Ümit Ederek Yaşayın…

0
99
İnsanlarımızın çoğunluğu sevgiden, hoşgörüden, umuttan, dostluktan, barıştan ve mutluluktan söz edilmesini ayıplarlar, daha önemli konularda ciddiyet beklerler. Varsın ayıplasınlar. Siz dostlukları deneyin. Güzelliklerin, dostlukların insanın hayatında, onların düşündüğünden daha önemli olduğunu göreceksiniz…
Bir günlüğüne de olsa kırmayın, kızmayın, öfkelenmeyin, kötü söz söylemeyin, küfür etmeyin, incitmeyin, hor görmeyin hiç kimseyi, hiç bir canlıyı aşağılamayın… Dostça, insanca, yaşamın ve dostluğun umut çiçekleriyle donatın hayat yolunuzu… Gülümseyin ve ümit ederek yaşayın göreceksiniz ki tüm olumsuzluklara ve tüm kötülüklere rağmen hayat çok güzel!..
Önümüzdeki gün ve yıllarda tomurcukları bol daha nice yeni yıllar, yenibaharları yaşamak, sevgiyi, umudu ve dostluğu her zaman yaşatabilmek dileğiyle beraber, uğurunuz açık, yolunuz yüreğiniz kadar aydınlık sevinçleriniz, sevgileriniz, sevenleriniz, dostlarınız, mutluluğunuz ve şansınız bol olsun…
*Bana Tokat Attı
İki iyi arkadaş çölde yürüyorlarmış. Yolda, bilinmeyen bir sebepten dolayı aralarında tartışmaya başlamışlar. Gittikçe büyüyen tartışma esnasında bu iki kişiden birisi diğerini tokatlamış. Bir anlık bir şaşkınlık sonrasında adam yere oturmuş ve kumların üzerine; “Bugün en iyi arkadaşım bana tokat attı” yazmış.
Yürümeye devam etmişler ve birkaç saat sonra bir vahaya varmışlar. Vahadaki gölette yüzmeye giren iki arkadaştan tokatlanmış olanı birden suyun içinde çırpınmaya başlamış. Arkadaşı bunu görüp onu kurtarmış ve kıyıya çıkarmış. Adam kendine gelir gelmez belindeki hançeri çıkarıp büyük bir taşın üstüne; “Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı” yazmış.
Arkadaşı merak ile sormuş: “Seni kırdığımda ve tokatladığımda kuma yazdın, şimdi neden taşa yazıyorsun?”
Diğeri ona gülümseyerek cevap vermiş: “En iyi dostlarımız bizi kıracak bir şey yaptıklarında bunu kuma yazmalıyız, unutmanın ve affetmenin rüzgârı yazdıklarımızı silsin diye. Diğer taraftan da yaşanan güzellikleri taşların kalbine yontmalıyız, rüzgârların hiçbiri onları silemesin diye…”

*Önemli Olan Dost Olmaktır
Düşman olmak kolay, önemli olan dost olmaktır insana, kurda, kuşa, çiçeğe, suya…
Sabah kalktığınızda ilk kendinize gülümseyin, sonra çevrenizdeki canlı, cansız her şeye. Zengin-fakir, çirkin–güzel, büyük-küçük, din, mezhep, ırk ayırımı gözetmeden, herkesi kucaklayın sevin ve herkesi sevgiyle, saygıyla selamlayın…. Dost olun bütün insanlarla. Bütün düşmanlıkları silin hafızanızdan. Dostluğa, sevgiye, yardıma ihtiyacı olanlara uzatın elinizi. Mutsuz, umutsuz uçurum kenarında bir canı düşünün. Bir insanı uçurum kenarından çekip almak, onu yeniden hayata bağlamak az şey midir?… Var olan tüm güzelliklerden daha güzel değil mi?.. Dahası tutunacak dal olmanız az şey midir?..
*Bütün Bunlar Nerede?
Kibir aynanın önünde durup kendine bakmak istemiş. Bakmış ama hiçbir şey görememiş.
-Ayna, ne olur beni bana göster!- demiş.
-Buradasın, iyi bak!- diye cevap vermiş ayna.
-Ben bir şey göremiyorum. Lütfen gerçeğimi gösterir misin?
-Bak, iyice bak!- diye tekrarlamış ayna.
-Ama burada bir şey yok, insanlar beni güzellik, ün, büyüklük olarak görüyorlar. Bütün bunlar nerede?
-Sen yüzünü görmek istemedin ki, gerçeğini görmek istedin. Kibirin gerçeği yok. O bir görüntü, ardında da boşluk var…
*Ne Olur Sizce?
Bir bilgenin öğrencileri bir gün sormuşlar: “-İnsanlar neden kötü alışkanlıkları daha kolay ve iyi alışkanlıkları daha zor edinirler? Neden iyi alışkanlıklarını uzun süre muhafaza edemiyorlar?”
Yaşlı bilge: “-Peki ben size şöyle bir soru sorayım, eğer iyi tohumu güneşte bırakırsak ve kötü, çürümüş tohumu toprağa gömersek ne olur sizce?” demiş.
“-İyi tohum kuruyacak güneşte, kötü tohum ise hastalıklı filizler verecek ve sağlıklı bir meyve oluşmayacak” diye cevaplamış öğrenciler.
Bilge devam etmiş: “-İnsanlar da bu şekilde davranır: iyilikleri ruhlarında saklayıp filizlerini büyütmektense açığa çıkarıp kayıp ediyorlar. Diğer yandan da günahlarını ve kötü taraflarını başkalarından saklamak için içlerinde gizliyorlar. Onlar orada büyüyüp insanı kalbinden yok ediyorlar… Ancak siz, bilge olun…”
*Hindistan Cevizi
 Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir hindistancevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanır. Hindistancevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır.
*Yapmamız Gereken Şey
Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu, tutsak eden hiç bir şey yoktur. Onu sadece onun kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereke tek şey elini açıp yiyeceği bırakmaktır. Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür. Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here