Yine Karma Yaptık; Aşktan, Akupunkturdan, Doğal Gazdan…

0
133

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bu sabah sevgili arkadaşım Semir Bağırsakçı’nın ‘Kral Suphi’ adlı köşe yazısına bayıldım. Gülümseyerek okudum. Nasıl bir ince espri yeteneği var arkadaşımın bir kez daha hayran oldum. Sizde biliyorsunuz zaten, köşe yazılarından ve fotoğrafların dili köşesinden… Fotoğrafların dili köşesi uzun zamandır gazetemizin olmazsa olmazlarından. Artık o bir demir baş. Sevgili arkadaşıma çok teşekkür ediyorum bu sabah gülümsememe ve kafamın çalışmasına neden olduğu için. Ve yine kendisi sırf kendi olduğu için.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım Anna Karanina ve Wronsky aşkı üzerine konuştuk yani yasak bir aşk üzerine. Dün baya bir kafa yorduk bu konuyla önüme gelen herkese sordum, aldığım yanıtların çoğu “çok güzel bir aşk ancak teşekkürler biz almayalım” dediler. Çünkü öncelikle yasaklı bir aşk bu, kadın evli ve çocuklu… Aşık olduğu adam ondan daha genç. Bu durumda vicdan ve toplum baskısı bu aşkın gelişmesine ne kadar izin verebilir ki? Verdiği kadar yaşamaya değmez mi dedim? Sağlamcı ve mantıklı arkadaşlarım kaybedeceği şeylere bağlı dediler. Bir tarafta sevgili bir tarafta çocuk ve toplumdaki yer. Baskı, yergi ve aşağılanma, para ve diğer her şey. Hangisi daha ağır basıyor dersiniz? Kuşkusuz bütün bunlara değecek bir aşk yok, bu yüzden bu aşka da hayır dediler. Ne kadar kolay değil mi? Kim bilir belki haklılar. Herkes “bu aşk” her şeye değer deseydi bir sürü Anna Karaninalar olacağı için Tolstoy da bu kitabı yazmazdı. Ve Michel Hanekeal (amour ) aşk filmini yapmazdı. Bu film iki yaşlı insanın bütün yaşlılığın zorluklarına rağmen yaşadıkları aşkı anlatıyor. Bu da gösteriyor ki aşk -aşk gibi yaşanacaksa eğer hiçte kolay bir şey değil özveri ve her şeyden vazgeçiştir. Yoksa nasıl Anna olunabilirdi Züleyha ya da Leyla…

& & & & &

İskenderun’da doğal gaz çalışmaları bütün hızı ile devam ediyor anladığım kadarı ile. Bu sevindirici ama ondan çok sevindirici olan başkanın açıklamaları… Açılan yerlerden aynı zamanda hem su hem de elektrik tellerinin geçecek olması çok mantıklı ve olması gereken bir şey. Şimdiye dek hiçbir başkan bu şekilde bir çalışma yapmadı anımsadığım kadarı ile. Kaldırımları sökerler, sokakları kazarlar aradan bir ay geçmeden aynı yerleri başka bir şey için yeniden delik deşik ederler. Ve sokaklar, kaldırımlar sürekli kazılı darmadağın ve kirli göründüğü gibi bir sürü para ve zaman çöpe atılırdı. Bu yüzden başkanı ve icraatlarını kutluyorum ve başarılar diliyorum.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım geçenlerde akupunktur yaptıracağım demiştim ya. Kar yağmur derken ihmal ettiğimiz tedaviye başladık nihayet. Önce yaptırma amacımı açıklamak istiyorum sonra tedaviyi anlatacağım doktorumun yönlendirmesi ile.

On yıldan fazladır yazıyorum bildiğiniz gibi bu arada yazılarımda sık, sık rahatsızlıklarımla birlikte yaşanmışlıklarımı paylaşıyorum.

Anlatmıştım 18 yaşındaydım henüz. Bir gün İstanbul’da en işlek caddeden karşıya geçerken “pat” dedi bütün bedensel fonksiyonlarım duruverdi. Adeta tahtadan bir şey oldum kıpırdamayan sağa sola dönmeden yere yığıldım. Kaldırabilen hatta dokunabilene aşk olsun. Nereye dokunsanız kırılacak gibi bir şey oldum. Trafik falan arap saçı, yardıma gelenler bir sürü şimdi anımsamak istemediğim şeyler. Sonunda evdeyim yatıyorum hiç kıpırdamadan bu durum uzun sürdü ama sonunda sabır gayret ve tedavi ile ayağa kalktım ancak sağ bacağım aksıyordu üzerine basamıyordum. Buna rağmen ayağa kalkabilmek çok önemli bir şeydi yaşamayan bilmez tabi. Ve zaman içinde ağrılarım tavan yaptı yine yataklara döküldüm sonunda bir kortizon tedavisi başladı kontrollü ve depo etkili sanki sihirli bir değnek deydi ve ayağa kalktım üçüncü iğnenin ardından. Ama şeker dengemi allak bullak etmişti kortizon, titreme nöbetleri geçiriyordum açlıktan. Neyse bu durumda haneme bilgi olarak girdi. Kortizon alırken ne yapabileceğim hakkında sözle değil eylemle bizzat üzerimde deneyerek öğrenmiştim yapacaklarımı.

Kortizon sonrası çok uzun bir zaman sağlıklı yaşadım ara, ara yine yataklara düşsem de bir tek iğne ile ayakta olabiliyordum bu kolay geliyordu bana oysa durum bu değil biliyorum, kemik erimesinden tutunda istenmeyen kilolara ve metabolizma bozukluklarına dek her şeyi yapabiliyordu kortizon hayat kurtarma özelliğinin yanı sıra. Yani şahsen o kadar sık hayatımı kurtardı ki ona kızamıyorum. Ve iyi ki var diyorum. Çünkü sıkıntım yalnızca bu da değil biliyorsunuz alerji de başımın belası ve buna bağlı astım türünden garip bir öksürük. İşte hepsinden bu bir tek iğne ile rahatlayabiliyordum birkaç zaman için olsa bile. Zamanla kendimle yaşamayı öğrendim ve iğneden kurtulmam gerek dedim. Nefes alma teknikleri ve beden hareketleri, düzenli yüzme, yürüme ile kendime doğru bir yol çizdim ve o yolda ilerliyorum ancak şimdilerde ayrımına vardım ki kortizon sağ ayağımda fonksiyon bozukluğu yapmış, ayak parmaklarım açılmıyor ve basene dek uzanan bir uyuşukluk sürüyor yıllardan beri. Ve genişleyen bronşlarım en ufak bir terleme ile yine doluyor.

Bu duruma kesin bir çözüm gerekiyor çünkü yaş ilerliyor ve şimdi halletmem gerek bazı şeyleri sonradan geç kalmış olabilirim dedim. Ve güzel bir tesadüf ki Çinli uzman bir doktor arkadaşımız var. Aynı zamanda akupunktur, meditasyon, psikoloji uzmanı İstanbul’da iki özel hastanede çalışıyor. Laf arasında konuşurken bu sorunlardan kurtulabileceğimi söyledi ve tedaviye başlayalım dedi zaman geçirmeden. Onayladım bende ancak hava durumu, kar, fırtına falan derken nihayet bu hafta başladık.

Ve sevgili okuyucularım ilk gün sırt üstü o kadar çok iğne battı ki bedenime Hinduların iğneli yatağına benzedi sırtım.

Doktorum çok uyumlu ve dayanıklı olduğumu söylüyor elektrik verilirken öyle ah vah demediğim ve iğneler usulca girerken bedenime hiç kıpırdamadığım için. Hatta o kadar sessiz ve tepkisiz kalmışım ki bir iğneyi baya bir sürterek tepkimi ölçmek istedi işte ancak o zaman ah demişim. E kolay mı bunca zaman katlandık katlanmayı öğrendik hatta sevdik onları hemen şimdi bir iğne ile ah vah mı yapacağız yani.

Ve sevgili okuyucularım işte durum şimdilik bu doktorumdan bilgi aldıkça aktaracağım. Pahalı bir tedavi gibi görünse de aslında alacağım sonuçlar düşünülünce buna değer denecek türünden. Şimdilerde öksürmüyorum ve hırıltımda kesildi üçüncü seansta. Ve şimdilik sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde sağduyu ile kalalım diyorum sevgili okuyucularım. Yase

Günün Şiiri

İçimizden Biri
I

On ikiye beş var…
Yaşamın ucundasın
Ha bitti, ha bitecek
Kaderin avucundasın.

Sırrını çözemedinse burçların
Suçlama başkasını.
Anahtarını erken yitirmeseydin yalnızlığının
Kapardın şimdi alın yazına
Yaşantı kapısını.

Çırpınma yüce dalgalar örneği,
Yıpratma kendini boşuna
Mezar kazılmış bir kez
Değmez kahroluşuna.

II
Son damlasına kadar
İçmişti mutluluğu
Yine kuruydu dudakları
Pare, pare… susuzdu.
Oturdu bir gün
Yaşantı öyküsünü yazdı
Tırnak, tırnak yanık tenine.
Kerpiçle onarılmıştı kalp duvarları
İçi, dışı düzdü.
Oysa umutları vardı yalın,
Gel gör ki yine umutsuzdu,
Mutluluk demişti bunca yıl
Mutsuzdu…
Yurdu vardı cennet misali
Kişiliğince sonsuz
Şimdi yurtsuzdu.
Pırıl, pırıldı gökleri
Maviydi, bulutsuzdu.
Bitiremedi öyküsünü bir türlü.
Son istasyonda
Son çığlık sustuğunda
Söyleyecekleri hudutsuzdu.

III
Bir kuş uçtu mavi çizgisinde
Sabah ışıkları kadar ak’tı,
Bulutlar gerindi düşünde
Evren güneşlerce sıcaktı.

İçinden uçmuş gibiydi,
Göklerdeydi şimdi kanat kanat,
Koparmıştı bağlarını günlük yaşantısından
Yer çekimine, inat.

Özgürlüğü bayrak, bayraklı
Yükseliyordu durmadan
Yıldızlar birer basamaklı.
Tükenmek bilmeyen bu yolda
Döndü, bir kez ardına baktı.
Dünya uzaktı,
Evren küçülmüştü artık
Dünyası bir avuç topraktı.

IV
Doğdu… Ağladı.
İyi kötü yaşadı.
Her şeyi öğrendi
Yalnız öğrenemeden gülmeyi
Öldü.

Mehmet Bozkurt ESENYEL

Günün Sözü

Akıllılar, zayıf taraflarını bildiklerinden yanılmayacaklarını ileri sürmezler.

Thomas Jefferson

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here