Umutsuzluğa İnat Umutla Seviyorum

0
78

Umutsuzluğa İnat Umutla Seviyorum

-Zehra-

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Öncelikle hepinize çok teşekkür ederim “Zehra” adına. Ona gösterdiğiniz, sevgi ve ilgi adına. Evet, sevgili okuyucularım “Zehra” alçak gönüllü, demir iradeli, ideallerinin peşini bırakmayan, fedakar, ufacık tefecik bir küçük hanım bildiğiniz üzere. Hemen hepimizin yüreğine dokundu. Aldığım yorumlar çok daha güzel onları paylaşmak isterdim ama bendenizde alçak gönüllü olduğumdan onları kendime saklıyorum. Zehra bir isim değil sadece aynı zamanda bir dönem adı, bir sosyal ortam adı, bir psikoloji, bir duygudaşlık, bir kültür, bir inanç adı. Eğer Zehra’yı okumayanınız varsa diye kitaptan ufak bir alıntı yaprak fikir vermek istiyorum.

Ve sevgili okuyucularım ilgi görmek, yüreklere dokunmak çok özel ve güzel bir şey birde insanları gülümsetebiliyorsanız oh insan  başka ne isteyebilir ki? Diyebiliriz tabi  eğer yalnızca kişisel başarılarımızla mutlu olabilseydik. Tabi kişisel başarı alkışlanır ancak biz kişisel değiliz -biziz- ben değiliz ve içinde bulunduğumuz durum hepimizi mutlu edemiyorsa kendimizi mutlu algılayamıyoruz.

Seçim çalışmalarının yoğunlaşması ile polemikler, iftiralar, karalamalar hız kazandı üslup yine yerlerde. Kişisel hırslar tavanda. Ve tabi  savaş durumları da aktif olarak sürüyor. Mehmetçiklerimiz bütün güçleri ile vatan savunmasında bizim yüreklerimiz de onlarda.

Yani gerçekten şimdilerde herkes ezber bozuyor. Buzdolabından sonra kıraathane muhabbeti valla baydı. Ancak mesaj açık bundan sonra işsiziler keksiz çaysız kalmayacak.

Keşke diyorum siyasi partiler kendi aralarında son anda anlaşıp bir aday çıkarsalar yani cumhur ittifakı bir aday millet ittifakı bir aday. Bu durumda ikinci tur seçimlere gerek kalmazdı. Hem daha çok zaman kaybetmez hem de zaten bozuk olan ekonomi daha çok bozulmazdı.

Ve sevgili okuyucularım biz politikacı değiliz bu işleri bırakalım onlar düşünsün ama tez düşünsünler etkilenenler bizleriz sokaktaki halk yani. Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım ayrımsız, gayrımsız hep birlikte… Yase

& & & & &

Zehra’dan  Bir Bölüm

Umutsuzluğa İnat Umutla ‘Seviyorum’

Zehra o yılın sonunda yeni yıldan birkaç gün önce fırtınalı, yağmurlu bir gecede âşık oldu. Aşk neydi bilmiyordu yalnızca yüreği her zamankinden başka atıyordu, sanki kulaklarında, midesinde algılıyordu tok toklarını. Aynı gece inekleri doğurdu. Daha doğrusu sezaryen oldu. Çok şişmişti karnı. Gece geç saatlere kadar Zehra’nın elinde gaz lambası babasının yanında ineğin doğurmasını bekledi. Babası ineği okşuyor, şefkatli sözler söylüyor, onun için ağlıyordu. Hayvan çok acı çekiyor ama bir türlü doğuramıyordu. Sonunda veteriner çağırdılar gecenin bir yarısı koşarak geldi. Zehra şaşırmıştı ve çok sevinmişti bu havada gelmez sanmıştı ama genç adam gelmişti ve Zehra elinde gaz lambası ile ona baka kalmıştı. İşte o an kalbi kulaklarında midesinde atmaya başlamıştı. Babası telaşla “kızım lambayı doğru tut” demese öylece kalacaktı. Babası ile veterinerin ahıra girdiklerini gördü, arkalarından rüyadaymış gibi seğirtti. Hayvan doğuramıyordu ne yapacaklardı acaba? Zavallı inek can havli ile bağırıyor gözlerinden yaş akıtıyordu. Bir hayvanın ağladığını o gün gördü Zehra, içi ezildi, ezildi dümdüz oldu sanki.  Babası lambayı elinden alıp yüksekçe bir yere astı. Veteriner hayvanı önce muayene etti. Ne kadar dikkatli ve şefkatliydi. Zehra’nın kalbi yine atmaya başladı kulaklarında. Babaya bir şey söyledi ama Zehra duymadı ne dediğini. Babası telaşlandı hemen ahırın bir kenarında duran hasırı alıp geldi nerdeyse ışık hızıyla yere serdi. Zehra büyülenmiş gibi bakıyordu lamba ışığı ile aydınlatılmış loş ahırda, her şey olduğundan başka görünüyordu “Acaba rüya mı bu, ya da yine bir sanı mı yaşıyorum” dedi kendine. Ama babasının azıcık yüksekten gelen sesi ile rüyada olmadığını anladı. Adam hasırın üzerine kalın bir naylon sererken kendi kendine söyleniyordu. Veteriner bu arada çantasını açmış hayvana vereceği ilacı enjektöre çekiyordu, gaz lambasın iyice altında duruyordu. Masallardan fırlamış bir prens gibi göründü Zehra’nın gözüne.

Adam kızdan habersiz acı çeken hayvanın karnına dikkatlice batırdı iğneyi. Zehra iğne sanki ona batmış gibi “ay!” diye bağırdı. Veterinerle babası sakinleşen hayvanı kavrayıp yavaşça uzattılar naylon üzerine. Daha sonra babası Zehra’ya “dışarı çık eve git” dedi.  Sesi sert ve emir niteliğindeydi. Başka zaman olsa Zehra korkardı ve hemen çekip giderdi ancak şimdi söylenenleri duymamış gibiydi ahırdan çıktı ama kapının önünde durdu. Ne olacağını çok merak ediyordu. Veteriner bir iğne daha yaptı hayvanın sesi soluğu kesilince ancak karnına ufak bir çentik atı. Zehra bağırmamak için eliyle ağzını kapattı gözlerinden yaş süzülüyordu. Veteriner eldivenli ellerini çabuk ve dikkatli bir şekilde hayvanın karnına sokup bebek buzağıyı çıkardı. Babaya uzattı. Baba kan içinde debelenen yavruyu kucakladı. Elindeki bezle üzerindeki kanları sildi.

İşleri o kadar hızlı yapıyordu ki rüzgâr ve yağmurdan korunmak için uğraşırken Zehra gaz lambası ile aydınlan ahırda ne olup bittiğini net olarak göremiyordu. Ama ineğin sesi soluğu kesilince kalbi hızlı hızlı atmaya başladı, ne olmuştu yoksa ölmüş müydü? Gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Aniden yere bir şey düştüğünü duydu. Minik buzağının ayakların üzerinde sallanmasını net gördü. Haykırmamak için kendini zor tutu. Buzağı bir iki sallandı düşecek gibi olunca baba onu hemen sevgiyle kucakladı “Nasıl bir sevgi bu ya Rab!” dedi Zehra. Dili tutulmuştu adeta. Baba sonra yavruyu battaniye sarıp hasırın üzerine bıraktı, veteriner hızlı hızlı annenin karnını dikiyordu Zehra oraları görmedi Allah’tan. Orada gördüğü tek şey sevginin  yoğunlaşmış haliydi sadece.

Nihayet veteriner yorgun argın ama mutlu olarak dışarı çıktı. Kapıda Zehra ile yüz yüze geldi, kız aniden sıçradı. Veteriner “a siz gitmediniz mi?” dedi. Sonra hemen ekledi. “İyi ki gitmemişsiniz.” Alnındaki terleri silerken “bir kaç gün ona dikkat edin ilaçlarını ihmal etmeyin yavrusunu ona yaklaştırmayın” dedi. “Olur tabi” diye Zehra kekeleyerek konuştu. Büyülenmiş gibiydi sanki. Babası onu içeri davet etti. “Bir kahveyi hak ettik. Hadi kızım sen bize hemen iki şekerli kahve hazırla.” dedi. Veteriner hemen “zahmet etmeyin çok geç oldu sonra içeriz” dediyse de Zehra’nın babası genç adamın koluna girip eve doğru yürüdü. Zehra arkalarından gitmeden önce ahırın içine baktı. Yavru buzağı annesin yanında sessizce başı eğik duruyordu. Zehra onu tutup sevgiyle öptü yüreğine sokası geldi elinden gelse içeri alacaktı ancak babası sesleniyordu “Zehra kızım nerede kaldın. Doktor beyin kahvesi şekersiz olacakmış hadi çabuk ol.”

Zehra adeta fırladı yerinden. Karanlık bahçede yağmur altında yalnız kalmıştı koşarak eve girdi bir çırpıda kahveleri hazırladı. Üzerinden sular süzülüyordu. Elleri titriyordu, kolay değil tabi bir doğum olayına şahit olmuş yetmemiş varlığından haberdar olduğu ancak hiç tanımadığı acayip bir duygunun bedeninde dolaştığının ayrımına varmıştı. O nasıl bir duygu ki bir saat içinde bütün bedenini esir almış kanına işlemişti? Kahveleri dökmemeye çalışarak içeri getirdi. Babası tepsiyi elinden aldı. Misafirine kendi elleri ile takdim etti. Sonra da kızına “hadi sen artık git yat” dedi. “Çok geç oldu üstelik ıslanmışsın.” Zehra gitti ama yatağa girmedi. Babası ile veterinerin çıkmalarını bekledi pencere önünde.  Bir kez daha görmek istiyordu genç adamı. Doğru düzgün seçememişti bile hatlarını ancak boyu uzundu onu görmüştü, babasının yanında duruyordu ve ondan bir baş uzundu. İki adam önce ahıra gidip hastalarını yokladılar sonra babası onu kapıya kadar geçirdi hâlâ yağan yağmura aldırmadan. Zehra babasının içeri gireceğini sanıyordu ancak babasının ahıra döndüğünü gördü. Pencereden çekilip üzerine yapışan giysilerini çıkardı, serin pazen geceliğini giyip titreyerek kendini yatağa attı. Yorganı başına dek çekip hiçbir şey düşünmeden öylece yattı.  Babası ise anne ineği battaniyelere sarmakla uğraşıyordu. Adam iyice battaniyelere sardığı lohusanın başını okşadı öptü kokladı. “Korkma iyi olacaksın” diye fısıldadı kulağına. O gece yanında uyudu, hayvanı yalnız bırakmadı. Sabahleyin Zehra koşarak ahıra gittiğinde ömründe görebileceği en güzel manzarayı gördü. Babası yavru ineği kucaklamış olarak anne ineğin yanına uzanmış uyuyordu. Anne inek hâlâ uyuşturucunun etkisindeydi. Zehra gözlerinde yaşlar onlara baktı bu görüntüyü bir gün mutlu olmak için bir şey aradığında kullanmak için yüreğine kazıdı.

(Zehra bölüm beş)

Günün Şiir

Güller Ağlar İçimde

Ne zaman ayrılık saati gelse

En vazgeçilmez yerinde yaşamın

Duysak ayak seslerini akşamın

Ve sokaklardan el ayak çekilse

Bir ürpertiyle duyarım o zaman

Seni çağıran sesi uzaklardan

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir gariplik çöker içime birden
Kalan tek anı gibi bir devirden
Durmadan çalınır o gamlı beste
Sanki bilir dem hazin öykümüzü
Bulutlar ağlar, kararır gökyüzü

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir çaresizliğe anlatır gibi
Birden değişir gözlerinin rengi

Mavi solar, koyulaşır yeşilse
Sarınca ruhunu eski bir hüzün
Uçar gider pembeliği yüzünün

Ne zaman ayrılık saati gelse
Uzatsan özlemle dudaklarını
Tüm ağaçlar döker yapraklarını
Ne çiçek kalır ortada, ne bahçe
Sadece uğultusu o rüzgarın
Ve bir umut kırıntısı: Belki yarın

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir fırtına çıkmışcasına, büyük

İçimdeki güllerin boynu bükük
Bir zaman kalakalırım öylece
Neden sonra gittiğini anlarım
İçimde güller ağlar, ben ağlarım…

Ümit Yaşar Oğuzcan

Günün Fıkrası

Temel’le Dursun Amerika’ya giderler, karınları çok acıkır ama ne yiyeceklerini bilemezler. Çat pat İngilizce ile bakarlar sağa sola ama her yerde hot dog yazar. İki kafadar açlıktan ölseler dahi köpek eti yemeyeceğiz derler ama fazla dayanamazlar ve yemeye karar verirler. İki hot dog isterler tam yiyecekler Temel Dursun’a dönerek sorar; “Dursun sana da köpeğin aynı yerimi geldi?”

Günün Sözü

Öğrendikten, sevdikten sonra daha çok acı çekeceksiniz.

Victor Hugo

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here