Şehitler ve Ağaçlar

0
85

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Duyduklarımızdan, yaşadıklarımızdan ötürü çıldırmamak için uğraşıyoruz ancak ne kadar uğraşacağız daha bilemiyoruz. Sussak olmuyor, konuşsak kimse duymuyor. Bir tarafta şehitlerimiz kepçelerle gömülüyor (Şanlıurfa’da) bir tarafta ağaçlar kepçelerle sökülüyor. Vicdanımız sızlamıyor, ağlıyor, isyan ediyor, çıldırıyor, elimiz kolumuz bağlı, yüreğimiz paramparça. Birisi misafiri bahane ediyor, birisi çevre düzenlemesini. Burada bir sarı su deresi var demiştim biliyorsunuz.

Bir zamanlar piknik için gidilen muhteşem manzaralı ağır gölgelik yapan ağaçları ile çöle benzeyen buraların vahası gibiydi. Birde bir yolu vardı ki aşıklar yolu denebilecek bir yol. Adı koru yolu köyün ortasından geçiyor, her iki tarafında göklere uzanan çam palmiye gürgen ağaçları vardı. Bu ağaçların arasından gün batımını izlemeye bayılırdık, yürüyüş yaparken. Bu yolun şeftali, badem ağaçlarının olduğu. Bahçeli evleri de vardı. Yoldan geçen herkes göz hakkını alırdı oralardan. Birkaç gün öncesine kadar incirlerini yediğimiz kocaman dalları yere değen incir ağacımızı kestiklerini gördük dehşetle… Biz o dehşetle ilerledik ki bizi başka bir şok bekliyormuş asla tahmin edemezdik.

yase-gezi1

O yolun iki tarafındaki kocaman gökyüzüne uzanan ağaçlardan bir teki bile kalmamış! Hepsini kesmişler inanılmaz bir şey. Etraf toz duman içinde. Her yer çöle dönmüş, neymiş efendim kaldırım yapılacakmış? Yarım metrelik kaldırım için bunca cana nasıl kıydınız ey ağaç kesen kafa kesenler? Hiç mi vicdanınız sızlamadı? Etraf gerçekten çöle dönmüş, bir tarafta seralar üzerinde kızgın güneş, bir tarafta kavruk otlar! Ölür müsün öldür müsün durumlarındayız. O koru yoluna girdiğimize bin pişman olduk “keşke ölseydim de o yolu böyle kavruk otlar ve yoğun pis bir toz içinde görmeseydim” dedim. Ama ondan beteri var biliyor musunuz o da ne? Yalnız olmak en kötüsü bu! İnsanlar bundan memnun, kimsenin sesi çıkmadığı gibi aptal kaldırımın yapılacak olmasına seviniyorlar… Valla ne ölmeye ne de öldürmeye gerek varmış… Herkes hak ettiği şeyi buluyormuş demek onlar için ölmeye hiç gerek yokmuş! Başını sok toprağa, orada kal…

yase-gezi2

Ve o sarı su? Ağaçları gözümüzün önünde, yerlere serdiler ya bunu da gördüm ya artık iyiye güzele dair bir şeye inanmam bu alemde. Şehidi kepçeyle gömecek kadar çıldırmış bir ortamda ağaçların yere serilmesi ne ki?   Bir kenarda oturup ağlamaya başladık kardeşimle. Nasıl olur, nasıl o güzelim ağaçlar inleyerek yere düşerken kimse tepki göstermez. Bu betonlaşmaya dur demez. Hatta destekler, diye. Ah sevgili Gazipaşa, yazık oldu sana yirmi yıldır inatla direndin ama o canavara yine de yenildin.

Ve sevgili okuyucularım binlerce kez sözün bittiği yerdeyiz de sözleri olanların sözü bir türlü bitmiyor. Eğer mümkünse sağlıkla ve sevgiyle kalmaya çalışalım. Gerçekten çok zor ama yinede kalalım. Ayrımsız gayrımsız hep birlikte… Yase

Günün Şiiri

Edirne Zamanları

-edirne’nin parasız yatılı çocuklarına-

sussun artık

öksüz zaman

izbe kimlik

korkak karanlık

hüzne kaç var

biz burdaysak

ağlar mı şarkılar?

o hırçın çocuklar

deli yürekleri avuçlarında

taşlara vurdular kendilerini

ses alır gibi derinlerden

dinlediler iç mağaralarını

mahcup ve mükerrer

yenik düştükleri aşklardan

sakladılar kimliklerini

o kızlar yok

köşe başları tenha

çoluk çocuk düşmüşler yollara

eskiden tanışırlar aşkla ayrılıkla

yakarsın varsın dilenciler

serhaddine yakın artık onlar

parasız ve yatılı koca bir ömrün

ta o günlerden bir ayak sesi

eski duvarlardan mermere düşmüş gölgesi

dokundukları o kılcal kanama

ne sarayiçi, ne kaleiçi

bir tarihi okurlar

çoktan unuttukları

söğütlük’te

ağlayan bir yaprak

açıldı önlerine

öptüler ince zamanı

çocuk yüzlerinde görünmez bir nur

ve gözlerinin neminden peydahlanan

o gayrımeşru yağmur

say ki masal olsun

hepsini mestane kılsın

o gizli tanbur

o sularda

çalsın dursun

kaldırımlara bir bastılar

bir yürüdüler yollarda

dile geldi duvarlar

söylesem susmak olur

leylaklar konuşur sonra

ansızın güller tomurur

bir sevgiyi için için biledikleri

gençlikleri yorulur

utangaç gülümsemeler eski resimlerde

kim silecek onları

kim yürüyecek ırmak boylarına

o hırpani paltolarla

yalnızlığı sımsıkı sarınarak

kim ısınacak?

yorgun değil hiçbiri

karanlıkta boğuşmaktan

yalnız değil hiçbiri

kendisiyle konuşmaktan

bir el verin yeter ki

bir el verin

bir tas su alsınlar

içlerinde köpüren çağlayanlardan

Hüseyin YURTTAŞ

Günün Fıkrası

Bizim Kıza Yakışıyor

Karadeniz’de hoca camide vaaz veriyormuş: “Kızlarımıza sahip çıkalım, çok açık giyiniyorlar, boya sürünüyorlar, zincir takıyorlar, kısa giyiniyorlar…” derken cemaatten biri seslenmiş: “İyi de hoca senin kızda bunları yapıyor.”

Hoca cevabı verir: “-Şimdi Allah var, bizim kıza yakışıyor”

Günün Sözü

Eğer bir insan bir işe kesin olarak, ben biliyorum iddiası ile başlarsa, şüphe ile son bulur. Fakat eğer o şüphe ile başlamaya razı olursa, sonunda gerçeği bulacaktır…

Francis Bacon

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here