İçimden Geçen Cumhurbaşkanı Adayı ‘Kadın’

1
66

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? CHP-MHP’nin ortak adayı Sayın Ekmeleddin İslamoğlu’nun adı açıklandıktan sonra CHP’de ve halk arasında baya bir karışıklık çıktı. Herkes herkese soruyor adayı tanıyor musunuz diye. Kimse tanımıyor. Hatta tanımak bile istemiyor. Tabi ön yargılı davranmamak gerekiyor her zaman. Ancak dayatılan aday dünde yazmıştım herkesi tatmin edecek bir isim olmalı. Basında, eşinin başı açıkmış, Nazım Hikmet’in şiirlerini Arapçaya çevirmiş türünden hiçbir işe yaramayacağı gibi insanı sinirlendiren ayrıntılar yer aldı dünden beri. Yani bize ne, eşinin başı açık mı kapalı mı, açık olunca oy mu vereceğiz? Ya da kapalıysa oy vermeyecek miyiz? Bizim örtüyle ya da onun gibi basit ayrıntılarla işimiz olmaz. Bizim işimiz Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip bir aday olması. Ve bu doğrultuda çalışması…

Eşinin başı bağlıda olabilir Arapçaya şiir çevirmişte olabilir. Tabi bizler yine ayrıntılara takıp özden uzaklaşıyoruz bu haberlerle her zaman yaptığımız gibi.  Her ne hal ise artık yapılacak şey şimdi çıkıp sayın Ekmelleddin İslamoğlu bizi ikna etmeli ya da kesinlikle CHP ve MHP’nin Bir “B” planı  olmalı diye düşünüyorum. Bendenizin yüreğinde ve kafasındaki aday, kadın cumhurbaşkanı… Adı önemli değil partisi de. Ve CHP bunu yapabilir MHP’de. HDP’de… “B” planı olarak… Sanırım  İşçi Partisi de buna yok demezdi. Ama bunu yapmazlar, yapamazlar. Çünkü gerçekten demokrat, sosyalist, eşitlikçi, ayrım, gayrım yok diyenlere inancım kalmadı.  Aslında artık inanacak bir şeyde kalmadı. “Ye iç dua et” hayat bu kadar oldu. Zaten bizden istenende bu…

Ve sevgili okuyucularım bizler yani sokaktaki halk sıradan vatandaşlar olarak liderlerin dayatmasına inat. Hep birlikte kalalım her zaman sağlık ve sevgi ile ön yargısız… Yase

& & & & &

Mevlana

Ekme günü gizlemek toprağa tohumu saçmak günüdür. Devşirme günüyse tohumun bittiği gündür, karşılığını bulma günüdür.

Saman çöpü gibi her yelden titrersin. Dağ bile olsan, bir saman çöpüne değmezsin.

Üzerinde pek çok meyveler bulunan bir dalı, meyveler aşağı doğru çeker. Meyvesiz bir dalın ucu ise, servi ağacı gibi havada olur.

O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti. Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.

Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır. Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu, testiler her an ona gelmeye can atar.

Varlık peteğini ören arıdır. Arıyı vücuda getiren mum ve petek değildir. Arı biziz. Şekil sadece bizim imal ettiğimiz mumdur altın aramıyorum, altın olmaya yeteneği olan bakır nerede?

Sus artık yeter! sır perdelerini pek o kadar yırtma. Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır. Dünya köpüktür. Tanrı sıfatlarıysa denize benzer. Fakat şu cihan köpüğü, denizin arılığına, duruluğuna perdedir.

Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazeretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş.

Şubat Güneşi

Yusuf Ahmet’te bakarak “annem ayarlamış” demişti… “İyi öyle ise siz işinize bakın  biz zaten çıkıyorduk. Biz burada kalan kızın kuzenleriyiz ve burada kalacağız. Dolabı temizlerseniz iyi olacak ilk başta çünkü içindekiler bozulmuş elektrik kesintisinden ” demiş.

Cebinden bir miktar para çıkarıp kadına uzatmıştı. Ama kadın “hayır ben zaten aldım hatta yemek için bile param var. Benim hanım peşin veriyor parayı” demiş bu da Yusuf’un hoşuna gitmişti. “İyi öyle ise yalnızca kahvaltılık alırsın yeter, şimdilik birde meyve alırsan iyi olur” diyerek çıkıp Ahmetlere dönmüşlerdi.

Zeynep hala uyuyordu serumu bitmek üzeydi. Sakine yanındaki koltukta uyukluyordu. Ahmet hemen serumu kapattı. Sakine  bu arada gözlerini açmıştı. “Ahmet bey madem geldiniz ben gidebilir miyim?” diye sordu. Ahmet “biraz beklersen ben seni bırakayım” dedi. “Teşekkür ederim” diyerek Sakine mutfağa gitti eşyalarını hazırlayıp bekledi. Ahmet Zeynep’in eline plasteri yapıştırdı kızın alnındaki tomurcuklanmış terleri şefkatle sildi. Sonra eğilip onu kana ana öpüp kapıya yürüdü. Yusuf Ahmet’in kıza aşık olduğunu anlamıştı. Onu böyle önünde öpmesi çok hoşuna gitmese de onu sevindirmişti. Ahmet sağlam bir insandı Zeynep’te yaralı bereli bir kuş, onu ancak Ahmet’in sarıp sarmalayan sevgisi iyi edebilir diye düşündü, Ahmet Sakine ile kapıdan çıkarken.

Zeynep gözlerini kocaman, kocaman açmış Yusuf’a bakıyordu. Gözlerinin feri sönmüş gibiydi. “Yusuf” diye seslendi hafif bir sesle. Yusuf hemen döndü. “uyandı mı canım” diyerek kızın üzerine eğildi. “İyi misin?” “İyiyim. Sen burada mıydın hep?” “Üç gündür buradayım tatlım Ahmet çağırdı. Çok hasta olmuşsun.” “Ya kaç gündür böyleyim ki?” “Eh on gün oldu tatlım mışıl, mışıl uyudun yedi uyurlar gibi  valla.” “Hiç hatırlamıyorum en son seninle yemek yedik ya sonrasını hiç bilmiyorum” diyerek açık tutmakta zorlandığı ağır gözkapaklarını indirdi. “Uykuya uyanıklık arası “Ahmet yok mu?” diye sordu. “Gelecek tatlım Sakine’yi eve götürdü.” “Sakine mi oda kim?”  “Ahmetlerin yardımcısı canım.” “hım” diyerek kız yeniden kendinden geçti. Yusuf “çok uzadı ama şimdiki” diyerek kızın incelmiş  saydamlaşmış yüzüne endişe ile  baktı, elleri bembeyaz bir deri bir kemik  kalmıştı. Ellerini sevgiyle tutup  parmaklarını tek tek öptü. “Benim biricik kardeşim hadi ne olur çabuk iyileş” diye kulağına  fısıldadı.

Akşam Selim gelip kızı yeniden muayene etti. Yeni serum taktı. “Yarına kadar  daha iyi olacak korkmayın” dedi. Sonra  üç erkek, kız orada uyurken mutfakta Sakine’nin hazırladığı yemekleri, konuşa, konuşa yediler. Ahmet’in yaptığı kahvelerini de  içip kalktılar. Ahmet Yusuf’a çok ısrar etmişti onlarda kalsın diye ama Yusuf  gece evde kalmayı tercih ettiğinden Selimle birlikte çıktı.

Ahmet mutfağı toparlayıp Zeynep’in yanına döndü. Onu özlemişti. Kaç gündür uyuyor, uyanıyordu kısa, kısa konuşuyordu ama daha desteksiz ayağa kalkamıyordu “ruhum beni terk etti” diyordu kendine geldiğinde. Ahmet “Zeynep, lütfen uyan seni özledim” diyerek üzerine eğildi. Zeynep gözlerini açtı. “Bende” dedi sadece yeniden uyudu. “Canım benim canımm canım teşekkür ederim” dedi, kızın yanına uzandı. Ona sarıldı gözlerini kapattı. Hayatının odağı olmuştu Zeynep, ondan başka hiçbir şeyle ilgilenmek istemiyordu Ahmet. Onu seviyordu artık bunu biliyordu âşıktı ona hem de sırılsıklam. Arkası Yarın

Günün Şiiri

Akşam Yine Toplandı Derinde
Akşam yine toplandı derinde…

Cânân gülüyor eski yerinde;

Cânân ki gündüzleri gelmez,

Akşam görünür havz üzerinde.

Mehtâb, kemer tâze belinde,

Üstünde semâ, gizli bir örtü,

Yıldızlar, onun güldür elinde

Ahmet HAŞİM

Merdiven

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…

Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta

Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta…

Ahmet HAŞİM

Senin Resmini Ben Yapacağım

Kimseler yapamaz senin resmini
Kıyıdan açılanın tanyerinden esenin
Aramasınlar seni renklerin atlıkarıncasında
Dayanmış tahta parmaklığa bir bağ taraçasında iklimler

Bizden en uzak gezegenin kederi
Aramasınlar seni uyaklarında ışıkla gölgenin
Sen oyunun dışındasın oylumların da yüzeylerinde
Bir yerlerde bir sevinç günün birinde fışkırır

Kimseler yapamaz senin resmini
Kıyıdan açılanın tan yerinden esenin
Sen kendi resmini kendin de yapamazsın
Gümüş kanatlı bir balık sıçrıyor enginde

Aynaların içine girip ötelere gitme boşu boşuna geceleri
Yitirilmiş erkekler gelir kadınlar koğuşuna geceleri
Sen kendi resmini kendin de yapamazsın
Bir açılıp bir kapanır kapılar yüreğinde

Senin resmini ben yapacağım…

Nazım HİKMET

1 YORUM

  1. aradan kaç gün geçti.doğru soy ismi öğrenip te düzeltmek bu kadar zor mu?CHP-MHP’nin ortak adayı Sayın Ekmeleddin İslamoğlu’nun adı açıklandıktan sonra CHP’de ve halk arasında baya bir karışıklık çıktı.

m.bastancı için bir yanıt yazın Cevabı iptal et

Please enter your comment!
Please enter your name here