Yaşayan Hiçbir Şey Kendi Başına Sadece Kendisi İçin Yaşamaz -William Blake-

0
344

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Kendimi her dakika bağımlı ve haklarımın çoğu gasp edilmiş algılayarak yaşarken, insan haklarından nasıl söz edebilirim bugün diye düşünüyorum.

İnsanlar eşit haklarla doğarlar, yaşam hakkı örneğin. Her canlı ilk soluğunu hayata merhaba demenin ne olduğunu bilmeden can havli ile alır. Can havli ne demek ki? Can havli bildiğim kadarı ile hayati tehlike taşıyan durumlardan kurtulmak için  çırpınmak, gayret göstermek. Yeni doğan bir bebek bunu nasıl yapabilir ki, candan ve canın değerinden haberdar mıdır, yaşam hakkında ne bilir ki, can havli ile soluk alıp yaşama merhaba demek istesin?

Ona yaşama hakkı veren doğa, yaşaması için ona bu hakkı  vermiştir. Kendisi bunun  ayrımında bile   değilken. Ve biz bu  hakla büyürüz. Soluk alıp verme hakkı bize verilen ilk ve temel hak. Yaratan tarafından.  Ne kadar doğru alırız soluğu, o artık alana aittir. Doğruda alsa, yanlış  da alsa, aldığı soluk insanın hakkıdır. Bu kadar… Pratikte yaratan verdiği gibi alana dek… Ancak işte giz burada… Her zaman yaratan mı  alıyor  bu soluğu, yoksa her saniye gasp mı ediliyor, soluk alanlar tarafından? Ve biz faşist bir dünyada yaşıyoruz. Temel haklarımızdan olan soluğumuzun bile kesilebildiği bir dünyadaki, “insanlar eşit doğarlar, eşit haklarla, akıl ve vicdana sahiptirler” diyerek. Hakların gasp edildiğinin  ayrımına varanlar, insan hakları beyannamesi hazırlamışlar. Bildiri, Birleşmiş  milletler  insan hakları  komisyonunca hazırlanmış.  Haziran 1948’de. Ve daha gerilere gidersek, 1215 yıllarına  o yıllarda  devletler, baskıya dayanan bir anlayışla yönetilmekteydi. Bu anlayışa son vermek amacıyla İngiltere Kralı’na kabul ettirilen bildiri olan  Magna  Carta Manga insan hakları kavramının ilk belgesi sayılır. Ve 1789  Fransız devriminden sonra hepimiz biliriz ki Fransız devrimi, sonuçları bakımından evrensel  olduğundan  yeniçağın  sonu yakın çağın başlangıcı olmuştur. Kabul edilen insan hak ve özgürlükleri  için yayınlanan bildiriler ve kabul edilen  haklar  ise aslında bir zamanlar  gasp edilen haklardı… Ne yaman bir çelişki önce hakkını al, sonra bir lütufmuş gibi iade ettiğini san! Yani ben böyle algılıyorum. 1215’te  İngiltere kralına sunulan bu bildiri 1789’da Fransız  devrimi ile yeniden gündeme geldi ve son halini  10 Aralık 1948’de genel kurulun Paris’te yaptığı oturumla aldı. Ve resmen kutlanmaya başlandı.

Her yıl 10 Aralık’ta nutuklar atarız, insan hak ve özgürlükleri için ve ne yazık ki ilk önce evimizde bir birimizin hakkını ihlal ederiz.

Benim için en önemli şey insanlardır sokaktaki ve sıradan insanlar. Biz sıradan insanlar olarak o kadar birbirimizin  canını  acıtıyor, o kadar birbirimizi  yaralıyoruz ki ve birbirimize zarar   veriyoruz ki en yaman düşmanımız bile  bu zararı vermiyor. Kıskançlıklar, nedensiz nefretler, kabalık, haldur huldurluk  ve “ben” en önemli şey. Her yerde ve zamanda benlik duygusu ile geziyor olmamız… Ve senden, benden ayrımındayız. Sonra renkten… Biz küçükken evde değil de, sokakta öğrendik. Siyahi insanlardan korkmayı. Arkadaşlarımız korkutulmuştu, onlar bizi de korkuturlardı. Hiç söylemezdik  ailemize neden korktuğumuzu, belki söylesek bize anlatırlardı bu renk değişiminin normal olduğunu. Ve komşularımız, aile sandığımız hiç ayrılmayız bellediğimiz insanlar göç etti. Onlar bizden değilmiş? Milliyetleri ayrı imiş… Çocukluğumuzun en önceki, can ağrısıydı bu ayrılıklar. Daha kendimize zarar vermeyi bilemediğimiz zamanların en büyük ağrıları. Kendimize nasıl zarar verdiğimizin bilincine varınca ise ağrımız azalmadı. Katlandı.

Ve  o günler, ayrılık günleri, zaman, zaman  anılardaki yerlerinden çıkar düşer yollara bu güne varır. Kucaklaştığımızda özlemle, canımız bu kez acıyla, isyanla ve insana dair ne varsa ondan beklenir düşüncesiyle sancır.

Özellikle bu günlerde, toprak oldum  üzerimden geçip gitsinler diye. Ama onlar ağır postalları ile üzerime abanarak öyle bir  geçiyorlar ki canım çok ama çok acıyor. Kendimi bütün hakları elinden alınmış algılıyorum tostoparlak bağlı… Toprakta, benimle yaşayan çiçeklerle söyleşirken bile, yine de  kara sevdalıyım beni bu kadar inciten  insana.

Ve sevgili okuyucularım.  Haklarınıza sahip çıkın kimse kimseye hak vermez. Hak alınır.  Sahip olduklarımızın değerini bilelim ve kimseyi incitmeyelim ki incinmeyelim. Bazen toprak olmamız bundan değil mi ki? Çok konuşmak çok yazmak bile aslında hak ihlali gibi geliyor bana ancak okumak ya da dinlemek zorunda değilsek her an hoşça kal diyebilmeliyiz. En azından. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase

Günün Şiiri

Adem Oğlu

Miskin Adem oğlanı, nefse zebun olmuşdur
Hayvan canavar gibi,otlamağa kalmıştır

Hergiz ölümün sanmaz,ölesi günin anmaz
Bu dünyadan usanmaz,gaflet önin almışdur

Oğlanlar öğüt almaz,yiğitler tevbe kılmaz
Kocalar taat kılmaz,sarp rüzigar olmuştur

Beğler azdı yolundan,bilmez yoksul halinden
Çıktı rahmet gölünden,nefs gölüne dalmışdur

Yunus sözi alimden,zinhar olma zalimden
Korkadurın ölümden,cümle doğan ölmüşdür.
Yunus Emre

Mezar

Sabah mezarlığa vardım,
Baktım herkes ölmüş yatar,
Her biri çâresiz olup,
Ömrünü yitirmiş yatar.

Kimi yiğit, kimi koca,
Kimi vezir kimi hoca,
Gündüzleri olmuş gece,
Karanlığa girmiş yatar.

Vardım onların katına,
Baktım ecel heybetine,
Ne yiğitler muradına,
Daha ermemiş yatar.

Nicelerin bağrın deler,
Kurtlar üstünde gezeler,
Gepegencecik tâzeler,
Gül gibice solmuş yatar.

Yarı kalmış tüm işleri,
Dökülmüş inci dişleri,
Dağılmış sırma saçları,
Hep yerlere düşmüş yatar.

Çürüyüp durur tenleri,
Hakka ulaşmış canları,
Görmez misin sen bunları?
Nöbet bize gelmiş yatar.
Yunus Emre

Günün Fıkrası

Doktorun biri hastasının yanına gelir ve konuşmaya başlar: “Size bir iyi, bir de kötü haberim var. Önce kötü haberi söyleyeyim isterseniz. Hmm, maalesef yanlış bacağınızı kesmişiz. Çok üzgünüz. Ama iyi habere çok sevineceksiniz! Öteki bacağınız iyileşiyor.”

Günün Sözü

Sevip de kaybetmek, sevmemiş olmaktan daha iyidir.

Senec

Denizin dibinde incilerle taşlar karışık bulunurlar. Övülecek şeyler de kusur ve yanlışların arasında bulunur.

Mevlana 

Yaşayan hiçbir şey kendi başına sadece kendisi için yaşamaz

William Blake

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here