Sözün Bitiği Yerde Susmanın Erdemi Gelince Yamacıma…

0
346

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Nefes almak gibi bir şey yazı yazmak çok zaman bendeniz için. Yazmadığımda nefesim tıkanmış oluyor. Ve soluk almadan öylece susuyorum. Yağmur gibi yağarken sorular ve sorunlar üzerime huzursuzluk ağır hantal kara kanatlarını çırparak geliyor sarıyor omuzlarımı sıkıca. Susmak, yaklaşır o zaman yamacıma sağlam bir dost gibi “korkma buradayım” der, hiç yüksünmem sığınırım kollarına. Çocukluğumda da sığınırdım, büyüme sancıları çektiğimde de, üzerimi kuşatınca huzursuzluğunun ağır hantal kanatları da.

Bazılarını korkutur suskunluğum. Bazılarını çıldırtır.  Bazılarını düşündürür, meraklandırır nedenleri. Ama susmak gelince yamacıma, ne korkanı takarım kafaya ne öfkeden çıldıranı, ne meraklının derdini. Susmanın erdemi ile el ele vermiş, kuş uçmaz kervan geçmez bir vadide dolaşırız keyfimizce. O söyler ben dinlerim. Gözlerim vadinin cennet köşelerinde, çağlayan sular, gümrah yeşiller arasında dolaşır. Sesim çıkmaz o konuşur. Onu dinlerim başım omzunda.

Kara hantal kanatlı huzursuzluk hemen kaçacak delik arar o zaman. Öyle bir zırh öreriz, öyle bir set çekeriz ki aramıza, kutsal kitapta anlatıldığı gibi büyük İskender’in (zül kırneyn)  heccüç ve meccuc için çektiği set hafif kalır yanında.

Ve o suskunlukla iç içe yaşayarak geçerken günler, durur zaman! Her anı saklıdır o zamanın, hafızanın hazine dairesinde. Hiçbir yere kaçamaz, her anın yaşanmışlıkları ve susmakla geçen zaman, ne geride, ne ilerde kalır.

Ve Susmak her zaman yamacımda dolanır, korumak için hantal kanatlı huzursuzluktan ve uysal bir uşak gibi kapı önünde uyuklayan yalnızlıktan. Ve yumuşak bir battaniye gibi hüzün, yalnızlığa sığınak olur suskunluğun gölgesinde.  Ve o zaman başımın üzerinde dolanır, duygularımın nahif sesi, mantığımın aristokrat zarif ama katı gerçeği.

yase-susmak2

& & & & &

Ve  İsmail Cem’i anımsamak, bendeniz ile   mezara kadar gidecek  artık görünen o. Sanırım ömrümde Atatürk ve annemden sonra en çok rahmet gönderdiğim insan İsmail Cem’dir. Çünkü o, önce üslup derdi her zaman. Ve bendeniz “üslup” konusunda çok dertliyim. Sizlerle en çok paylaştığımda budur ne yazık ki  ve   susma beyefendisi bu üslup bozukluğu ile beslendiğinden tombullaştıkça, tombullaşıyor ve geçit vermiyor konuşmaya. Her yerde haldır, haldır huldurdan vazgeçtim, resmen saldırgan, konuşan ve taciz edercesine davranan  insanlar dolanıyor. Nijerya’da 200 kız çocuğu bulundukları yurtlardan kaçırılmış hala onlardan bir haber yok. Çocuklarımız çeşitli vahşete maruz kalıyor,  dilimiz  lal yüreğimiz isyan doluyor. PKK’nın kaçırdığı oğlu için günlerdir elinde resimle sokakta yatıp kalkan “oğlumu geri ver” diyen annenin çığlığına bir türlü yanıt gelmiyor. Tecavüzcüye ceza düşünüyoruz ama tecavüze uğrayanı artık hiçbir ceza eski haline getirmez  onu da biliyoruz.

Basın özgürlük günü kutluyoruz, özgür müyüz bilmiyoruz, her tarafta adaletsizlik, yolsuzluk, ayrımcılık, kayırımcılık, en kendine demokratım diyenin bile “Bal bulaşan parmak yalanır” dediği  duyuyoruz. Ve eli kolu bağlı, dili lal, yüreği yangın, yaşamaya devam ediyoruz. O dillere destan olan hoşgörüm, sükûnetim, buhar olup uçuyor. Huzursuzluk kanatlarını hemen geriyor üzerime ama yinede her şeye rağmen nerden başını uzatıp önüme dikildiğini anlayamadığım sağduyu “dur” diye emrediyor.

Ve boyun eğiyorum anında. Eğer o dikilmese karşıma, öyle bir gürleyip coşarım ki, Nuh tufanı hafif kalır yanında.  Önce üslup diyen İsmail Cem döner  mezarında. Ve emredince sağduyu “dur” diye. Kapı önünde uyuklayan uysal kedi gibi hüzün ve onunla sarmaş dolaş yaşayan yalnızlık, susmayı beslemeye başlar anında.

Ve sevgili okuyucularım mevsimsel sağlık sıkıntıları dolaşıyor her yerde, bütün sıkıntılara eşlik etmek istercesine. Hapşı  tıkşılar ve geniz tıkanıklığı başta geliyor. Hiçbir şey yapamıyorsak bari rahat nefes almak için kendimize iyi bakalım diyorum ve sağlık ve sevgiyle her zaman birlikte kalalım. Yase

Günün Şiiri

Memleket İsterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun.

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert ne gönülde hasret olsun,

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim.

Ne zengin ne fakir, ne sen ne ben farkı olsun.

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak sevmek gibi gönülden olsun.

Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Cahit Sıtkı TARANCA

Seyahate Davet

Kardeşim, yavrum,

Sana benzeyen bir yer

Düşünüyorum;

Gidip orda beraber

Yaşamanın, sevmenin,

Sevmenin ve ölmenin

O yerde bir gün,

Saadetini düşün.

Karışık göklerinin

Islak güneşlerinde,

O hain gözlerinin,

Bol yaşları içinde

Daima parıltılı

Gözlerinin esrarlı

Cazibesi var.

Orda ne varsa süs, sükun ve şehvet,

İntizam ve güzellikten ibaret.

Üstünde güya

Senelerin cilası

Parlayan eşya

Süslerdi odamızı;

Bu bulunmaz çiçekler,

Kokularını amber

Kokularına

Mezcederdi boyuna!

Orda tavanlar zengin,

Ve derindir aynalar;

Her köşede sevdiğin

O şark ihtişamı var.

Her şey kendi dilince

Ses verir bize;

Ve kalbini gizlice

Gösterir bize.

Orda ne varsa süs, sükun ve şehvet,

İntizam ve güzellikten ibaret.

Bir baksaydın bu

Kanallarda ne kadar

Serseri ruhlu,

Uyuyan gemiler var;

Hem gidermek içindir

İnan ki en küçük bir

Arzunu, onlar

Uzaktan geliyorlar.

O akşamlarda gurup,

Tarlalar ve kanallar

Ve bütün şehri yakut

Ve altınlara boğar.

Orda kainat hulya

İle sarhoştur,

Sıcak, sıcak bir ziya

İçinde uyur.

Orda ne varsa süs, sükun ve şehvet,

İntizam ve güzellikten ibaret.

Charles  BAUDELAIRE / Çeviri: Cahit Sıtkı TARANCI

Günün Fıkrası

İki tane çiftçi biri Adanalı diğeri Kayserili sohbet ediyorlar. Tabi haliyle zenginlikleri ile övünecekler. Kayserili tarlalarının çokluğundan işçi yetiştirememekten üzümlerin her sene telef olmasından bahsedince Adanalı atlıyor; “Benim çiftlikte sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya akşam oluyor biz hala çifliğin öteki ucuna yetişemiyoruz. Çaresiz geri dönüyoruz.” Kayserili hiç bozuntuya vermeden yapıştırıyor; “Yav bizimde vardı öyle bir arabamız ama geçenlerde sattık illet onlarla yolculuk yaa…”

Günün Sözü

Yardımlar tıpkı çiçek gibidir. Ne kadar taze ise o kadar insanları memnun eder.

Chillon

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here