Toprakların Asıl Sahibi Görevde!!..

0
109

Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yer alan, Suudi Arabistan, Ürdün, Irak, Suriye ve diğer ülkeler, tam altı yüz yıl kendi topraklarımız içerisinde bizden biriler değil miydi? Fransa, İngiltere ile birlikte büyük savaştan sözde galip çıkan ülkeler; Almanya’nın yenilmesini fırsat saydılar. Sevr Antlaşması gereği yurdumuzu talan ettiler. Haçlı seferlerinde yenemedikleri Türklerin topraklarına öyle bir acımasızca saldırdılar ki tıpkı bir canavar gibi halkımızı da topraklarımızı gasp ettiler. Bunlar unutulmadı, hala o günleri yaşayanlar var. Yaşayanlar olmasa bile tarih sayfaları sararmadı.

Göz koydukları ülkemi paylaşmak uğruna birbirleriyle yarış içerisine giren bu namussuz sözde ilerici ülkeler, kendi toprağımızı başkalarına peşkeş çekme cesaretinde de bulundular. Suriye denen bir devlet yoktu! Çok geçmişte Osmanlı’dan evvel belki eski kavimlerden biri oralarda egemenlik tasarlamıştır ama Osmanlı döneminde Halep Valiliği emrinde bulunan bu topraklarımız üzerinde bir çırpıda devlet kuran sömürgeci zihniyet için çok yazılar yazdım.

Türkiye’nin, yüce kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra bölgede güçlenmesi anlaşmalı devletlerin işine hiç gelmedi. O yüzden Türkiye’yi devamlı şekilde yakın takibe alıyorlar. Türk ulusunu yönetenler; taze geçmişi iyi analiz ettiklerinden dolayı her türlü hileli yaklaşımlara itinalı yaklaşıyor. Geçmişte bağrımızı yakan bu ülkelerin şimdilerde bölgemizden bir şeyler beklemeleri çok doğal. Bilip bilmeden, yani ağzı olan istediği gibi konuşuyor. Özgürlük ve demokrasi var her şeyi konuşmak serbest.

Büyük Türk milletinin kurduğu ve at koşturduğu bu topraklar üzerinde bizim varlığımız her dönem olacak. Atalarımın bizlere miras bıraktığı mukaddes topraklar üzerinde hiç kimse kendince yeni senaryolar yazamaz! Suriye, anlaşmalı devletlerin salyalarını akıttığı bir yer. Petrol var, deniz var. Böyle bir yeri elde etmek uğruna her an büyük bir savaş ortaya çıkar. Türkiye olmasaydı şimdiye kadar yüz kere burayı bölmüş paylaşmışlardı.

Önlerinde en büyük engel olarak gördükleri Türkiye’yi parçalamadan buraların alınmasının mümkünü olmadığını biliyorlar. Anlaşma devletlerinden çektiğimiz yetmiyor gibi birde Rusya karşımıza dikildi durdu.

Atalarım halen Lâskîye, Humus, Halep, Şam, Tartus’ta ikamet ediyor. Benim kendi kanımdan olan kişiler halen Lâskîye’de yaşamlarını sürdürüyor. “Şammut” sülalesinden gelen kavmimin bir ucu da Mersin’de… Annemin amcasının çocukları, teyzeleri, onların çocukları Suriye’de yaşıyor. Osmanlı zamanında Suriye’de olan kişilerle çoğumuzun akrabalığı var. Zaman içerisinde bazen o akrabalarla görüştüğümde, inanın hasretten kan ağlıyorlar…

türkiye ve ortadoğu ile ilgili görsel sonucu

Suriye iç karışıklığa karışmadan evvel, dini bayram önceleri hudutta binlerce kişi bekleşir ve akrabalar bir birleriyle hasret giderirdi. Suriye’de bulunan çoğu şehir ve köy isimleri hala Türkler tarafından konulan isimleriyle anılıyor. Bugün Suriye’de iki buçuk milyon bayır bucak Türkleri yaşıyor. Onların iki önemli meselesi var. Sahipsiz kalmaları ve dillerini unutmaları…

Sahipsizliğin getirdiği teslimiyet psikolojisi çok ciddi kültür erozyonuna sebep oldu. Türkiye, yenidünya düzeninin tartışıldığı günümüzde, jeopolitiğinin verdiği avantajdan ve tarihinden kaynaklanan misyonundan yeterince faydalanamadı. Osmanlı sonrasında kurulan milli hükümetler yayılmacı bir dış politika takip etmemeyi genel bir politika olarak belirlediler ve dışarıdaki Türklerin varlığını kendi güçleri haline getiremediler.

Altı yüz yıl boyunca adalet içinde yönettiğimiz bu coğrafyaya, yeniden huzur gelebilmesi için “Türk’ün Adaleti”nin yeniden kaim olması gerekir. Türkiye, bu misyonunu emperyalizmin gereği olarak değil, doğrudan huzur getirebilmek için küresel bir görev olarak ortaya koyabilmelidir.

Israrla şunu söylüyorum. Türkiye’deki Arap asıllı bir Türk vatandaşı hangi haklara sahipse, Suriye’deki Türk asıllı bir Suriye vatandaşı aynı haklara sahip olmalıydı. Bu sahiplenmeyi başaramayan Esat rejimi sonunda bu karışıklığın içerisinde yer aldı. Sonunda ise hiç birimizin istemediği olaylar neticesinde on binlerce masum vatandaş öldü ve çoğu da sakat kaldı. Yüz binlercesi de hudutlarımızın çevresinde kurulan çadırlarda hayatlarını zor güç ikame ettiriyor. Şehirlerimize dağılanlar ise çok ayrı bir konu şeklinde önümüzde duruyor.

Mahalle ve caddelerde açılan iş yerlerinin tabelaları Arapça yazılarla donatılmış. Suriye’de miyiz Türkiye’de miyiz belli değil. Benim hak ve hukukumdan daha üst düzeyde faydalanan bu milletin, bir an evvel içlerinde bulunduğu savaş bitip kendi ülkelerine dönmesi gerek… Savaştan korkarak ülkelerinden kaçan bu insanlar kendi topraklarına sahip çıkmalıdır.

Türkiye çok akıllı şekilde küresel bir politikayı başarılı şekilde sürdürüyor. Bu sürdürülen politika sonucunda Suriye tahmin ediyorum eski günlerine döner. Güney hudutlarımızda egemenlik isteyen şer guruplar babalarının toprağı gibi Suriye topraklarını paylaşmak için sözde mücadele veriyor. Sizler nerden geldiniz de bu topraklarda kendinizi hak sahibi olarak görüyorsunuz. Ama dedim ya bunlar; kendilerini yönetenlerin, bu topraklara göz dikenlerin piyonudur.

Türkiye size bu fırsatı vermeyecek ve yüzyıllardır hayallerini kurduğunuz bu topraklara sahip olamayacaksınız. Suriye halkı kendi topraklarına sahip çıkmasa da esas mal sahibi olan Anadolu başınızın üstünde bekliyor. Her ne kadar Anayurdumuzda bizleri kahpece vursanız dahi başaramayacaksınız. Başaramayacaksınız..!!

Kıpırdadığınız an balyozu başınıza yersiniz. Şimdilerde olduğu gibi…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here