Bütün Duygular Yoğun  Ama Hep Buruk Hep Acılı…

0
79

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah?  Cumhuriyettin 95’inci yıl dönümü ve yeni havalimanın açılışı aynı güne gelince ülkede genel olarak değişik bir coşku vardı. Tabi bendeniz daha değişik bir sevinç içindeydim, bu günde doğmuş olmanın bütün ayrıcalıklarını yaşadım ve yaşattılar sevgili dostlarım, arkadaşlarım. Hemen buradan sosyal medyadan telefon ederek ve gelerek doğum günümü kutlayan herkese çok çok teşekkür ediyorum. Sosyal medyayı az kullandığımdan mesajların çoğunu görmüyorum ama arkadaşlarım uyarıyor bu yüzden yanıt vermediğim bütün dostlardan özür diliyorum ve çok teşekkür ediyorum.

Ve sevgili okuyucularım Cumhuriyet candan can çıkarak kuruldu. Toprağa düşen kan, bayrağa rengini verdi, bu böyle sözle anlatılır bir şey değil. Derin, derin düşünüp gözlerimi kapattığımda. Mehmetçikler gelir gözümün önüne, yırtık, üzerlerinden dökülen giysileri, delik botları ile ellerinde kendilerinden büyük silahları, ama nasılda, zariftir o ağır hımbıl silahları tutan elleri! Sanki kristal  vazo  tutarmış  gibi.. Çünkü onlar vatanı da böyle zarif bellemişler…

Demokrasi, Özgürlük, Ana, Baba, kardeş bellemişler, şan şeref bellemişler  ve onu  korumak şerefi onlara verilmiş, onlar o kadar büyümüşler ki minnacık olmuşlar tevazudan, güç gelmiş kollarına onlardan habersiz, onlar kim mi? Onlar analarının kınalı kuzuları, onların bir misyonu var. Vatan için savaşmak, kurtuluş ve dolayısı ile özgürlük için ölüme gitmek? Ve o Mehmetçiklerin bir Komutanları var, dünyada kimsenin sahip olamayacağı bir lider, bir mucize! Onlarla aynı misyona sahip olan. Gerçek bir mucize, bir ülkeyi yok olmaktan kurtarmak için özel olarak Allah tarafından yollanan! (Ne kadar şanslıyız)

Ve işte o kurtuluş destanı ve doğuş destanı bana müthiş bir heyecan, bir enerji veriyor. Öyle bir enerji ile doluyorum ki bu günlerde, ayrılıkları can yakan şehitlerimize bile kendimce can verdiğimi düşünüyorum… Hatta kendimi  bedeninden, sıyrılmış  bir sevgi yumağına bezenmiş ruh  olarak algılıyorum. Ve tamda bu günlerde donarak yaşamını yitiren Mehmetçikler geliyor gözümün önüne ve doğduğuma bin bir kez pişman oluyorum. Bu zamanda donarak ölmek ha! Sözün bittiği yer.

Allah sabır versin demekten başka söylenecek söz yok. Ömrümde en acılı olduğum zamanda bile hiç umutsuzluğa düşmedim ama şimdilerde baya bir umutsuzum gelecekten. Hala hipodermi ile ölüyorsa gencecik çocuklar nasıl umutlu olalım ki? Allah rahmet etsin, mekânları cennet olsun inşallah ve gerçekten bu işte ihmal varsa Allah bildiği gibi yapsın ihmal edenleri başka bir şey söylemiyoruz.

Ve sevgili okuyucularım bütün duygularım  çok yoğun bu hafta ancak bütün sevinçler hep  buruk, hep acılı… Ve sağlıkla ve sevgiyle ve hep birlikte kalalım sevgili okuyucularım, cumhuriyet sevinci eksilmesin içimizden… Yase

& & & & &

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti öyle bir anlatır ki… Atatürk’ün Selanik’ten tanıdığı yaşlı bir kadın oğluna iş ister ve bakın sonuç ne olur?

“Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa’ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi.

Beni tanıdın mı oğul

Bir kadının, elinde bir kağıtla Atatürk’e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata’nın yolunu keserek titrek bir sesle: “Beni tanıdın mı oğul?’ dedi. Ben sizin Selanik’te komşunuzdum. Bir oğlum var; devlet demiryollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış.. Ne olur bir kere de siz söyleseniz.”

İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak!

Atatürk’ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı…

Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle, “Oğlunu almadılar mı’? dedi. Ben tavsiye ettiğim halde mi almalıdar? Ne kadar iyi olmuş… Çok iyi yapmışlar… İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak…”

Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu.

Ve Atatürk adeta vecd (coşku) dolu bir sesle:

“İşte Cumhuriyet’ten beklediğimiz netice…” diyordu.”

& & & & &

1906’da Atatürk Suriye’de bulunmakta idi. Orada bulunurken yanındaki iki yakın arkadaşı Mazhar Müfit Bey ile Halil Bey vardı. Halil Bey Atatürk’ün cumhuriyet konusundaki bir hatırasını bizlere şu şekilde aktarmaktadır. Ya cülusu hümayun veya veladeti hümayun şenlikleri tertip edilmişti. Mustafa Kemal ile birlikte donanmayı seyretmeye çıkmıştık. Aniden kolumu tutarak:

“Halil dedi… Bu millet kendi kurtuluşu için şenlik yapabilir. Nihayet, büyük hizmetler etmiş olan bir adam için şenlik yapabilir, diyelim. Fakat Hanedan için neden donanma yapılsın?… Padişah da kim oluyormuş? Padişahlık da ne demekmiş?”

Halil bu soruya şu cevabı veriyor: “Peki, memleketi nasıl idare edeceğiz? Sultan fenadır… Seninle beraberim. Ama o giderse gene bir padişah lazım” diyecek oldum. Buna fena hâlde kızdı. “Neden mutlaka padişah fikrine saplanıyorsun Halil?” diye bağırdı. “Cumhuriyet yaparız.”

Günün Şiiri

Umut Yaprakları

Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları,

Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları,

Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında

Ardında savrulsunlar, unut yaprakları.

Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar

Seninle yeşerdiler, seninle soldular..

Olsunlar senden sonra da umut yaprakları.

Özdemir ASAF

Söyle Sevda İçinde Türkümüzü

Söyle sevda içinde türkümüzü,

Aç bembeyaz bir yelken

Neden herkes güzel olmaz,

Yaşamak bu kadar güzelken?

 

İnsan, dallarla, bulutlarla bir,

Ayrı maviliklerden geçmiştir

İnsan nasıl ölebilir,

Yaşamak bu kadar güzelken?

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Açılmamış Kapılar 

Sevdiğin kentlerin selamı sanki

Sülüs kamyon şoförleri

Kufi hamallar

 

Anılar hep sonbaharda gibidir

astrakan gecede

süt yıldızlar

 

Belleğinin yerini tutar kadehindeki

Taşlar taş kemerler

İvedi sarmaşıklar

 

Hayatını sarsan binbir andan

adlarını yıllara

veren yargıç krallar

 

Ne varsa yarım kalmış, geleceğindir

Bir kez girilmiş sokaklar

Açılmamış kapılar

 

Bilir misin iki kökeni var hüznüniyetinin:

çiçek durumu aşklar,

yaprak düzeni siyasalar.

Cemal SÜREYA

Bir Adam Bir Düş Gördü

Ve Uyandığında Yorumcuya Giderek

Düşünü Kendisi İçin Yorumlamasını İstedi

Yorumcu Adama Dedi Ki,

Bana Uyanıkken Gördüğün Düşlerle Gel Ki

Anlamlarını Söyleyebileyim.

Ama Uykunun Düşleri

Ne Benim Bilgeliğime Aittir

Ne De Senin imgelemine

 Günün Sözü

Sen Anılması Güzel Olan Bir Söz Ol. Çünkü İnsan, Kendisi Hakkında Söylen Sözlerden İbarettir.
MEVLANA

Bir Elmanın Yüreğinde Gizlenen Tohum, Görülmez Bir Elma Bahçesidir. Ama Bu Tohum Bir Kayaya Rast Gelirse Ondan Hiçbir Şey Çıkmaz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here