Sendikalar ve Eğitim Sorunu

0
114

Petrol-İş Sendikası Eğitim Dairesi Başkanı Erhan Kaplan’ın girişimi ile 17 Kasım tarihinde Petrol-İş Genel Merkezi’nde bir “İşçi Eğitimi Çalıştayı” yapıldı. Bu çalıştaya önemli sendikalardan ve uluslararası kuruluşlardan eğitim uzmanları katıldı. Yapılan sunumlar ve uzmanların katkılarından sonra ortaya çıkan gerçek şu ki işçi eğitimi konusunda sendikalarımız bir arpa boyu yol alamamış. Mesleki yetenek eğitimi verilmiyor, kadın işçilere yönelik özel eğitimler önemsenmiyor, sınıf bilinci vermeye yönelik çalışmalar yapılmıyor. Varsa yoksa ücret sendikacılığının yaygınlaştırılması için yüzeysel çalışmalar ve derinliği olmayan nafile sözde eğitimler. Sendikalar eğitim konusunu önemsemediklerinden sendikacılığımız 1960’lardaki yerinde sayıp duruyor.

Sanayi ve hizmetlerde çalışan yaklaşık 17 milyon işçimizin çoğu kırsal kökenli, mahalle baskısı altında yetiştiğinden kesinlikle tutucu. Sol düşünceye asla açık değil. Siyasal bilinç verilmesi asla düşünülen bir konu değil. Zaten 6356 sayılı Sendikalar Yasası’nda sendikaların gelirlerinden bir bölümünü eğitime ayırma zorunluluğu da kaldırıldı. Böyle olunca arada sırada dostlar alışverişte görsün kabilinden yasak savma türünden adı eğitim semineri olan çalışmalar yapılıyor ve buralarda sendika üyelerine yasalarda var olan hakları hatırlatılmakla yetiniliyor. Sendika üyesinin eğitilmek gibi bir sorunu yok. Eğitim seminerini işten kaçmak için bir fırsat olarak görüyor. Seminere katılmaya hiç hevesi yok. Bazı sendikalar eğitim çalışmalarına katılmayı cazip hale getirmek için erkeklere tıraş losyonu, kadınlara parfüm dağıtmayı bile deneyerek seminere ilgi uyandırmaya çalışıyor ve ancak öyle katılım sağlanabiliyor. Sendika üyesinin derdi ne sendikacılık ne siyasal bilinç. Onun derdi toplusözleşme düzeninin sağlayacağı üç kuruşluk zam. Ücret zamları ve sosyal yardımlar eğitim seminerlerinde yöneticilere en çok sorulan sorular oluyor. Gerisi havanda su dövmek…

Oysa sendikaların eğitim yolu ile yapacağı çok önemli işler var. Sendikalar demokrasilerin temel taşıdır. Önce üyelere demokrasinin nimetleri anlatılmalı, arkasından üyelerin demokratik düzen içinde nasıl güçlü olabilecekleri, sosyal-siyasal olaylara nasıl yön verebilecekleri anlatılmalıdır. Ücret sendikacılığı tavasında pişmiş sendikalarımız bu gerçekten kaçıyor ve 6356 sayılı Yasa’nın 41. maddesindeki yetki sorunundan dolayı siyaseti sendika içinde tabu (dokunulmaz) hale getiriyorlar. Bir ülkede sendikaların toplusözleşme yapma yetkisini siyasal iktidarın iki dudağına bırakır ve mahkeme kapılarında yıllarca sürünmeyi göze alamazsanız siyasi iktidarla iyi geçinmek, ona yandaş olmak zorunda kalabilirsiniz.

Türkiye’de yaşanan gerçek budur. Sözleşme düzenine Bakanlığın yetki kararına karşı referanduma gitme seçeneğini getirmediğiniz sürece sendikalar işçiler için bir siyaset okulu asla olamayacak ve işçilerin siyasal cahilliği sonsuza kadar devam edecektir. Böyle işçilerin var olduğu bir ülkede işçilerin kendi cellâdına oy vermesi gibi bir garabeti doğal karşılamak gerekecek. Ne diyor Cumhurbaşkanı işverenlere: “Sizler rahat edesiniz diye grevleri erteliyoruz.” Böylesine işçi karşıtı bir söyleme hiçbir sendikacının karşı çıkmak cesaretini gösteremediği bir ülkede sendikacılık ancak bu kadar olur. Sömürü devam eder, sendikal özgürlükler rahatça boğulur.

4857 ve 6356 sayılı yasalarda sendikal özgürlükler ve işçi hakları konusunda o kadar çok engeller var ki konfederasyonlar önce bunların belirlenmesi için Emek Çalıştayı yapmalı ve sonra demokratik özgürlüklerin sendikalara tanınması ve işçilere güvenli bir çalışma yaşamı verilmesi için neler yapılması gerektiğini düşünmeli. Şu gerçek asla unutulmamalı ki bu ülkede siyasette etkili olmadıkça ne işçiler ne sendikalar asla hak ettikleri haklara kavuşamayacaklardır. Petrol-İş Sendikası’na ve Erhan Kaplan’a teşekkür etmek gerekir. Bu konuda önemli bir adımı attılar. Umarız başka sendikalar da aynı yolda çaba gösterir.

Sadık KARAKAŞ