Umutlu Değiliz

0
91

Yaşamak, karanlık geceye rağmen, buğulanmış pencere camına güneşi çizebilmektir. Anonim

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Dün birkaç kadın arkadaş, dünya emekçi kadınlar gününde kadınları ve sorunlarını tartıştık kendi aramızda. Ve sevgili okuyucularım ne yazık ki inanılır gibi değil ama aramızda bile anlaşamadık. Oysa görünürde aynı dili konuşuyorduk, sorunlarımız aynı, haklarımız aynı. Derdimiz ne?

Derdimiz bendenizce aynı dili konuştuğumuzu sanmamız. Aslında aynı sözcüklerle, vurgularla çok değişik diler kullanıyormuşuz?

Ve gençleri konuştuk, sorunlarını ve birçok şeyi.  Aslında sorunlarımız, kaygılarımız ve korkularımız aynı? Ve konuştuk ve havanda yine bol bol su dövdük. Yazıklandık elimiz kolumuz nasılda bu kadar bağlı diye.

Ve sevgili okuyucularım bu sabah ne yazık ki umutlu değiliz gelecekten ve kendimizden.

Sığmıyoruz aslında kalıbımıza, taşmak üzereyiz ancak kendimize sürekli engeller koyarak kendimizi kendi içimizde sindirmeye çalışıyoruz. Ve bu bizi çok yoruyor. Dışardan baskı, içerden baskı, yetmezmiş gibi kendimize koyduğumuz acımasız kurallar ve  böylece sağlıklı bir toplum örneğiyiz maşallah!

Ve aslında içinde bulunduğumuz durumda bunalım takılmak kaygılarımıza yenik düşmek kabul edilebilecek bir şey değil. Haklarımız ve kazançlarımız için el ele vermek ve bütün gücümüzle geleceğimizin hayrı için çalışmak zorundayız. Her fırsatta yineliyoruz bizler özgür insanlarız ve seçimlerimiz özgür olmalı, birbirimize ve düşüncelerimize tahammül etmek zorundayız. Birbirimizi incitmeden, iftira atmadan sabote etmeden… Sonuçta birbirimize ters düşmeye devam edersek her iki sonuçta da mutlu olmayacağız. Bir tek ülkemiz var başkası yok ve hepimiz güzel ülkemizde  bir arada yaşamak zorundayız. Bu yüzden birlik ve beraberliğimize her an sahip çıkmak zorundayız.

Ve sevgili okuyucularım her iki durumunda hayırlı olmasını diliyoruz. Ve unutmamalıyız ki “Yaşamak, karanlık geceye rağmen, buğulanmış pencere camına güneşi çizebilmektir” Anonim

Sağlık ve sevgiyle kalalım sevgili okuyucularım ayrımsız gayrımsız hep birlikte. Yase

& & & & &

En Büyük Tehlike

Dişi kurt, düşmanlarından özenle gizlediği yuvasında, minik yavrusuna ilgiyle bakıyor, onu sütüyle besliyordu. Kırkıncı günün sonunda artık ona yavaş yavaş av hayvanlarının etlerinden koklatmaya, ufak ufak da onlardan tattırmaya başlamıştı.

Baharın da gelmesiyle birlikte anne kurt, yavrusunu hayata hazırlama vaktinin geldiğini düşündü. Yavrusuna hayat tecrübelerini aktarmak amacıyla onu bir kır gezisine götürmeye karar verdi. Korkak ve ürkek adımlarla dışarı çıkan yavrukurt yuvadan ilk defa ayrıldığı için çok heyecanlıydı. Fakat bu çekingen ve ürkek hali uzun sürmedi, Yeni ortamına hemen ayak uydurdu. Kah hopladı, kah zıpladı, kah koştu, kah yuvarlandı kırlarda. Güzel havanın ve tabiatın tadını çıkardı.

Yürüyüş esnasında annesi: «Şu çiçektir, şu kuştur, şu da böcektir vs.» diye ona bazı açıklamalar yapıyor, onu hayattaki bazı tehlikelere karşı uyarıyordu. Yavrukurt ise yeni bir şeyler öğrenmenin mutluluğu içerisinde, ilgiyle annesini dinliyordu. Kısa bir gezintiden sonra anne kurt yönünü kayalıklara doğru çevirdi. Ona hem kayalıklarda yürümeyi hem de düşmanlarına karşı gizlenmeyi öğretmek istiyordu. Anne ve yavrusu birlikte bir kayanın arkasına saklandılar. Ovaya doğru bakarlarken yavrukurtla annesi arasında şöyle bir konuşma geçti: “- Anneciğim, şu ovada sürü halinde gezen hayvanlar kim?”

“-Yavrucuğum, onlar koyunlardır. Onlar çok munis ve zararsız hayvanlardır. Onlardan korkmana, çekinmene gerek yok. Bizim besinlerimizi teşkil ederler. Biz onların etlerini yiyerek besleniriz.”

“-Peki, yanlarında duran eli sopalı adam kim?” “-Yavrum o da koyunlara bakan ve onları koruyan çobandır. Onun elinde sopası olduğu için ona biraz dikkat etmelisin. O, sürünün öteki ucundan yanımıza gelinceye kadar biz kurtlar avımızı çoktan avlamış oluruz. Onun için ondan çok fazla da çekinmene gerek yok.”

“-Peki çobanın yanında duran, o bize benzeyen hayvan kim?”

“-Hah işte! O bize benzeyene çok dikkat etmelisin! O çobanın köpeğidir. Bizim en büyük düşmanımızdır. Bize benziyor diye sakın ona aldanmayasın. O bize benzer, bizim gibi görünür ama fırsatını bulduğunda bize acımaz, dişlerini geçiriverir.

Kıssadan Hisse

Bu güzel kıssa bize görünüşe aldanmamamız gerektiğini öğretiyor. Öyle insanlar vardır ki bizim gibi göründüğü, bizim gibi giyindiği, bizim gibi davrandığı halde bizden değillerdir. Hatta bizim kullandığımız dini sembolleri kullanır, bizim kavramlarımızla konuşurlar. Cemaat derler, himmet derler, hizmet derler. Bu güzel kavramların hepsini suiistimal ederler. Bazıları onların bize benzediğini düşünerek dürüst ve güvenilir insanlar olduklarını zannederler. Oysa onlar toplumun yüz karalarıdır. Ajan ve provokatör karakterli oldukları için, bizim düşmanlarımızla dost olur ve onlarla iş tutarlar. Yahudileri, Hristiyanları dost edinir, Müslümanlara arkalarını dönerler. Diyalog ve hoşgörü adı altında dinimizi tahrif ederler. “Hizmet” adı altında hizmet ettikleri gizli istihbarat kuruluşlarının emriyle, tankları Müslümanların üzerine sürmekten bile çekinmezler. İşte bunlar bize benzeyen ancak asla bizden olmayan hainlerdir. Bizden görünerek aramıza girdikleri için en tehlikeli olanlar da bunlardır. Bunlara karşı çocuklarımızı ve gençlerimizi uyarmalı, onların şerlerinden toplumu korumalıyız.

& & & & &

Felsefi Öyküler

Öğrenci ustasına sorar: “Ego nedir?” Usta yüzünü buruşturarak öğrenciye dönüp, “Bu ne kadar aptalca bir soru. Bunu sadece bir aptal sorabilir.” der.

Öğrenci allak bullak olur, öfkeden kıpkırmızı kesilmiştir. Usta gülümser ve şöyle der: “İşte ego budur!”

& & & & &

Korku

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için. Ve yaşamaktan korkuyor, kendisi için değil, başkalarına göre yaşadığı için

Günün Şiiri

Şehrin Üstünden Geçen Bulutlar

Bakıp imreniyorum akınına

Şehrin üstünden geçen bulutların.

Belki gidiyorlardır yakınına

Rüyamızı kuşatan hudutların.

Evler, ağaçlar, sular, ben ve bu an

Sanki bulutlarla bir, akıyoruz;

Onların hevesine uyaraktan

Cenup ufuklarına bakıyoruz.

Biz de hafif olsaydık bir rüzgârdan,

Yer alsaydık şu bulut kervanında,

Güzel’e ve Yeni’ye doğru koşan

Bu sonrasız gidişin bir yanında;

Dağlara, denizlere, ovalara

Uzansaydık yağarak iplik iplik,

Tohumları susamış tarlalara

Bahar, gölge ve yağmur götürseydik.

Bakıp imreniyorum akınına

Şehrin üstünden uçan bulutların.

Gidiyor, gidiyorlar yakınına

Rüyamızı kuşatan hudutların.

Ahmet Muhip Dranas

Ben Sen O
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor
ben, geceyi de
Sen, yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de.

Nâzım HİKMET

Bu da Öyle Bir Aşk

Sırtımda çıplak
Islak nefesin
Bi gidip bi geliyor

Biz senlen yatmıyoruz ki
Yaşamıyoruz da
Hep yarışıyoruz
Sen mi ben mi
Önce kim
Ölümü öldürecek diye

Can YÜCEL

Gömüt Üzerine Bir Avuç Toprak

Herkes bir avuç toprak atıyor

Bense, onun üzerine

Birkaç parça gökyüzü atıyorum

Birkaç güney Arnavut türküsü

Zeyrin dalları altında o bunaltıcı sıcaklardaki

Birkaç ağustosböceği

İyi yürekli babacığım

Bunları çok severdi.

Fatos ARAPİ / Çeviren: Tahsin SARAÇ

Günün Fıkrası

Karım Bilir

Temel yeni ehliyet almış yolda gidiyormuş. Dümdüz yolda giderken yolun ortasındaki bir direğe çarpmış, araçta sıkışıp kalmış. Herkes başına toplanmış, trafik polisi de gelmiş; “Beyefendi, nasılsınız, iyi misiniz?”

“İyiyim, iyiyim…”

“O zaman isminizi söyleyin de durumu karınıza haber verelim…”

“Gerek yok, karım ismimi bilir..”

Günün Sözü

Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür.

Çin Atasözü

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here