Özgürlükmüş

0
69

Etrafıma bakıyorum, sosyal medyada her yerde özgürlük diye tutturan tutturana! Bazen düşünüyorum gerçekten de özgür değil miyiz diye!?. Şu an coranavirüs belası yüzünden etrafta rahat dolaşamıyoruz ama corana’yı takan kim?! Ne maske ne mesafe nede temizlik kuralları hak getire. Birine durup bir şey söylesen burnundan soluyor. Alışmadığımız bir şeyi yani özgürlüğümüzü elimizden bir tek virüs aldı.

Virüs olmadan önce her şey sütlük limandı. Ama yine de korkunç şekilde devletin prangaları insanlığımıza vurmuyordu. Bir tek 65 yaş üstü vatandaşlarımızda sıkıntı hat safhada. Onlarda haklı bazı alınan kararlar gerçekten mantık dışı. Turizm kaynaklı seyahatlerde gideceğin ilde nerede kalacağın ve ne şekilde izine riayet edeceğin gibi yaşlıların kanına dokunan maddeler gerçekten sıkıntılı. Hâlbuki 65 yaş ve üstü kronik hastalığı olmayan binlerce kişi ve kişiler var. Araç kullanır spor yapar ve istediği vilayet ve ilçelere gidebilir beğendiği yerde tatilini geçirebilir. Bu gibi olaylar onların doğal hakkı.

Bu iller arası yasaklama çoğu yaşlı insanlarımızı üzüyor. Kısıtlama deniliyorsa şayet bu kısıtlama her yaş için geçerli olmalı. Şu unutulmamalı kaidelere yalnız ve yalnızca yaşlı dediğiniz insanlar harfiyen uyuyor. Etrafınıza bir bakın yaşlı insanların hemen hemen hepsinin ağzında maskeleri var ve pandemi kurallarına harfiyen riayet gösteriyorlar. Diğer yandan kronik hastalar zaten evlerinden dışarıya çıkmıyor çünkü çıkarsa virüs kaparım diye korkuyorlar.

Sahilde çarşıda pazarda meydanlarda nerdeyse çoğu yerlerde maskesiz ve serbest giyimli gençlerin fink atmalarını üzüntüyle izliyor ve özgürlüklerini virüs dahi durduramıyor. Onlar da bir yanda haklılar evde kış boyu virüsten dolayı bunaltı geçirdiler.

Virüs Dünya’yı titretmeden önce ülkemiz tüm ülkelerin en önde özgür bir ülkesiydi. Devletin men ettiği işleri yapma yan gel keyfine bak. Sabaha kadar sahil kenarında dolaşsam kim bana bir şey der. Acaba bu özgürlük denen ne gibi bir şey; hükümete veya idarecilere karşı kazan kaldırmak mı? Silahı eline alarak, etrafına sıkarak onu bunu öldürmek mi? İki kadeh içki içip ona buna sataşmak mı? Şer güçlerin propagandasını yapmak mı? Askerime devlet güvenlik güçlerine ateş etmek mi? Bir devletin en yüksek idarecilerine küfür etmek mi? Bu özgürlük denen şey nasıl bir şey ben anlamıyorum!

Cadde ve sokaklara bir çıkın, gençlerimizin özgür giyimleri görmeye değer. Gençliğimde pavyonlar vardı. Pavyonlarda çalışan bayanlar öğleden sonra kuaföre gitmek için bir caddeden geçerdi. Onlar geçerken tüm esnaf onları seyrederdi. Şimdi giyim kuşamlara bakıyorum onların giydikleri bayağı kapalıymış. İş yerimin önünden geçenleri görüyor, inanın bakışlarımı kapatıyorum. Ben bir erkek olarak onlara bakmaktan utanıyorum ama onların hal ve hareketleri, bayağı şekilde tabir caizse…

İnsanlar çoğaldı. Çoğaldıkça çoğaldı. Kafe diye yeni yerler açıldıkça açılıyor. Hangisinin önünden geçerseniz içerileri alabildiğine dolu… Hele birde geç saatte yolunuz oralardan geçtiğinde çok değişik dramatik görüntülerle karşılaşırsınız. Gençlerimiz ala bildiğine özgür. Kimse dönüp onlara bakmıyor bile. Teknelere binip müzik eşliğinde özgürce dolaşıyorlar. Niye buralara geldiniz diyen mi var! Arsuz yolunda ıssız sahil kenarlarında, akşamın ilk ışıklarından ibaret sırasıyla duran araçlar. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar müzik açıp keyifle denizin dalgalarını mı seyrediyorlar!

Yalnız buralarda yaşanmıyor bu hadiseler Türkiye’nin her yerinde daha açık şekilde yaşanıyor! Her yer araçlarla doldu taştı. Bu araçlar suyla mı çalışıyor! Şehir dolu, dışı dolu! Bitmez tükenmez araçların biri gidiyor biri geliyor. Şehrimiz allak bullak ya mega şehirler bir gidinde oralara gidip geleceğinize pişman olun!

Özgürlük sahi nedir o?! Nasıl olur daha bu özgürlük işte ben bunu çözemiyorum. Sahil boyu, sabahları köpeklerini gezdirenlerle dolu! Çime pislemiş, yola pislemiş hiç önemi yok. Bir süre hayvana bakarlar daha sonra bıkıp hayvanı kendi başına salarlar. Özellikle yaz ayında yazlığına gelenlerde bir köpek kedi hayranlığı başlar. Genelde çoğu evde yüzlerce liralar vererek aldıkları hayvanları yaz ayının sonunda ya yola salarlar ya da bulundukları yerlerin etrafına sahipsizce atarlar. Hayvan ya açlıktan ölür ya da bir aracın altında ezilir. Acaba bu mu özgürlük!?

Evlat isyankâr. Ana-Baba büyük-küçük saygılar kaybolmuş. İstedikleri gibi yaptıkları hareketlerde serbestler. Acı nedir mücadele nedir görmeden yarınları teslim edeceğimiz gençlerimiz bunlar mı? Yoksa yeniçağın hastalığı denilen özgürlük denilen şey bu mu?

Ellerinde pankartlar özgürlük diye bağıran gençleri gördüm İstanbul’da. Arkalarından gelen devletin polisine taş atıyorlardı. Yürüdükleri yeri talan ediyorlardı. Kaldırım taşlarını söküp zavallı vatandaşın araçlarına atıyorlardı. Esnafın vitrin camları yerle bir olmuş esnaf ne yapacağını bilmez halde dükkânlarına sığınmıştı. Ellerim, ayaklarım titredi. Korktum ama kendimden değil. Bu özgürlük isteyen gençlerin geleceğinden korktum. Koskoca bir şanlı devletin geleceğini bunlar temsil edemez diye korktum. Yanlarına varsam bu yaşta beni çiğ-çiğ yerler. Yaşıma bakmaz kim olduğumu bilmeden bana saldırırlar. İşte bunlar özgürlük diye bağırıyorlardı! Acaba bunlar özgür değil miydiler? Her şeyi yakıp yıkan bu gençler nereden gelmişti? Bunlar saygıyı, selamı unutmuş. Geçmişini unutmuş. Anayı, Babayı unutmuş. Ailesini unutmuş. Beyinleri yeni serüvenler algılıyor.

Ben ülkümde özgürce yaşıyorum. Bana karışan yok. Ne yapıyorsun diyen yok. Özgürlüğü özgürce yaşamak isteyenlere artık bir lafım yok! Buyurun bu ülkede özgürlüğünüzü özgürce yaşayın o zaman!!.. Bir özgürlük şarkısı sürüp gidiyor. Daha nasıl olur bu özgürlük? Anlayamadım. Anlayan anlatsın dinleyelim.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here