Özgürlük Sınırlı mıdır?

0
445

Değerli okurlarım, her karış toprağı “şehitlerimizin kanıyla” sulanmış bu aziz vatanın insanları olarak özgürlüğün nesrindeyiz? Özgürlükle yani mi tanıştık, Özgürlükle kol kola mı yürüyoruz? Öncelikle şunları söylemek istiyorum. Ülkemizde binlerce ocakta feryad-ı figan yükseliyor. Çocuklar babasız büyümeye mahkûm, kardeşlerimiz dul, anaların yüreği paramparça.

Bunların hürriyetle ne ilgisi var demeyin. Bu olaylar olmayabilirdi. Nasıl oldu, niçin oldu? Durup dururken mi oldu? Eşkıyaları değişim adı altında şehre indirirsen, her türlü ihtiyaçlarını görürsen, buna mülki amirlerde yardımcı olursa; Tüneller kazılmaz mı? Evler karargâh olarak kullanılmaz mı?

Şu aşamada duyduklarımızı, okuduklarımızı harmanlayıp sizlere sunuyoruz. Ortada çok önemli bir yanlış ve de bir suç var. Hiç kimse suçu kabullenmiyor. Suçlamayı yapanlar şu ya da bu şekilde tutuklu. Yani, düşünüyorsun da, konuşamıyorsun. Yani konuşma hürriyeti hak getire. Gerilim, stres boyut kazanmış durumda. Zorla tebessüm ediliyor, kahkaha atabilme lüksü yok.

İnsanlar duygu ve düşüncelerini rahatlıkla söyleyebilmeli. İtiraz edebilmeli, tenkitlerde bulunmalı, yanlışlara “yanlış” diyebilmeli. Bunlardan yoksunsanız; Hürriyetten söz etmek hayal değil midir? Kültürlü insanları içeri atmakla ne kazancağız, nereye varacağız? Bunu bir idrak edebilsek!

Özgürlüğün ve demokrasinin bedeli, asgari müşterekler üzerinde uzlaşmaya varmış fikirlerin, farklı fikirlere saygılı olmasıdır. Öyle olursa, özgürlükten ve demokrasiden söz edilebilir.

Ülkemiz çok önemli bir hürriyetten yoksun. İstifa etme hürriyeti! Efendim, ülkeyi idare edemiyorsan bunun için yoğun çaba sabredeceksin. Yine mi olmadı? Derhal istifa edeceksin. Saygın olacaksın. Bizde istifa, abesle iştigal etmek gibi bir şey… Asımda hiç alakası yok. İşler yoluna girdiğinde, sen de kendini revizyondan geçirip yenileme fırsatı bulursun.

ocal-sanat24

Sonuç olarak, Ulu Önder Atatürk’ün, yıkık ve yoksul bir ümmetle yarattığı Türk Milleti ve yoktan var ettiği “LAİK CUMHURİYETE” gıpta edilmektedir. İşte bunun için Atatürk bizim için Ata’mızdır. Özgürlük ve demokrasi rampasını epey tırmandık, mesafe kat ettiğimizi söylemeliyim. Geriye dönüşün olmadığını olmayacağını herkes bilmeli ve bunu iyice bellemeli.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Adam Gibi Adam Olabilmek…

Değerli okurlarım, koşullar ne olursa olsun genellikle duygularımıza yenik düşüyor ve onun esiri oluyoruz. Neden bu yanlışlara düşüyor, şeytanla işbirliği içinde oluyoruz? Anlamak mümkün değil. Sizi sevenleri ve sayanları ve belki de korkanları istismar etmek, kandırmak kadar yüz kızartıcı bir şey olabilir mi? Size zararı dokunmayan insanları, seni sevenler hakkında kötülük düşünüyorsan kendinden utanmalısın. Vicdanına hesap vermezsen insan değilsin, olamazsın da…

Sana ait olmayan değerlere el uzattığında, mazlumlara zulmetmeyi düşündüğünde “Onların ahını alamam, bu bana yakışmaz, karakterim bu değildir” diyebilmelisin. Namusuna şerefine saldırıp horladığın insanların, günün birinde yardımına muhtaç olduğunda “Ben namussuz bir adamım, onların semtine bile uğrayamam” diyerek namuslu insanları rahatsız etmemeyi öğrenmelisin…

Seni reddeden birinin hayâsızca peşinden gitmemelisin “Ben insan değimliyim, gururum yok mu? Rahatsız edici olmamalıyım” diyebilmelisin. İmkânlarını kullanarak kendini onlara sevdirmeye çalışmamalısın, bundan utanç duymalısın.

Alnını secdeye koymakla, “aldatıldık” demekle bu işten sıyıracağını umuyorsan yanılıyorsun. Cenabı Allah’ın sabrı geniştir ve bu millet de biraz geç uyanır. Uyandığında ne olacağını bilemiyorum. Adam gibi adam olabilmek hem kolay değildir ve hem de herkese nasip olmaz. Dilini de tutmazsan düşmanın çoğalır ve günün birinde o dilini kökünden koparırlar. Sözlerim adam gibi adam olmayanlar için geçerlidir.

Kul hakkını yemek aklına geldiğinde, “hey gayyip alnını secdeye koyuyorsun ama kalbin temiz değil ve üstelik kefenin de cebi yoktur” sözlerini, hatırlamalısın ve biriyle beraber titreyip kendine gelmelisin. Anlayışlı olup havalara girmemelisin, belli konularda herkesi ezmeye çalıştığında utanç duymalısın. O aşağıladığın insanların senden daha önemli meziyetlere sahip olduğunu aklından çıkarmamalısın.

Stratejinle, ilkelerinle, düşüncelerinle beraber namus anlayışında olmalı hayatta. Bunlara değer verip, toplum içinde itibar görmelisin. Yardım etmeyi seviyorsan karşılık beklememelisin. Affettiğin kişi ya da kişilere, menfaat amacıyla yaklaşmamalısın. Özellikle, mağdur, mazlum, müdafaasız biçare kadınlara menfaat amacıyla yaklaştığında aynanın karşısına geçip “Ben insan mıyım yoksa hayvan mı? Yüzüne bile tükürülmeye değmeyen pisliğin birisin” diyebilmelisin.

Adam gibi adam olmanın; hangi, dini, ırkı, cinsiyeti yoktur. Herkes adam gibi adam olabilir. Tabii isterse. Bu sözlerim alnını secdeye koyarak Allah’ı kandırmak isteyenlere önemle duyurulur.  Yüce Yaradan, bazılarına yaşarken ceza verir. İbreti âlem için verilecek bu cezayı bekliyoruz. Hem de huşu ile…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Domates mi Dediniz?

Domatesin ilginç bir tarihi vardır. Bolivya ve Peru’da yabani sarı renkli bir domates bulunmuş, sonra Meksika’da yetiştirilip, Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfinden sonra Avrupa’ya gemilerle gönderilmiştir. Tanıştıkları dönemde İtalyanlar ona “Altın Elma” Fransızlar ise insana romantik duygular kazandırdığını söyleyerek “Aşk Elması” demişler.

Gerçekten de bugün en yoksulların sofrasında bile karşımıza çıkan domatesin, yemeklerimize lezzet katmaya başlaması aslında ortalama bir insan ömründen biraz daha uzun zamana dayanmakta. Yemeklerimize tat veren domates yaklaşık yüz yıl önce Türkiye’ye girmiş ve çok çeşitlendirmiştir. Ancak, bugün ne eski tadı, ne de kokusu kaldı. Seralarda yetiştiriliyor ve hem de iki günde. Böyle domates’ in tadımı olur?

Günün Sözü

Aşkı Yaşayanlar En Büyük Âlimdir

Öcal’dan İnciler

Aşkı Yaşıyorsan, Herkesle Eşitsin!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here