Meclis ve Demokrasi!

0
106

“Danışmanlar heyeti” sözüyle toplumsal kültürümüzde tarihsel olarak hep var olsa da, demokrasi kültürü özüyle ilk Meclis, 1876 Anayasası ile kuruldu.. “Meclisi Umumi” adında iki meclisli bir parlamentoydu bu.. Meclislerden “Heyeti Ayan” üyelerini padişah atıyor, “Heyeti Mebusan” üyelerini ise,  “iki dereceli” ve “kısıtlı oyla” halk seçiyordu..

Anayasal parlamento oluşturulmuştu ve fakat bu, “parlamenter” bir sistem değildi.. Kanuni Esasi’ye göre hükümet, Meclise değil padişaha karşı sorumluydu.. Meclisin yasa önerme yetkisi de yoktu.. Ki zaten çok geçmeden Meclis padişah tarafından kapatıldı..

Meclis, 1908 yılında İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra yeniden açıldı.. Meclisin “parlamenter demokrasi” niteliğini kazanması ise 1909 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle gerçekleşti.. Hükümdarın parlamenter bir düzende görülmeyen yetkileri kaldırıldı, hükümet de, bir süre “Meclisi Umumi-i Milli” adını alan Meclisi Mebusan’a karşı sorumlu duruma getirildi.. Meclis üçüncü kez Emperyalist işgale karşı12 Ocak 1920’de açıldı ve 28 Ocak’ta, Milli İstiklal Savaşımızın pusulası olan “Misak-ı Milli” kabul edildi.. 11 Nisan’da Mebusan Meclisi’ni emperyalist işgalciler dağıttı..

Pusulası “Misak-ı Milli” olan Mustafa Kemal,  Erzurum, Sivas Kongreleri de dahil, Osmanlı Mebusan Meclisinden gelen demokrasi kültürüyle besleyip yeniden kurduğu  Meclisi, emperyalist işgale karşı direnişin kalesi olan Ankara’da TBMM adıyla 23 Nisan 1920’de yeniden açtı.. TBMM ile birlikte, devlette egemenliğin kaynağı ve kullanılışı bakımından önemli değişiklikler oldu.. Zira yeni Meclis, yalnızca yasama yetkisini kullanan basit bir parlamento değildi.. “Meclis hükümeti” sistemiyle bütün yetkileri kendinde toplamıştı.. Dolayısıyla artık hükümdarlı ve parlamentolu bir meşruti sistem yerine, doğrudan doğruya “meclisin üstünlüğüne” dayanan demokratik bir yönetim söz konusuydu..

Mustafa Kemal, Meclis’in kuruluş iradesini,. “Hakimiyet bilakaydışart milletindir” sözüyle özetlemişti.. Milli iradenin hakim güç olduğu Meclis, Milli Bağımsızlık Savaşımızı zaferle sonuçlandırdı.. Devamında, egemenliğin halka dayandığı yönetim biçimi olan Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’te Meclis’te ilan edildi.. Mustafa Kemal, Cumhuriyetin kuruluş iradesini de “Demokrasi ilkesinin en yeni ve akılcı uygulamasını sağlayan hükümet biçimi Cumhuriyettir” sözüyle özetlemişti.. “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir” cümlesiyle tanımlamıştı “Türk Milletini” de..

Cumhuriyetimizi, Millet Meclisinin demokratik hacminde kazandığı zaferle kuran Mustafa Kemal, Cumhuriyeti biz kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icapları sırası geldikçe uygulanmaya konulmalıdır” demişti cumhuriyeti benimsemek, demokrasiyi özümsemek bağlamında 1933 yılında.. Devamında, cumhura ait olan yönetimi demokrasiyle yenilemenin önünü açan İsmet Paşa, “üzülmediğim tek yenilgimdir” demişti, seçimi kaybettiği 1950 yılında..

Ve fakat ah! 1960, 70, 80’li yıllarda, 28 Şubatlarda, 27 Nisanlarda darbelerle zedelendi Meclisimiz, dolayısıyla Demokrasimiz, dolayısıyla Cumhuriyetimiz..

15 Temmuzda bir kez daha darbelenmek istendi Milli İstiklal Savaşımızın Gazi Meclisi.. Emperyalizme karşı duruşun ve vuruşun sembolü olan Meclisimiz, “Emperyalist güçlerin içteki işbirlikçileri” eliyle bombalanarak şehit edilmek istendi hatta.. Ve fakat bu kez, kökü dışarıda dalları içerde “ihanet çetesinin” kalkışmasına karşı, Meclisin bizatihi sahibi olan milletin kendisi kalktı ayağa.. Ve direndi emperyalist işgale.. “Bu gün, genç, ihtiyar, kadın, kız, kızan / Uzanıp yatsak da çardak altında / Boruyu çalınca yarın borazan / Hemen toplanırız bayrak altında..” diyordu Faruk Nafiz.. “Delikanlım, işaret aldığın gün atandan, / Yürüyeceksin.. Millet yürüyecek arkandan” diyordu Arif Nihat.. Ve ekliyordu: “Şehitler tepesi boş değil / Biri var bekliyor.” Bir olduk milletçe hepimiz ve dalgalandırdık “rüzgar bekleyen bayrakları..

 Dün, 24 Temmuz’du.. Emperyalizme karşı Milli Bağımsızlık Savaşımızı zaferle sonuçlandıran Milli iradenin hakim güç olduğu Meclis’imizi, dolayısıyla  “Milli egemenliğimizi”  tüm dünyanın kabul ettiği Lozan Antlaşması’nın 93. yıldönümüydü..

Bu duygu ve düşüncelerle selamlıyorum “milli irade nöbetiyle” Meclisimizi, Demokrasimizi, Cumhuriyetimizi, Vatanımızı kökü dışarıda dalları içerde “ihanet çetesinin” işgaline karşı muhafaza ve müdafaa edenleri..

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here