Şiir Olsun Konumuz Bugün ve Şair Bir Konuğumuz

0
81

Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi’rine, / Öz dilimle haykırdım, “Ey milletim, uyan!” diye;

Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine; / Saç ve sakal ağarttım ben de, “Vatan, vatan!” diye.

Mehmet Emin Yurdakul

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Ben bu sabah şiirle uyandım. Şiir günü olsun bugün istedim. Bu yüzden de ismini sıkça duyduğunuz, şiirlerini okuduğunuz bir şairimiz hakkında bilgiler derledim. Hem şairimizi tanıyalım hemde şiirlerini okuyalım. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase

Mehmet Emin Yurdakul’un Yaşamı

13 Mayıs 1869’da İstanbul’da doğdu, 14 Ocak 1944’de aynı kentte öldü. Bir balıkçının oğluydu. Beşiktaş Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra bir süre Mülkiye Mektebi’nin idadisinde okudu. 1887’de Babıâli Sadaret Dairesi Evrak Odası’na aylıksız kâtip olarak atandı. 1899’da Hukuk Mektebi’ne başladı. Öğrenimini ABD’nde tamamlamak üzere okuldan ayrıldı. Ancak bu isteği gerçekleşemedi. Memurluk yaşamına döndü. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. Şiirlerinde dile getirdiği düşünceler, yansıttığı gerçekler saray tarafından kuşkuyla karşılandığı için 1907’de Erzurum rüsumat nazırlığına gönderildi. II.Meşrutiyet sonrası 1909’da bahriye müsteşarlığına, bu görevi istemeyince de Hicaz valiliğine atandı. Bir yıl sonra Sivas valiliğine getirildi. Ancak çalışması engellenince, üç ay sonra bu görevinden de ayrılarak İstanbul’a döndü. Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı, derneğin başkanı oldu. Çıkarılan Türk Yurdu dergisinin de sorumluluğunu üstlendi. İttihat ve Terakki yönetimiyle arası açılınca Erzurum valiliği göreviyle 1911’de İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Ertesi yıl da emekliye ayrılmak zorunda bırakıldı. 1913’te Musul milletvekili seçildi. Halide Edip, Köprülüzade Fuat ve Hamdullah Suphi ile birlikte Hars ve İlim Heyeti üyeliğinde bulundu. Milli Türk Fırkası’nın kurucuları arasında yer aldı. I.Dünya Savaşı sonunda İstanbul işgal edilince, emperyalizme karşı düzenlenen Sultanahmet Mitingi’ne konuşmacı olarak katıldı, 1921’de Anadolu’ya geçti. Mustafa Kemal Paşa tarafından ilgiyle karşılandı. Antalya, Adana, İzmir yörelerinde dolaşarak halkın ve ordunun manevi gücünü arttırıcı konuşmalar yaptı. Şebinkarahisar, Urfa ve İstanbul milletvekili seçilerek beş dönem meclise girdi.

Mehmet Emin Yurdakul edebiyat yaşamına Servet-i Fünun döneminde başlamıştır. İlk kitabı Türkçe Şiirler ilgiyle karşılanmış, yankılar uyandırmıştır. Dönemin şiir anlayışı dışında, hece ölçüsünü kullanarak yazdığı şiirlerinde yalın bir dil kullanmıştır. Türk edebiyatına halk sesini getiren şair olarak nitelendirilmiştir. Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülük akımını savunan, bu konudaki düşüncelerini dile getiren öğretici şiirler yazmıştır. Şiirde biçim yönünden yenilikler yapmıştır. Geleneksel Türk şiirinde sürekli kullanılan kalıpların yerine 15, 17, 19 hece ölçülü alışılmışın dışında kalıplar kullanmıştır. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, altışar, sekizer dizelik kıtalar kurmuştur. Servet-i Fünun doğrultusunda Batı’dan gelen sone biçiminde şiirler de yazmıştır. Halkçı, ulusçu düşünce ve duyguları dile getirmiştir. Toplumsal ve ulusal konuları işlemiştir. Halkın ve ülkenin gerçeğini, özgürlük istemini yansıtmıştır. Coşku, umut, yüreklendirme ve öğreticilik, şiirinin belirgin öğeleri olmuştur. Ulusçu, halkçı görüşleri savunduğu şiirleriyle Ulusal Edebiyat akımının öncü şairleri arasında yer alan Mehmet Emin Yurdakul, öz ve biçim dengesi bakımından tam bir yetkinliğe çok az sayıda şiirinde ulaşabilmesine karşın, halkın yaşamıyla ve sorunlarıyla ilgili konulardaki içtenliği, geniş soluğuyla, kuru bir didaktizmin ötesine geçmeyi başarmıştır.

Yapıtları: Türkçe Şiirler (1898), Türk Sazı (1914), Ey Türk Uyan (1914), Tan Sesleri (1915), Ordunun Destanı (1915), Dicle Önünde (1916), Hastabakıcı Hanımlar (1917), Turan’a Doğru (1918), Zafer Yolunda (1918), İsyan ve Dua (1919), Aydın Kızları (1919), Dante’ye (1920), Mustafa Kemal (1928), Ankara (1939), Şiirler (tüm şiirleri, 1969)

& & & & & 

Çocuğunuzdan Mektup Var!

Sevgili anneciğim, babacığım; Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:

Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.

Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?

Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor.

Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.

Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder.

Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. \”Ben senin yaşında iken…\” diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım. Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni, korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışım üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.

Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın; umutsuzluğa kapılırım.

Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.

Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çabalamayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur. Biliyorum, ara sıra sizi üzüyor, belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse bir çoğundan vazgeçebilirim; yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.

Benden \”Örnek çocuk\” olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.

Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim. Sevgiler.

Günün Şiiri

Cenge Giderken

Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur

Sinem, özüm ateş ile doludur

İnsan olan vatanının kuludur

Türk evlâdı evde durmaz, giderim.

 

Bu topraklar ecdâdımın ocağı

Evim köyüm hep bu yurdun bucağı

İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!

Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.

 

Yaradanın kitabını kaldırtmam

Osmancığın bayrağını aldırtmam

Düşmanımı vatanıma saldırtmam

Tanrı evi viran olmaz giderim.

 

Tanrım şâhid duracağım sözümde

Milletimin sevgileri özümde

Vatanımdan başka şey yok gözümde

Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

 

Ak gömlekle gözyaşımı silerim

Kara taşla bıçağımı bilerim

Vatanımçün yücelikler dilerim

Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.

Mehmet Emin YURDAKUL

 

 Benim Ömrüm

Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum;

Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.

Felâketler topladım, Anadolu dağlarından;

Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.

 

Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi’rine,

Öz dilimle haykırdım, “Ey milletim, uyan!” diye;

Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine;

Saç ve sakal ağarttım ben de, “Vatan, vatan!” diye.

Mehmet Emin YURDAKUL

 

Benim Şiirlerim

“Sen kalpsizsin; hani senin gençliğin hayatı?

“Aşklarım mı? Bir nefeste solabilen bu şeyler,

“Bir yanar-dağ ateşiyle kömür gibi karardı;

“Şimdi ise yerlerinde bir sıtmalı yel eser.

 

“Evet, benim her şi’rimde yılan dişli diken var;

“Sizler gidin bal verecek yeni açmış gül bulun.

“Belki benim acı sesim kulakları tırmalar;

“Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun.

 

“Varın sizler, onlar ile korularda el ele

“Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın;

“Yalnız kendi, yalnız kendi rûhunuzu okşayın.

 

“Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile

“Milletimin felâketli hayatını söyleyim;

“Dertlilerin gözyaşını çevrem ile sileyim!..”

Mehmet Emin YURDAKUL

Günün Sözü

Kopan bir ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız, ipin en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür…

Çin Atasözü

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here