Umutlar Ölmez Ölmemeli

0
219

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? 2016 yılının ilk ayını, patlamalar, arka arkaya gelen şehit haberleri, korkunç tehditler, iğrenç açıklamalar  ve beklenmeyen vefatlarla tamamlamak üzereyiz. Gezi olaylarındaki tutumu ile hafızlardan silinmeyecek iş adamı Sayın Mustafa Koç’un ardından CHP milletvekili çınar gibi sağlam duruşu, değişik fikirleri, doğru çıkışları ile meclisin en renkli siması olan  Sayın Kamer Genç’i kaybederek de üçüncü haftayı kapattık. Her ikisine de rahmet ve ailelerine başsağlığı diliyorum.

Ve yeni bir haftaya girdiğimiz bugün ise ne olacağı meçhul! Ama maşallah biz gündem değişikliği üzerine tez yapabilecek kadar bilgilendiğimiz için bir saniye sonra ne olacağını bile kestiremez durumda olduğumuz için, belki bir mucize ile başlarız güne diye düşünüyoruz. Her şey eskisinden  çok ama çok  daha güzel olur? Suriye’ye  huzur gelir bütün kaçaklar, göçmenler, sığınmacılar evlerine  döner. PKK ve IŞİD ve diğer  bütün terör örgütleri sihirli   el dokunmuş gibi yok olur gider. Mehmetçiklerimizin şehit haberleri ile inlemez yer gök. Suya, elektriğe, doğalgaza, benzine yapılan zamlar geri çekilir! Olur mu? Belki bir gün artık başı sonu belli olmayan bir zamanda demek istemiyorum. İnşallah diyorum neden olmasın?

& & & & &

H A Y A T

Küçük bir çocuk parkta yürümektedir. Yere bakar ve çimenlerin içinde parıldayan bir sentlik madeni parayı görür. Onu alır, çok heyecanlanır ve sevinir. ‘Bedavadan’ para bulmak onu o kadar memnun eder ki, her dışarı çıktığında daha fazlasını aramak için başını öne eğer ve sürekli yerlere bakınır. Yaşamı boyunca, beş, on, yirmi beş

sentlik madeni, hatta birkaç dolarlık kağıt paralar bulur. Hepsinin toplamı 12.96 dolar etmiştir. Bu paraları elde etmek ona hiçbir şeye ‘mal olmamıştır’ ya da kendisi öyle düşünür. Ama gerçek bedel, kaçırdıklarıdır: 30 bin kadar gün batımı, 300’den fazla gökkuşağı, çocuklarının büyümesi, kuşların şakıması, cıvıldaması ve gökyüzünde uçuşması, güneşin doğuşu, insanların gülümsemesi ve daha birçok güzellik. Kafanızı kaldırıp, yaşamın sunacağı gerçek zenginlik ve görkeme hazır olun. Yaşamı dolu dolu yaşayın ve yolculuğunuzun tadına varın.

& & & & &

Kelebek ve Yaşam

Bir gün, bir kozada küçük bir delik açıldı ve bir adam bedenini bu küçücük delikten çıkarmaya çalışan kelebeği saatlerce seyretti. Sonra, kelebek sanki daha fazla ilerlemek istemiyormuş gibi durdu. Sanki ilerleyebileceği kadar ilerlemişti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu. Ve adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline bir makas aldı ve kozayı keserek deliği büyüttü. Kelebek kolayca dışarı çıktı. Fakat bedeni kocaman ve kanatları kuru ve buruşuktu.

Adam, kelebeği izlemeye devam etti, çünkü zamanla kanatlarının büyüyüp bedenini taşıyabilecek kadar genişleyebileceğini umut ediyordu. Fakat bu olmadı! Gerçekte, kelebek ömrünün geri kalanını o kocaman bedeni ve kuru, buruşuk kanatları ile etrafta sürünerek geçirdi. Uçmayı hiç başaramadı. Adamın bu aceleci iyiliği içinde anlayamadığı, bu kısıtlayıcı kozanın ve kelebeğin o küçücük delikten dışarı çıkmak için verdiği mücadelenin, kelebek için gerekli olduğuydu, çünkü bu, Tanrı’nın, yaşam sıvısının kelebeğin bedeninden kanatlarına doğru akmasını sağlamak için bulduğu yoldu, böylece kelebek kozadan kurtulduğu anda uçmaya hazır olabilecekti. Bazen mücadeleler, hayatımızda tam olarak gerek duyduğumuz şeylerdir. Eğer Tanrı, hayatımıza hiçbir engelle karsılaşmadan devam etmemize izin verseydi sakat kalırdık. Şimdi ve daha sonra olabileceğimiz kadar güçlü olmazdık. Asla uçamazdık. Güç istedim…

Ve Tanrı, beni güçlü yapmak için karşıma zorluklar çıkardı. Bilgelik istedim… Ve Tanrı bana çözmek için sorunlar verdi. Zenginlik istedim… Ve Tanrı çalışmak için bana beyin ve güçlü kaslar verdi. Cesaret istedim… Ve Tanrı üstesinden gelmem için bana Tehlike verdi. Sevgi istedim… Ve Tanrı yardım etmem için sorunlu insanlar verdi. İyilik istedim… Ve Tanrı bana fırsatlar verdi. İstediğim hiçbir şeyi elde etmedim İhtiyacım olan her şeyi elde ettim.

& & & & &

Koruyucu Melek

Dünyaya gelme hazırlıklarının tamamlandığını öğrenen bir bebek, Tanrı’ya sormuş: “Tanrım beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler, fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?” Tanrı, doğmak üzere olan bebeğe gülümsemiş. “Tüm meleklerin arasından bir melek de senin için seçtim” demiş. “O seni dünyada bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek, gülümseyecek, acıktığında karnını doyuracak, uykun geldiğinde uyutacak. Sen her anında onun sevgisini duyumsayarak büyüyecek ve mutlu olacaksın.”

yase-anne sevgisi

Bebek yine sormuş: Peki insanlar bana bir şey söylediklerinde, ben onları nasıl anlayabileceğim” demiş. “Dillerini bilmiyorum ki… Söylediklerini anlayamam ki…” Tanrı, çaresiz bebeği yine cesaretlendirmiş: “Tüm varlığınla güvenebilirsin meleğine” demiş. “Anlamadığın her şeyi o sana anlatacaktır. O seni, yaşamı pahasına bile hep koruyacaktır.” O sırada bir sessizlik olmuş… Dışarıdan “Dünyanın sesleri” gelmeye başlamış. Çocuk, dünyaya ayak basmak üzere olduğunu anlamış ve çabucacık bir soru daha sormuş Tanrı’ya: “Tanrım galiba dünyaya ayak basmak üzereyim” demiş. “Sormayı unuttum, meleğimin adını… Lütfen hemen söyler misin adını?” Bebek yola çıkmadan Tanrı onu son kez cesaretlendirmiş: “Meleğinin adının önemi yok yavrum” demiş. “Sen ona nasıl olsa anne diyeceksin.”

Günün Şiiri

Mutluluğun gözü kördür,

Yalnızlık sağır.

Ondandır biri tökezleyerek yürür,

Öbürü uykusunda bile bağırır.

Mutluluk yalnız kendisini görür;

Unutur bu yüzden ilkin kendisini.

Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,

Boyuna bekler dönsün diye sesini.

Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;

Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz.

Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;

Boyuna kapısına döner, açan olmaz.

Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var..

Her ikisinin de saksılarında çiçek.

Biri hep başka bir renkle solar,

Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.

Özdemir Asaf

Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpare, geniş bir anın

Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle

Uyuşmuş gibi her şekil,

Rüzgarda uçan tüy bile

Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten

Uçsuz bucaksız değirmen;

İçim muradına ermiş

Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık

Olmuş dünya sezmekteyim,

Mavi, masmavi bir ışık

Ortasında yüzmekteyim.

Ahmet Hamdi TANPINAR

Günün Fıkrası

Onun Her İşi Terstir

Nasreddin Hoca’nın bütün gayretlerine rağmen maalesef kötü huylarından vazgeçiremediği bir yakını varmış. Namazdan sonra camiden çıkmakta olan cemaate doğru bir çocuk koşarak gelmiş ve o adamın suya düştüğünü haber vermiş.

“Falanca kişi ırmak kenarında gezerken ırmağa düştü. Azgın sularla boğuşuyor” demiş.

Hoca birkaç arkadaşıyla birlikte koşarak ırmak kenarına gelmiş ve suyun geldiği tarafa doğru ilerlemeye başlamış. Köylüler: “Su öbür yana doğru akıyor Hocam” demişler. “Aşağıda aramak gerekmez mi?”

Hoca başını sallamış; “Bu adamın ne aksi, ne ters biri olduğunu siz bilmezsiniz. Onun her işi terstir” demiş.

Günün Sözleri

Herkes Benim Düşünceme Katılırsa, Yanılmış Olmaktan Korkarım.

Oscar Wilde

Bir insanı zorla susturmak ona bahşedebileceğiniz en büyük onurdur. Onun size karşı olan mükemmelliğini kabul ettiğiniz anlamına gelir.

Joseph Sobran

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here