Söz Sahibi Bağlar

0
134

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? “Bu adilere oy verecek misiniz?” diye soran bir insana siz oy verir misiniz ağabeyniz, babanız, amcanız olsa? Şahsen babam söylese bu sözü onu ve partisini silerdim hayatımdan.

Nasıl bir dil bozukluğu bu, nasıl kocaman insanlar bu şekilde konuşabiliyor ve onları nasıl dinliyorlar! Valla seçime birkaç gün kala kafayı yemesek iyi. Ya dilimiz lal oldu aklımız şaştı. Düşünüyorum acaba aileleri, kızları, eşleri ne diyor bu sevgili, saygı değer ak saçlı kocaman adamlara? Bendeniz akıl diliyorum onlara cenabı haktan. Onlar onunla oy istiyor bendeniz onlara akıl diliyorum ondan.

Ne olduğumuzu bu seçim sürecinde iyice öğrenmiş olduk aslında demek eteklerinde bize karşı besledikleri duygular bunlarmış! Çamur adı, zillet illet… Daha bir sürü şeymişiz onlar için. Vay be biz neymişiz? Şahsen bendeniz her zaman söylerim her türlü fanatiklikten boyun eğmekten, bükmekten, partizanlıktan, haksızlıktan, adaletsizlikten uzak kendi halinde, toprak kadar alçak ve onun kadar sevgi dolu bir sanatçıyım, insana, doğaya, hayvana, çevreye karşı. Ancak şimdilerde kötü söz duyunca şafağım atıyor valla kendimi hep soğukkanlı sanırdım ve kötü söz sahibini bağlar derdim ama şimdi belli ki sinirlerimizi laçka ettiler ve dilimizi lal! Dilerim onlar bize söyledikleri sözleri kimseden duymasınlar.

Ve sevgili okuyucularım zaman geçiyor. Devran dönüyor kimse sonsuza dek yaşamıyor ve bu ufacık yaşamımızda gafil olmaya hakkımız yok diye düşünüyorum her an bir karıncanın, bir böceğin, bir sineğin bile hakkını gözetmemiz ve onlara bile bile zarar vermememiz gerekir diye düşünüyorum ve yapıyorum. Ağzımdan çıkan sözden, vampirlerden korkar gibi korkuyorum kimseyi incitir mi üzer mi diye? Neden yapıyorum bunu? Tabi ki kendim için, tabi ki kendime saygım olduğu için, tabi ki kendine saygısı, sevgisi olmayan insanların başkalarına sevgisi, saygısı olmaz bunu bildiğim için. Sonunda ne yaparsak kendimiz için yaparız, ne biriktirsek kendimiz için biriktiririz. Ve söz sahibi bağlar diyerek yazımı bağlamak istiyorum. Sağlıkla, sevgiyle her zaman birlik ve beraberlikle kalalım sevgili okuyucularım her türlü ayrıma gayrıma inat. Yase

Geçenlerde Stephen Glenn’den ünlü bir araştırmacı bilim adamı hakkında bir öykü dinledim. Bir bilim adamının tıp konusunda yeni ve çok önemli buluşları olmuştu. Bir gazete muhabiri röportaj yaparken kendisine, ortalama bir insandan nasıl olup da daha farklı ve yaratıcı bir insan olduğunu sormuş. Kendisini diğerlerinden ayıran özellik neymiş?

Bilim adamı bu soruyu ”iki yaşındayken annesinin yaşadığı bir deneyim nedeniyle” diye yanıtlamış. Bilim adamı buzdolabından süt şişesini çıkartmaya çalışırken, şişe elinden kayıp yere düşmüş ve ortalık süt gölüne  dönmüş. Annesi mutfağa geldiğinde, ona bağırmak, söylenmek ya da cezalandırmak yerine, ”Robert, ne kadar güzel bir hata yaptın! Daha önce bu kadar büyük bir süt gölü görmemiştim. Evet, olan olmuş. Şimdi birlikte burayı temizlemeden önce biraz yerdeki sütle oynamak ister misin?” demiş.

O da eğilip, oynamış yere dökülen sütle. Birkaç dakika sonra annesi,  ”Robert, bu tür bir şey yaptığında, bunu senin temizlemen ve her şeyi eski haline getirmen gerektiğini biliyor musun? Bunu nasıl yapmak istersin? Bir sünger mi kullanalım, bir havlu ya da bir bez mi? Hangisini istersin?” demiş. Robert süngeri seçmiş ve birlikte yere dökülen sütü temizlemişler.

Daha sonra annesi, ”Biliyor musun, burada yaşadığımız olay, senin iki minik elinle bir süt şişesini taşıyamadığın kötü bir deneyimdi. Şimdi arka bahçeye çıkalım ve şişeyi sula doldurup, senin dolu bir şişeyi düşürmeden taşımanı sağlayalım” demiş. Küçük çocuk şişeyi boğazından iki eliyle tutarsa düşürmeden taşıyabileceğini öğrenmiş. Ne güzel bir ders!

Bu ünlü bilim adamı daha sonra, o anda bir hata yaptığı zaman bundan korkmaması gerektiğini öğrenmiş. Yapılan hataların yeni bir şeyler öğrenmek için çok güzel fırsatlar olduğunu anlamış. İşte bilimsel araştırmalardaki deneyler de bu temele dayanır zaten. Bir deney başarısız olsa bile, o deneyden çok değerli bilgiler elde edilir. Bütün anne babalar çocuklarına, annesinin Robert’a davrandığı gibi davransalar çok daha iyi olmaz mı?

& & & & &

Kusur Bazen Bizden Kaynaklanır

Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.

“Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla”

O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?”

Cevap yok Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap yok Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Hala cevap yok

Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap alamamış. Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş

“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”

“Hayatım beşinci kez söylüyorum, tavuk”

Günün Şiiri

Her Gün Seninle

Güzel olan

Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak

Erimek yarını olmayan zamanlarda

Durdurmak bir yerde bütün saatleri

Bütün kuralları kırıp parçalamak

Sonra varmak o yerlere

Mevsimlere dur demek

Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara

Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak

Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere

Delicesine içmek

Ve unutabilmek her şeyi ansızın

Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin

Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak

Güzel olan

Sevmek seni Tanrılar gibi

Seninle Tanrılaşmak…

 

Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin

Ne bu şehir kalacak

Ne bu duygusuz sürü

Bu korkunç kalabalık

Her vapur seni getirecek bana

Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim

Kapılar sana açılacak

Senin için söylenecek şarkılar

Şiirler senin için yazılacak

Her evde bir resmin

Her meydanda bir heykelin olacak

Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi

Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi

Kopup ötelerden, ötelerden

Yalnız bana geleceksin

Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.

 

Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm

Sende buldum erişilmez hazları

Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan

Duyguların en ölmezini sende duydum

Susuzluğum dudaklarında dindi

Yalnızlığım ellerinde

Çoğu gün unuttum açlığımı

Sende doydum…

 

İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun

Anladım yaşadığımı her nefes alışta

Seninle geçtim bütün zamanlardan

Seninle var oldum

Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.

 

Boynunda bir yer vardır, ben bilirim

Ne zaman oradan öpsem,

Değişir gözlerinin rengi

Yanar dudakların, terler avuçların

Dökülür kapkara aydınlık gibi

Omuzlarına saçların

Gitgide artar kalbinin vuruşları

Bir musiki halinde dünyamı doldurur

Ansızın bütün sesler kesilir

Zaman durur

Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde

Her gün seninle yeniden var oluruz

Eriyip kaybolduğumuz yerde…

 

Sesini duymadığım gün

Yaşanmış değil

Açan çiçek değil

Öten kuş değil

Yüzünü görmediğim gün

İçimde yıldızlar sönük

Güneşler güneş değil

Seni sevmediğim gün

Seni anmadığım gün

Olacak iş değil…

 

Her günüm seninle geçsin

O güneşe en yakın

Kimsenin varamayacağı bir dağ başında

Uçsuz bucaksız uzak denizlerde

İnsan ayağı değmemiş ormanlarda

Uzaklarda, en uzaklarda

O gemilerin uğramadığı limanlarda

Işığım ol, alınyazım ol benim

Vatanım ol, evim ol

Yeter ki bir ömür boyu benim ol

Her günüm seninle geçsin…

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Günün Fıkrası

Kurtla Sohbet Etmek

Aslan, kurda seslendi: “-Hey kurt! Gel sohbet edelim.”

“-Olmaz. Beni yersin sonra.”

“-Yemem. Bak inanmazsan pençelerimi, ağzımı bağlayayım.”

Aslan, pençelerini, ağzını bağlayınca kurt heyecanla yaklaştı. “-İyi ama dedi, aslan… Neden bu kadar heyecanlanıyorsun ki?”

Kurt cevap verdi: “-Neden olacak? İlk defa bir aslan yiyeceğim de…”

Günün Sözü

Dost, acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir.
Mevlana

Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar.
Paul Boese

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here