydı. Kış başlamış ve çadırlı ordugahtaki Mehmetçikleri kapalı bir mekana yerleştirebilmek için Türk kuvvetleri komutanı Albay Şükrü Kanatlı Serinyol’da bir kışla yapımına başlamıştı. Albay Şükrü Kanatlı bir söyleşi sırasında bana şu ilginç ve Türk askerine yaraşır olayı anlattı:

“Geçen gün Albay Collet (Kole) beni ziyarete geldi. Görüşme sırasında sözü Serinyol’da yaptırmaya başladığım kışlaya getirerek “Bizim Hatay’da görevimiz bitmiş durumdadır. Hatay Devleti kuruldu, hükümet oluştu, bu bölgenin güvenliğini sağlamak için Hatay Devleti’nin bir de ordusu var. Sizin Serinyol’da bir kışla yaptırmaya başladığınızı haber aldım. Buna ne gerek var?” dedi. Kendisine şu karşılığı verdim: -Hükümetimden emir almadan buradan ayrılamam. Kış geldi. Çadırlı ordugahtaki askerlerimi bir çatı altında barındırmak zorundayım. Kışlayı bu nedenle yaptırıyorum.

Albay Colltet geri adım atmadı: -Ama bizim Suriye’de durumumuz biraz sıkışık. Hatay’daki birliklerimizi o tarafa aktarmak zorundayız.

Collet’in gerekçesini hiç umursamadım: -Albayım, sizin Suriye’de durumunuz sıkışık olabilir. Benim için böyle bir sorun yok. Demin de belirttiğim gibi hükümetimden emir almadan buradan ayrılamam. Eğer sizin Suriye’deki durumunuz gerektiriyorsa, Sayın Başkomutan General Huntzinger’e şu önerimi iletiniz: Bizim Fransa ile bir ittifak anlaşmamız var. Ben, buradaki Alayımla sorunun çözümüne yardımcı olmak için Huntzinger’in emrine girmeye hazırım.

Bu kararlı yanıtım üzerine Albay Collet konuyu kapattı, bir daha kışladan tek kelimeyle bile söz etmedi.

Kaynak; Hatay’ın Kurtuluş Mücadelesi Anıları-Selim Çelenk

Günün Şiiri

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.

Demeyeceksin işte.

Yaşarsın çünkü.

Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.

Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

 

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,

Senin onu sevdiğinden.

Çok sevmezsen, çok acımazsın.

Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.

Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.

Senin değillermiş gibi davranacaksın.

Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de

korkmazsın.

Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

Çok eşyan olmayacak mesela evinde.

Paldır küldür yürüyebileceksin.

İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,

Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.

Gökyüzünü sahipleneceksin,

Güneşi, ayı, yıldızları…

Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.

“O benim.” diyeceksin.

Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…

Mesela gökkuşağı senin olacak.

İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait

olacaksın.

Mesela turuncuya, ya da pembeye.

Ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.

Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,

Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.

İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

Can YÜCEL

Günün Fıkrası

Temel Londra’da otelin birinin odasında kara kara düşünüyor. ‘Ula’ diyor, ben aşağıdan içki isterken Laz olduğum anlaşılır mı acaba? Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor…

“Bana bir fvisku,,,,,yok böyle anlarlar”.

“Bana bir raki.,,,,,’yok’ diyor ” böyle de anlarlar.

“Bana bir bira,,,, tamam” diyor böyle iyi anlamazlar… Ve aşağıya iniyor, masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor. Barmen bana bir bira. Barmen Temel’i biraz süzdükten sonra soruyor: “-Birader sen laz mısın?”

Temel; “Uuuy nasıl anladun oni” diyor; Barmen; “Burası resepsiyon da bar karşıda……!”

Günün Sözü

Kör cehalet çirkefleştirir insanları! Suskunluğum asaletimdendir… Her lafa verecek bir cevabım var… Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım Adam mı diye…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here