Günaydın sevgili okuyucularım. Cumhuriyet coşkumuz bugün de sürsün istedim. Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyeti ilan ederken yaşadıkları, ilanı sonrası yaşadıklarını kısa kısa okuyalım istedim. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase
& & & & &
Meclisin Cumhuriyeti İlanı Lazımdır…
Atatürk bana: “-Cumhuriyet konusunda ne düşünüyorsunuz, reyiniz ne?” dedi. Ben: “-Cumhuriyet yönetimindeyiz zaten, milli hükümetin mahiyeti bu değil mi?” dedim.
“-Hayır, Cumhuriyette değiliz. Birinci Büyük Millet Meclisi’nde saltanat müessesesi duruyor. Saltanat düşmüş değildir. Saltanat müessesesini düşürmek için Meclisin Cumhuriyeti ilanı lazımdır. Cumhuriyet ilan olunursa saltanat müessesesi doğal olarak düşer. Bu konuda sizin fikriniz nedir?” dedi.
“-Elbette bu fikirdeyim, hep bu fikre hizmet ediyoruz” dedim. “-O halde komutayı bırakmayın” dedi. Yeni ordu teşkili işleri vardı. Ordunun başında kaldım. Ankara’ya gitmedim.
Ali Fuat CEBESOY
& & & & &
Cumhuriyet
Bir gün de Mustafa Kemal, galiba Avusturyalı bir gazeteci ile görüştüğü sırada (22 Eylül 1923) “Cumhuriyet” kelimesini ağzından kaçırması üzerine Meclisin ve İstanbul gazetecilerinin yüreği oynamıştır. Meclis Reisinin küçük odasına koşuşan birtakım milletvekilleri Mustafa Kemal’in bu “dil sürçünü” düzeltmesini istemişlerdir.
Yine bu küçük odada geçen bir konuşmayı 11 Eylül 1923 tarihli notlarım arasında saklamışım. Konuşmanın rejim meselesine temas eden kısmını buraya alıyorum.
Mustafa Kemal Paşa, parti toplantısının kaçta olduğunu sordu. Üçte idi. “-Bana birde olduğunu söylediler, onun için erken geldim” dedi.
Odasına giderken bizi de davet etti. Mebus olmakla beraber hâlâ yaverliğini yapan eski zabitlerden (subaylardan) biri fırka nizamnamesinin son şeklini getirdi. Nizamname bugün bütün mebuslar tarafından birer birer imzalanacaktı.
Biraz sonra cebinden nizamnamenin bir nüshasını çıkardı. Sahife açığına yazdığı Fransızca bir cümleyi okudu. Bu, Fransız Cumhuriyeti’nin “bir ve gayr-i kabil-i tecezzi (bölünmez)” olduğunu söyleyen cümle idi.
“-Dün akşam, Fransız ihtilâl tarihini gözden geçirdiğim vakit not etmiştim” dedi ve sildi.
Bir sualim üzerine Kanun-i Esasi tâdilatı meselesine geçtik. Biraz önce içeriye giren Yunus Nadi’de (Abalıoğlu) aramızda idi.
Gazi dedi ki: “-Cumhuriyet ne demektir? Kamusa (sözlüğe) baktım, “chose publique” kelimeleriyle tercüme edilmiştir. Bizde manası ne olmalı?”
Gazi’nin, sözü hangi bahis üstüne getirmek istediği belli idi. Kanun-i Esasi’de hükümet şeklini açıkça göstermek sırası geldiğini söyleyen Sabri Bey (Toprak): “-Mesele bugünkü vaziyetin ifade edilmesinden ibarettir” dedi.
Gazi: “-Ben projeyi gördüm, çok eksik yerleri var. Bu hafta kendim uğraşacağım. Sonra bazı arkadaşlarla hususî müzakerede bulunuruz ve Fırkaya (partiye) getiririz” dedi.
Yunus Nadi: “-Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız.”
Gazi kalemini masaya vurarak: “-En kuvvetli zamanımız bugündür” dedi.
Sonra yeni Kanun-i Esasi’nin kendi niyetine göre ilk maddesini okudu: “Türkiye Cumhuriyet usulü ile idare olunur bir halk devletidir.”
Nihayet yakında Cumhuriyetin ilân olunacağını Mecliste Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından işitiyorduk. Haber ağızdan ağza yayılarak, Mecliste herkes şüpheden kurtulacaktı. Acaba, böyle bir havadisi ölüm haberi gibi bekleyenler, harekete geçecek miydi?
Aramızdan biri sordu: “-Reisicumhur olduktan sonra gene Halk Fırkası’nın reisi kalacak mısınız?”
Gazi gülümseyerek: “-Aramızda öyle!” dedi.
Reisicumhurluk müddeti üzerinde konuştuk. Onun fikrince Reisicumhur, Büyük Millet Meclisi’nin de reisidir. Dört sene, yedi sene bahisleri geçti.
Bir gayretkeş: “-Kayd-ı hayat (yaşadıkça) şartıyla da olabilir” dedi.
Gazi sert bir tavırla bunu reddetti. Bir arkadaş, fesih hakkı meselesini açtı: “-Vakıa (gerçi) şimdiki Meclis için düşünülecek bir şey yok. Sizin hükümetleriniz daima ekseriyet (çoğunluk) bulabilir. Fakat fırkalar (partiler) çoğalınca hükümetsizlik tehlikeleri de baş gösterebilir. Buna ne çare düşünüyorsunuz?”
“-Millet Meclisi, kendi kendini feshedebilir.”
Bu cevap emniyet verecek gibi değildi. Arkadaşların ortaya sürdüğü fikirler, şöyle hülasa olunabilir: Cumhuriyeti Fransa’daki şekli ile almak arzusunda olanlar, bu hakkı Reisicumhura ve hükümete bırakmak teklifinde bulundular. Eski ittihatçı Sabri Bey ( Toprak), fesih hakkının Meşrutiyet devrinde iki defa suiistimal edildiğini hatırlatarak, ihtiyatlı olmayı tavsiye etti.
Bir arkadaş: “-Acaba fesih hakkı şartlarını son derece kayıtlamak, meselâ, Reisicumhur ve hükümetin, bu hakkı ancak fırkalar (partiler) arasındaki nispetsizlik anarşiye vardığı zaman kullanılması daha doğru değil mi?” dedi.
Gazi: “-Millete müracaat eder, referandum yaparız” cevabını verdi.
Arkadaşlar bu usulün karışıklığını ve sebep olabileceği buhranları öne sürdüler. Münakaşa gene kendisinin bulduğu şöyle bir formül üstünde karar kıldı: “Reisicumhur ve hükümet, Millet Meclisi ifa-yı vazife (görev yapma) imkansızlığında kaldığı vakit, yeni intibahat (seçimler) icra ettirmek (yaptırmak) hakkını haizdir (hakkına sahiptir).”
Falih Rıfkı ATAY
‘Çankaya Atatürk Devri Hatıraları’ Dünya Gazetesi 10-11 Mayıs 1952
Günün Şiiri
Kutlu Olsun Herkese Cumhuriyet Bayramı
Bir destan yazılmıştı kurtuluş savaşıyla
Albayraklar şahlandı sevinç gözyaşlarıyla
Atatürk ilan etti Cumhurbaşkanlığıyla
Kutlu olsun herkese Cumhuriyet Bayramı
Yepyeni bir devletin yeni yönetim şekli
Cumhuriyet olmuştu bütün meclis ahenkli
Tüm Dünyaya haykırdı bağımsız Türk Devleti
Kutlu olsun herkese Cumhuriyet Bayramı
Ayyıldızla donandı ülkenin her bir yanı
Her bayrakta can veren şehidin asil kanı
Bu bayram hepimize onların armağanı
Kutlu olsun herkese Cumhuriyet Bayramı
Önce vatan diyerek yazıldı dağa taşa
Uzaklardan bakıyor Mustafa Kemal Paşa
Yirmi Dokuz Ekimi coşku içinde yaşa
Kutlu olsun herkese Cumhuriyet Bayramı…
Mehmet Emin ERMEKİN
85.Yıl Marşı
Dikenli yollar aştık, sarp geçitlerden geçtik,
Seksen dört sene önce cumhuriyeti seçtik.
Başımız dik, mutluyuz, yürüyoruz ileri.
Atatürk’e söz verdik, yaşatmaya ant içtik.
Seksen beşinci kutlu yılında cumhuriyet,
Uygarlığın şerefli yılında cumhuriyet.
Güçlükleri aşarak mutlu günlere erdik,
Bu uğurda her türlü zorluğa göğüs gerdik,
Cumhuriyet coşkusu ışık ışık yüzlerde
Azmimizin gücünü tüm dünyaya gösterdik.
Seksen beşinci kutlu yılında cumhuriyet,
Uygarlığın şerefli yolunda cumhuriyet.
Bayrağımın gölgesi kucaklıyor vatanı,
Edirne’yi, Sinop’u, İzmir’i, Ardahan’ı,
Rehberimiz Ata’nın sarsılmaz ilkeleri.
Bu hızla aşacağız en amansız tufanı.
Seksen beşinci kutlu yılında cumhuriyet,
Uygarlığın şerefli yolunda cumhuriyet.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” Bize,
Zevk alırız hizmetten bu güzel ülkemize,
Andımız var geçmeye medeni milletleri,
Hiçbir güç getiremez Türk milletini dize.
Seksen beşinci kutlu yılında cumhuriyet,
Uygarlığın şerefli yolunda cumhuriyet.
İbrahim SAĞIR