Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? “Bu adilere oy verecek misiniz?” diye soran bir insana siz oy verir misiniz ağabeyniz, babanız, amcanız olsa? Şahsen babam söylese bu sözü onu ve partisini silerdim hayatımdan.
Nasıl bir dil bozukluğu bu, nasıl kocaman insanlar bu şekilde konuşabiliyor ve onları nasıl dinliyorlar! Valla seçime birkaç gün kala kafayı yemesek iyi. Ya dilimiz lal oldu aklımız şaştı. Düşünüyorum acaba aileleri, kızları, eşleri ne diyor bu sevgili, saygı değer ak saçlı kocaman adamlara? Bendeniz akıl diliyorum onlara cenabı haktan. Onlar onunla oy istiyor bendeniz onlara akıl diliyorum ondan.
Ne olduğumuzu bu seçim sürecinde iyice öğrenmiş olduk aslında demek eteklerinde bize karşı besledikleri duygular bunlarmış! Çamur adı, zillet illet… Daha bir sürü şeymişiz onlar için. Vay be biz neymişiz? Şahsen bendeniz her zaman söylerim her türlü fanatiklikten boyun eğmekten, bükmekten, partizanlıktan, haksızlıktan, adaletsizlikten uzak kendi halinde, toprak kadar alçak ve onun kadar sevgi dolu bir sanatçıyım, insana, doğaya, hayvana, çevreye karşı. Ancak şimdilerde kötü söz duyunca şafağım atıyor valla kendimi hep soğukkanlı sanırdım ve kötü söz sahibini bağlar derdim ama şimdi belli ki sinirlerimizi laçka ettiler ve dilimizi lal! Dilerim onlar bize söyledikleri sözleri kimseden duymasınlar.
Ve sevgili okuyucularım zaman geçiyor. Devran dönüyor kimse sonsuza dek yaşamıyor ve bu ufacık yaşamımızda gafil olmaya hakkımız yok diye düşünüyorum her an bir karıncanın, bir böceğin, bir sineğin bile hakkını gözetmemiz ve onlara bile bile zarar vermememiz gerekir diye düşünüyorum ve yapıyorum. Ağzımdan çıkan sözden, vampirlerden korkar gibi korkuyorum kimseyi incitir mi üzer mi diye? Neden yapıyorum bunu? Tabi ki kendim için, tabi ki kendime saygım olduğu için, tabi ki kendine saygısı, sevgisi olmayan insanların başkalarına sevgisi, saygısı olmaz bunu bildiğim için. Sonunda ne yaparsak kendimiz için yaparız, ne biriktirsek kendimiz için biriktiririz. Ve söz sahibi bağlar diyerek yazımı bağlamak istiyorum. Sağlıkla, sevgiyle her zaman birlik ve beraberlikle kalalım sevgili okuyucularım her türlü ayrıma gayrıma inat. Yase
Geçenlerde Stephen Glenn’den ünlü bir araştırmacı bilim adamı hakkında bir öykü dinledim. Bir bilim adamının tıp konusunda yeni ve çok önemli buluşları olmuştu. Bir gazete muhabiri röportaj yaparken kendisine, ortalama bir insandan nasıl olup da daha farklı ve yaratıcı bir insan olduğunu sormuş. Kendisini diğerlerinden ayıran özellik neymiş?
Bilim adamı bu soruyu ”iki yaşındayken annesinin yaşadığı bir deneyim nedeniyle” diye yanıtlamış. Bilim adamı buzdolabından süt şişesini çıkartmaya çalışırken, şişe elinden kayıp yere düşmüş ve ortalık süt gölüne dönmüş. Annesi mutfağa geldiğinde, ona bağırmak, söylenmek ya da cezalandırmak yerine, ”Robert, ne kadar güzel bir hata yaptın! Daha önce bu kadar büyük bir süt gölü görmemiştim. Evet, olan olmuş. Şimdi birlikte burayı temizlemeden önce biraz yerdeki sütle oynamak ister misin?” demiş.
O da eğilip, oynamış yere dökülen sütle. Birkaç dakika sonra annesi, ”Robert, bu tür bir şey yaptığında, bunu senin temizlemen ve her şeyi eski haline getirmen gerektiğini biliyor musun? Bunu nasıl yapmak istersin? Bir sünger mi kullanalım, bir havlu ya da bir bez mi? Hangisini istersin?” demiş. Robert süngeri seçmiş ve birlikte yere dökülen sütü temizlemişler.
Daha sonra annesi, ”Biliyor musun, burada yaşadığımız olay, senin iki minik elinle bir süt şişesini taşıyamadığın kötü bir deneyimdi. Şimdi arka bahçeye çıkalım ve şişeyi sula doldurup, senin dolu bir şişeyi düşürmeden taşımanı sağlayalım” demiş. Küçük çocuk şişeyi boğazından iki eliyle tutarsa düşürmeden taşıyabileceğini öğrenmiş. Ne güzel bir ders!
Bu ünlü bilim adamı daha sonra, o anda bir hata yaptığı zaman bundan korkmaması gerektiğini öğrenmiş. Yapılan hataların yeni bir şeyler öğrenmek için çok güzel fırsatlar olduğunu anlamış. İşte bilimsel araştırmalardaki deneyler de bu temele dayanır zaten. Bir deney başarısız olsa bile, o deneyden çok değerli bilgiler elde edilir. Bütün anne babalar çocuklarına, annesinin Robert’a davrandığı gibi davransalar çok daha iyi olmaz mı?
& & & & &
Kusur Bazen Bizden Kaynaklanır
Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş. Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş. Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış; doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.

“Yapacağın şey şu, karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 30 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla”
O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Cevap yok Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap yok Mutfağa biraz daha yaklaşmış, mesafe 20 adım ve tekrar sormuş “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Hala cevap yok
Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve soruyu tekrarlamış “Hayatım bu akşam yemekte ne var?” Gene cevap alamamış. Bu sefer karısına iyice yaklaşmış ve aynı soruyu tekrar sormuş
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
“Hayatım beşinci kez söylüyorum, tavuk”
Günün Şiiri
Her Gün Seninle
Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere
Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
Güzel olan
Sevmek seni Tanrılar gibi
Seninle Tanrılaşmak…
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
Ne bu şehir kalacak
Ne bu duygusuz sürü
Bu korkunç kalabalık
Her vapur seni getirecek bana
Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
Kapılar sana açılacak
Senin için söylenecek şarkılar
Şiirler senin için yazılacak
Her evde bir resmin
Her meydanda bir heykelin olacak
Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
Kopup ötelerden, ötelerden
Yalnız bana geleceksin
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.
Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
Sende buldum erişilmez hazları
Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
Duyguların en ölmezini sende duydum
Susuzluğum dudaklarında dindi
Yalnızlığım ellerinde
Çoğu gün unuttum açlığımı
Sende doydum…
İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
Anladım yaşadığımı her nefes alışta
Seninle geçtim bütün zamanlardan
Seninle var oldum
Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.
Boynunda bir yer vardır, ben bilirim
Ne zaman oradan öpsem,
Değişir gözlerinin rengi
Yanar dudakların, terler avuçların
Dökülür kapkara aydınlık gibi
Omuzlarına saçların
Gitgide artar kalbinin vuruşları
Bir musiki halinde dünyamı doldurur
Ansızın bütün sesler kesilir
Zaman durur
Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
Her gün seninle yeniden var oluruz
Eriyip kaybolduğumuz yerde…
Sesini duymadığım gün
Yaşanmış değil
Açan çiçek değil
Öten kuş değil
Yüzünü görmediğim gün
İçimde yıldızlar sönük
Güneşler güneş değil
Seni sevmediğim gün
Seni anmadığım gün
Olacak iş değil…
Her günüm seninle geçsin
O güneşe en yakın
Kimsenin varamayacağı bir dağ başında
Uçsuz bucaksız uzak denizlerde
İnsan ayağı değmemiş ormanlarda
Uzaklarda, en uzaklarda
O gemilerin uğramadığı limanlarda
Işığım ol, alınyazım ol benim
Vatanım ol, evim ol
Yeter ki bir ömür boyu benim ol
Her günüm seninle geçsin…
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Günün Fıkrası
Kurtla Sohbet Etmek
Aslan, kurda seslendi: “-Hey kurt! Gel sohbet edelim.”
“-Olmaz. Beni yersin sonra.”
“-Yemem. Bak inanmazsan pençelerimi, ağzımı bağlayayım.”
Aslan, pençelerini, ağzını bağlayınca kurt heyecanla yaklaştı. “-İyi ama dedi, aslan… Neden bu kadar heyecanlanıyorsun ki?”
Kurt cevap verdi: “-Neden olacak? İlk defa bir aslan yiyeceğim de…”
Günün Sözü
Dost, acı söyleyen değil, acıyı tatlı söyleyebilendir.
Mevlana
Affetmek geçmişi değiştirmez ama geleceğin önünü açar.
Paul Boese




