Şu ‘Sevgililer Günü’ Varya!

0
73

Sanat Yazısı

Değerli okurlarım, bir yazar işlediği bir konuyu noktaladığında, makalesinin neler içerdiği belli olduğu gibi, yayınlandıktan sonra; Yayın tarihi de belli olur. Attığım başlığa takıldığınızın farkındayım. Bugün ne 14 Şubat, ne de bir şarlatanın belli nedenlerle ortaya attığı sevgililer günü. Tarihçesi olmayan ama nedeni belli olan ve bana göre, insanlarımızın %98’inin tasvip etmediği öyle bir gün işte.

Çiçekçiler ciro yapacak diye düşünmeyin. Bir gülün ya da bir karanfilin çok değeri vardı bir zamanlar. Şimdi doğal olarak devir değişti ama bazı güzellikler ritmini yitirmeye ve gerilemeye başladı. Bu konuda cennet mekan yoldaşım Can Yücel aynen şöyle söylemişti. Onlar bir çiçeğe değil, karaçalıya bile değmezler. Onu rahmetle anıyorum. Bu ifade %98 için geçerli. O %2’ye ben bile saygı duyuyorum.

Milyonlarca gül ya da karanfil dalından koparıldı sözde sevgiliye verilmek için. Riyakarlık kokan böyle fuzuli günleri düşünmek var ya… Yaşanan günler bir gül gibi kokmalıydı. İhanetsiz, yalansız, haramsız, iftirasız, kandırmacasız, gönülden köprü kurulan günler olmalıydı. Böyle gereksiz günleri gündeme getirenleri düşünmek var ya…

Güller, karanfiller önemini yitiriyor bu ve buna benzer günlerde. Onunla aran nasıl diye soranlara “Alacağı hediyeye göre davranacağım” diyen o sefilleri düşünmek var ya…Namus ve hayanın küçüldüğü, yalanın riyanın kol gezdiği, ayrımcılığın siyaset sanıldığı ve de o rezilliklere itibar eden, alkışlayan o suskun zavallılar var ya…

Öğretmenler gününde her şey yarı fiyatına diyerek vitrinlerini donatan ve ucuza alma sevdasına kapılan bir emekli öğretmeni kazıklamaya kalkan o ağzı kalabalık esnafı her gün görmek var ya… Sekiz çocuğuyla aynı odayı paylaşmak zorunda kalan kanserli bir babanın acısı bir nebze olsun paylaşacağına “O bira içiyor, ahlaksızın tekidir” diyen o küstahı düşünmek var ya…

Bir geceliğine yaşanan aşklar, buna aşk diyenler ve akabinde en ağır hayretlerle iltifat eden ve de köşeye sıkışınca da “Sözlerim yanlış anlaşıldı” diyerek pişkinliğin dik alasını verenleri tanımak var ya… Yalanlanan, yalancılığın ve onun şeyini yerim diyenlerin bu şekilde beklenti içinde olanların, cerrah bulunmadığı için ölen hasta yakınlarının feryatlarını yüreğimizde hissederken, susması gereken yerde “Kader ilahi” diyenlerle iç içe yaşamak var ya…

Bu yazdıklarım var ya hepsi sonuna kadar doğru ve her zaman da doğrular söylenmez ama gerektiği zamanda söylemeyen namerttir, korkaktır.

Nisan ayı’nın ilk iki haftası “SEVENLER” Günü… Neyi ya da kimi seviyorsanız, onlarla yakından ilgilenin. Doğa, deniz, hayvanlar… Hangisi olursa olsun. Onlarda riyakarlık yoktur. Sevdiğin kadar sana yaklaşırlar. Olmayan sevginin günü olur mu? Bir hediye için onurunu gururunu ayaklar altına alanlara lanet olsun. O %2’ye sonuna kadar saygılıyım.

Yoldaş Can Yücel, onlar karaçalıya bile değmezler demişti. Ne kadar da doğru söylemişti. Mekânın güllerle dolsun YOLDAŞ CAN YÜCEL!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Umut Hayal Edilmeyince!

Değerli okurlarım, hepinizin çok iyi bildiği gibi, umutlar daima yarınlardadır. Şayet umutlar dünlerde kaldıysa maazallah, hiçbir şey düşünemez olursunuz, yaşama pamuk ipliğiyle bağlı kalırsınız.

Günümüzde umutlanan sayısı giderek azalıyor ve sanki dersiniz ki; umutla beklediğimiz o yarınları karartan, umut kilidini okyanusa atanların dünyasında yaşıyoruz. Umut kaybolunca da, hayal kuramıyor insanlar ve de yaşam karşısında acze düşüyor, çok çabuk yoruluyor. Dinlenmeye de fırsat bulamıyorlar.

Dünyanın bazı yerlerinde yıllardan beri savaşlar yaşanıyor, birisi de yanı başımızda. Gelişmiş silahlarla yurtlarından uzaklaştırılıyor o gariban insanlar. Yetişkinler hayal kurmaktan yoksun düşüncelere dalarken, çocuklarda yatağa aç mı gireceğim, yarınlarda bana da silah verirler mi? Düşüncesiyle muhtemelen büyümekten korkuyorlar.

Dünyanın her yerinde namuslu insanlar oldukça fazla ama korku onların yüreğine işlemiş, içini kemiriyor. “Yarın beni işimden atarlar mı? Çocuklarıma ekmek götürebilecek miyim?”

Travmalarıyla yaşamaya çalışan bu insanlar çok şeyden korkuyor… Belli bir gazeteyi okumaktan, Eleştirmekten ve eleştirilmekten, Bazı şeyleri düşünmekten… Ayakkabı kutularından söz etmekten, Mermi mi? Soğan mı? Demekten, Uçağa binmekten ve uçak ismini telaffuz etmekten, Ekranlarda birinin demagojilerini dinlemekten… Birkaç kişi bir araya gelip sohbet etmekten, Bazıları da; yarın aileme kimler bakar diye yaşlanmaktan, Çabuk unutulurum diye ölmekten korkanlar da var. Fakat bunlar azınlıkta.

Namuslu insanların yaşadıkları alana hışımla ve sert asımlarla yaklaşan oldukça zararlı bir kitle var. Nedense bunlar hiçbir şeyden korkmuyor. “Şeyinin kılını yiyem” diyen neden korksun ki? Bunlar bir kapıdan girip, öbür kapıdan çıkarlar.

Efendim, korkusuz olarak ifade ettiğimiz o kesim var ya. Gerçekten korkusuz. Çünkü namus şeref onlar için sıradan bir kelime. Yani kaybedecek hiçbir şeyleri yok. Dünyanın her yerinde o organize topluluk avantadan geçiniyor. İhaleler, birine yağdanlık olma, sözde havaleler. Korkulacak bir şey yok. Giderse hemen yenileri gelir.

Bir de sandıktan söz ediliyor nasıl bir şeyse. Muhtemelen çeyiz sandığıdır. Açılınca içinden neler çıkacak hep birlikte göreceğiz. Allah’ın selamı üzerinize olsun, namuslu insanlar.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Keşiflerin En Zoru

Kadın vücudunun keşfedilmesi zor bir kara parçası, engin bir atlas adeta. Üstelik kadının kendi bedenini tanıyıp sevmesi kolay bir hadise değildir. Özellikle sevgi ister. Bütün bu saydıklarımı başarabilen kadınlar ise yani bedenleriyle barışık, kişiliğini bedenleriyle özdeşleştirmeyi bilenler; onlar gerçekten güzel, çekici ve de mutlu kadınlardır.

İnsanlar her şeyden kaçabilir, çözümü kaçışlarda arayabilir, alternatif yaşam biçimlerine gözü kapalı atlayabilir. Bunların hepsi güzel de, kendimizden nasıl kaçarız? İşte bu kesinlikle mümkün değildir. Hem kendimizden kaçamadığımız gibi, yaşamı içinde tanık olduğu bazı üzücü ve ürpertici olaylar da bazı şeyleri kamçılıyor, büyük yanlışlara zorluyor. Bazı şeyler engellenemez ama, engellenecek, karşı çıkılacak çok şeyler var.

Günün Sözü
Kadını Keşfeden En Büyük Kaşiftir!

Öcal’dan İnciler
Kadınların Çoğu Çözülmeyen Denklemdir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here