Şiirler, Şairler

0
244

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Gündem korkutuyor, duyduklarımız, gördüklerimiz, yaşadıklarımız omuzlarımıza yüklendi, altında ezilmemek için şiir okumak en doğru şey gibi geliyor bendenize… Korkunç gündemde ruhumuzu temiz tutmak ve sevgiyle sanatla beslemek adına. Yurdum benim şahdamarım diyen Ahmet Arif’le başlayalım…

& & & & &

Yurdum Benim Şahdamarım

Engereğin dişlerine işledim,

Ağu dişlerine

Oluklu, çentik…

Ve vurgun,

Gözleri bir çift cehennem

Burnuna kan tütmüş

Pars bıyığına…

Dağın pulat yüreğine işledim,

Şimşeğin masmavi usturasına

Sevdanı usul-usul

Sevdanı mısra-mısra

Lo ben seni hapislerde sevmişim,

Ben seni sürgünlerde.

Yurdum benim şahdamarım…

Yücende buzul

Ve kar,

Maviş dağ tavşanları

Gün vuranda alaran

Zemheri yılanları

Ve yahut bir hışımla

Öyle çakılan

Sonsuzluğun yakışığı kartallar.

Başım gözüm üstünesin

Suskum, avazım üstüne…

Adından başka silah

Yazgından başka günah

Daha yazmamış

Hiçbir gizli dosyada

Hiçbir açık kitapta.

Ahmed ARİF

& & & & &

Ahmed Arif, 21 Nisan 1927’de Diyarbakır’ın Hançepek semtindeki Yağcı sokak 7 no’lu evde dünyaya geldi. Asıl adı Ahmed Önal’dır. Diyarbakır Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünde okudu. 1940-1955 yılları arasında değişik dergilerde yayınladığı şiirlerinde kullandığı kendine has lirizmi ve hayal gücüyle Türk edebiyatındaki yerini aldı. Türkçeyi en iyi kullanan şairlerdendir. Şiirlerinde hep ezilen insandan yana oldu ve ezilenlerin kardeşliğine vurgu yaptı. Şiirlerinin toplandığı tek kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim 1968’de yayımlandı. Türkiye’de en çok basılan kitaplar listesindedir. Ahmet Kaya, Cem Karaca gibi sanatçılarca birçok şiiri bestelenmiştir. Ankara’da yalnız yaşadığı evinde 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. (kaynak: vikipedi ansiklopedi)

& & & & &

Bulut mu Olsam?

Denizin üstünde ala bulut

yüzünde gümüş gemi

içinde sarı balık

dibinde mavi yosun

kıyıda bir çıplak adam

durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,

gemi mi yoksa?

Balık mı olsam,

yosun mu yoksa? ..

Ne o, ne o, ne o.

Deniz olunmalı, oğlum,

bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

Nazım HİKMET

& & & & &

Nâzım Hikmet 15 Ocak 1902’de Selanik’te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913’te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani’de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa’ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915’te Heybeliada Bahriye Mektebi’ne girdi, 1918’de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921’de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi. Nazım Hikmet, 1920’de arkadaşı Vâlâ Nureddin ile Milli Mücadele’ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu’ya geçti, Bolu’da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okudu.

yase-şairler1

1921’de gittiği Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924’te Moskova’da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye’ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği’ne gitti. 1928’de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye’ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938’de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği’ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)’nın memleketi olan Polonya’nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Günün Şiiri

Başsağlığı

Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda

Acılar unutulduktan sonra

Dönmeliyim.

Ölümlerin karşısında şaşırıyorum

Ne desem ki

Düşünüyorum.

Kalanları ağlıyor gidenin

Benim gözlerim kuru

Herkes bana bakıyor, biliyorum

İçlerinden geçenleri.

Başsağlığı dilemek

Garibime gidiyor

Ölen öldü, sen yaşa

Küçültmeye benziyor.

Beni böyle kitaplar mı yaptı ne

Kağıtlarda gidenlere içlenip ağlayan ben

Hayattaki ölümlerde put gibi duruyorum.

Ben canavar ruhlu muyum

Bir ölü evinde tek söz söylenmeden

Put gibi duruyorum

kimse anlamaz derdimi

Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda

Bir yakınım öldü mü?

Behçet NECATİGİL

Anneler

Dal  bir gün dedi ki tomurcuğuna:

– Tenimde bir yara işler gibisin

Titrerim rüzgarlar keder vermesin.

Anneler beşikten der çocuğuna:

– Acını görmesin gözüm alemde

Teselli demeksin bana son demde.

Bütün ümitleri yel alır gider

Tomurcuk açılır, sel alır gider

Anneler büyütür, el alır gider

Ben Sen O

O, yalnız ağaran tanyerini görüyor

ben, geceyi de

Sen, yalnız geceyi görüyorsun,

ben ağaran tanyerinizde.

Nazım HİKMET

En Yüksek Kulenin Türküsü

Sevdalar çağı dönsün,

Dönsün geri gelsin

Ah nasıl dayandım nasıl da

Unutamam artık dünyada,

Nice korkular kaygılardı

Uçup gitti göklere.

Bir belâlı susuzluk

Karartıyor damarlarımı.

Sevdalar çağı dönsün,

Dönsün geri gelsin.

Bir çayır gibi tıpkı

Unutulmuş bir kıyıda,

Karamukların, gülüklerin

Boyatıp çiçek açtığı,

O yabanıl uğultusunda

Korkunç pis sineklerin.

Sevdalar çağı dönsün,

Dönsün geri gelsin.

Arthur RIMBAUD

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here