Son Elveda’yı Atlatmana Yetecek Kadar ‘Merhaba’ Diliyorum

0
221

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bütün güncel gazeteleri okudum dünküleri de, okumadığım zamanlardakileri de, haber programlarını izledim. Düşündüm ve baktım ki  kendime ait, hiç kimseyle uyuşmayan düşüncelerim var, sözlerimde, yazılarımda ama hiç birini söylemeye de, göndermeye de, ne inancım, ne de arzum var bu sabah! Neden mi?  “Bilmem, bazen susmak, en büyük yanıttır” diye düşündüğümden zahar?

Ancak içim içimi yiyor, kişisel hak ve özgürlüklerim kısıtlanıyor gibi algılıyorum, zincirleri kırmak ve haykırmak istiyorum “inceldiği yerden kopsun ne olacaksa olsun” diye. Bu salakça bir şey olur biliyorum. Ve bir  Aborjin duası diliyorum herkese ve kendime…

& & & & &

DİLERİM

Seni ayakta tutmaya yetecek kadar, güzelliklerle dolu bir yasam sürmeni dilerim.

Aydınlık bir bakış açışına sahip olmana yetecek kadar güneş diliyorum.

Güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum.

Ruhunu canlı tutmana yetecek kadar mutluluk diliyorum.

Yasamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum.

İsteklerini tatmin etmeye yetecek kadar kazanç diliyorum.

Sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek kadar kayıp diliyorum.

Son elveda’yı  atlatmana yetecek kadar ‘Merhaba’ diliyorum.

“Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar acı diliyorum…” Bu söze takıldım.  Bu söz nerdeyse benim  her an başvurduğum bir söz. Evde, sokakta, sağlıkta başıma gelen her şey, çok canımı yakmadıkça beni sevindirir. Çünkü sevinmem gerektiğini düşündüğüm çok şeye sahip olduğumu anımsatır. Ancak bazı zamanlar, şimdi gibi yani. Bu söz, size bir şey ifade etmez, kendinize acımak ve etrafa kızmak en büyük lüksünüzdür. Bunu doya, doya yaşamak istersiniz. Ve saçma sapan şeyleri kafaya takarsınız “Dünya neden dönüyor hala” türünden. Ve bu  saçma sapan durumum geçen gün okuduğum bir Nasrettin hoca fıkrasını getirdi  aklıma.

& & & & &

Bizim Evimiz Pek Dar…

Adamın biri gitmiş Hoca’ya “Yahu hocam bizim ev pek dar, sığamıyoruz bir türlü, ama büyük eve de paramız yetmiyor, ne yapayım?” diye sormuş.

Hoca bu abuk soru karşısında ne desin, kafasını karıştırmış biraz, düşünür gibi yapmış sonra da “Senin tavukların vardı değil mi?” diye sormuş.

Adam “Var” deyince “İyi o zaman, şimdi onları da eve al” demiş. Aradan biraz zaman geçmiş, adam yine gelmiş hocanın karşısına “Hocam ev iyice daraldı, şimdi ne yapayım?” diye sormuş. Hoca da “Senin kazların da vardı, onları da eve al” diye akıl vermiş.

Bir süre sonra adam yine Hoca’nın kapısında. “Olmuyor be hocam, eve hiç sığamıyoruz şimdi” deyince “Merak etme, iki koyunun vardı diye biliyorum, onları da eve sok” demiş. Adam hoca ne derse yapıyor. Aradan biraz daha zaman geçmiş. Adam çıkmış Hoca’nın karşısına yine “Sorun bitmiyor Hocam, bana başka akıl” demiş. Hoca da “Sen inekle öküzünü de eve bir sok bakalım” demiş adama.

Üç gün sonra adam yana yakıla Hoca’nın kapısına dayanmış. “Aman Hocam, ne desen olmuyor. Artık evin içinde yürüyemez, yatağımıza yatamaz olduk. Ne oldu senin akıllarına” diye serzenişte bulununca Hoca “Tamam, tamam” diye itelemiş adamı.

“Şimdi bu geceyi de geçir, yarın sabah erkenden tavukları da, kazları da, koyunları da inekle öküzü de çıkar evden.”

Adam ertesi gün elinde bir tepsi baklava ile gelmiş Hoca’nın karşısına, “Ey Hocam” diye başlamış; “Sen büyük adamsın, sen ne büyük alimsin, sen büyük bilgesin. Meğer benim evim ne kadar ferahmış da haberim yok. Allah seni başımızdan eksik etmesin.”

& & & & &

Hangimiz başımızın ağrısından sonraki zamanda mutlu olmayız? Ya da büyük sancı ve ağrıdan sonra dünyaya gelen bebek hangi anneyi mutluluktan ağlatmaz? Ve “dünya neden dönüyor, evim neden bu kadar sıkıyor içimi, neden şimdi, şimdi ölmüyorum?” türünden saçmanın da  saçması düşüncelere bu fıkra ilaç gibi gelmez?

Ve sevgili okuyucularım eğer bir bilseniz  bu sabah  neler  gördüğümü ve yaşadığımı, aslında hiçbir fıkranın beni eğlendiremeyeceğini de tahmin edebilirsiniz kolaylıkla. Ancak yinede söylüyorum. Biz insanız ve her şey insanlar içindir. Ve insan düşünüyorsa vardır.

Ve şimdilik hoşça kalın sevgili okuyucularım sağlık ve sevgi ile. Ve  son elvedayı atlatmanıza yetecek kadar ‘Merhaba’ diliyorum. Yase

Günün Şiiri

Aşka Sabah Serenadı

Seni, yatağında yakalamalıyım bir sabah erkenden

Yüzün saçlarınla saklı olmalı

Duymazsan adımlarımın sesini

Nefesim uyandırsın seni

Ya da

Omuzbaşına indirdiğim bir öpücükle uyandığında

Usulca açtığın gözlerin şaşırmalı gözlerimde

Ve o kısık

Özlem kokan sesinle

Hoş geldin demelisin

 

Ellerin beş kez uzansın boynumu avuçlamaya

Her defasında, beklemek yılgınlığıyla

Küskün çekilsin geriye

Dudakların da, gelen her güzel sözcüğü tutsak etsin isterse

Yeter ki bak gözlerime

Bak güneş gibi

Bakarsan sana denizimden kucaklayıp getirdiğim mavilerden veririm

Bakarsan avuçlarında yıldız kuşu olur, yanı başında sevinçli insanlar

Sonra martı gülüşleri

Bir de her sabah yeniden yaratılan

Bir yaşamın penceresi

 

Ardından haydi derim, ürkekliğine aldırmadan

Haydi gidelim seninle düşlerime

Boş bir film şeridinden düşeriz, belki

Bir tek ikimizin bildiği baharına

Sen, nazlı bir bebeksin ya

Alıp kucağıma anadenize götürürdüm avutmak için

Ama tam mavilerden geçerken

Yani denizden yani gökyüzünden gözlerinden yani

Yeniden yaratırken yaşamı işte

Sakın susma, ansızın gülümse olur mu?

Alnından bulutlar kalkıp gitsin böylece

 

Seni, yatağında yakalamalıyım bir sabah erkenden

Yüzün saçlarınla saklı olmalı.

Sen açık unutmuşsun da kapını

Duymamışsın gelişimi

Girip, saçlarında saklı yüzünü bin kez daha çizmeliyim beynime

Alnıma koymalıyım kirpiklerinin öldüren yanını

Ama sen uyandığında her şeyden habersiz

Dudaklarında bir bahar bulmalısın, kulaklarında martı sesleri

Ve avuçlarında,

Yeniden yaratılmış bir yaşamın penceresini

Zübeyir KINDIRA

Dokun Bana

Donmuş tüm arzuların kan-revan

İçin dışın sürgün sevgilerden

Bakamazsın, dokunamazsın kimselere

Sus ve arın benimle

 

Bile nefretini, savur kinini göğsüme

ne denizi düşün şimdi

ne bir ağaç, ne vefa

Küçüksün nankörsün işte

sus ve arın benimle

 

Özgürlüğün acım olsun

Sevincin boğsun beni

Zübeyir KINDIRA