5 Haziran Dünya ‘Çevre’ Günü!

0
148

İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Nermin Yıldırım Kara; “Hükümetler Alacakları Kararlarda Çevrenin Korunmasını Dikkate Almak Zorundadırlar

İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Nermin Yıldırım Kara, ‘5 Haziran 2017 Dünya Çevre Günü’ dolayısıyla bir açıklama yaptı.

Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğunu kaydeden Kara, çevrenin korunmasının da yaşamsal bir zorunluluk olduğunu ifade etti.

Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak için kirlenmeleri önleme ve doğal yaşamı korumak gerekliliğinin önemine vurgu yapan Kara; “Günümüzde mevcut siyasi irade, doğal kaynakları yok edecek ormanları ve zeytinlikleri rant yaratmak adına ortadan kaldıracak, kıyıların yağmalanmasını hızlandıracak, kirlilik üretecek teknolojileri, termik ve nükleer santralleri ülkemize getirecek yasal düzenlemeler ve yatırımlara hiçbir çevre kaygısı gütmeden hız vermektedir. Küresel ısınmanın birinci sorumlusu fosil yakıt kullanmaktır. Ne yazık ki bu alana yapılan yatırımlar sürmektedir. Fosil yakıt kullanımı yüzünden bölgemizde yaşanan en önemli çevre sorunu ise İskenderun Körfezine yapılması planlanan kömürlü termik santrallerdir.

Maden Kanunu ile yasallaştırılan vahşi madencilik faaliyetleri, orman işgallerini destekleyen, ormanlık alanları talan eden yanlış politikalar, sulak alanların kirletilmesi ve kurutulması, suyun ticarileştirilmesi girişimleri, vadilerimizi susuz ve bereketsiz bırakacak HES projeleri, son yıllarda giderek artan çevre sorunlarının sadece bir kaçıdır” dedi.

10.06.2011 tarihinde bölgemizde kurulmak istenen 8 adet termik santralin üretim lisansı iptal davasında Danıştay 13. Daire yürütmeyi durdurma talebini red ettiğini, bir üst mahkeme olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise itirazı haklı görerek davayı tekrar 13. Daireye gönderdiğini hatırlatan Kara; “Danıştay 13. Daire 11.06.2012 tarihli ara kararıyla davalı EPDK’dan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ayni coğrafi bölgede bu kadar fazla termik santralin yanyana kurulmasının söz konusu olduğu bu durumda santrallerin bölgesel bazda çevreye olan zararlarının neler olacağı konusunda bir değerlendirme istemiştir. Verilen cevapta EPDK’nın hiçbir şekilde kümülatif etkiyi hesaplamadığı bölgede yaşayan 6 milyon insan ve canlı yaşamını yok sayarak termik santral lisansı verdiği, bilimsel öngörüleri hiçe saydığı ortaya çıkmıştır.

EPDK ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği bu cevap nazarı itibara alınmaksızın yürütmenin durdurulması talebimize ret kararı verilmiş, Danıştay 13. Daire de eski kararında ısrar ederek Danıştay İdari Davalar Kurulu kararının gereğini yerine getirmemiş, usule ve kanunlara uygun bir değerlendirme yapmamıştır.

Günümüz teknolojisinde, kömürlü termik santrallerin neden olduğu asit yağmurlarını ve radyoaktif madde salınımını engelleyecek bir teknolojinin bulunmadığı düşünülürse, Doğu Akdeniz Bölgesi’nde insan ve canlı yaşamının sürmesini imkânsız kılacak şekilde hava-su-toprak zehirlenecek ve ekosistem yok olacaktır” dedi.

Ülkemizdeki ÇED sürecinin; göstermelik, bürokratik bir prosedür olarak sonucu baştan belli bir süreç haline geldiğini savunan Çevre Koruma Derneği Başkanı Nermin Yıldırım Kara; “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre ÇED Yönetmeliği’nin yürürlüğe girdiği tarihten buyana 38 bin ÇED başvurusu olmuş, bunların sadece 33 tanesi ÇED olumsuz raporu almıştır. Enerji şirketlerinin, ne üretim lisansı talebi değerlendirme aşamasında ne de ÇED raporlarında havza ve bölge planlaması yapılmamaktadır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarından sonra idare tarafından yönetmelik ve yasa değiştirilmiş, ÇED süreci lisans öncesi sürece taşınmış, ön lisanstan sonra ÇED süreci ve lisanslama süreci getirilmiştir.

Mersin-Adana-Hatay arasında yaklaşık 200 km’lik sahil şeridinde 35 adet kömürlü termik santral Doğu Akdeniz Bölgesi’nde yaşayan 6 milyon bölge halkını doğrudan zehirlemek üzere işletmeye hazırlanmaktadır. 10.06.2011 tarihinde Danıştay’a açtığımız 8 adet termik santral lisans iptal davaları; 14.07.2014 te açtığımız 5 adet termik santral lisans iptal davaları; 04.03.2016 tarihi itibariyle dava açılan termik santraller dışındaki diğer lisans iptal davası 3 adet, ön lisans iptal davası ise 5 adettir.

Bu davalar sadece bölgede yaşayan insanların hakkını korumayı amaçlayan davalar olmayıp, Çukurova’da yetişen tarım ürünleriyle, etle, sütle beslenen çocukları, davalı kurumun karar vericilerinin çocuklarını, lisans iptali istenen şirket yöneticilerinin ve sahiplerinin çocuklarını ve bu davalarda yürütmenin durdurulması talebini reddeden hakimlerimizin çocuklarının da geleceğini koruma amacı gütmektedir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; Çevre Sorunları yalnızca Dünya Çevre Günlerinde değil her zaman vardır. Bu nedenle de Hükümetler aldıkları ve alacakları tüm kararlarında çevrenin korunmasını dikkate almak zorundadırlar. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde başta yöneticiler ve karar vericiler olmak üzere herkesi çevre mücadelesinde daha duyarlı olmaya davet ediyoruz” diyerek sözlerini tamamladı. (Haber: Helga TERBİYELİ)

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here