Kararsızlık Sarmışsa Bedenimizi…

0
85

İnsanlar umutsuz olduklarında “sıkıntı” denen şeyin çabuk farkına varır. Hâlbuki umutsuzluğu da sevgisizliği de bizler ortaya atar boş yere boş şeylerle kafamızı kurcalarız. Yapmaya karar verdiğimiz fakat nedenleri çelişkili anlarda kararsız kaldığımız çoğu işlerimizde başarısızlık vazgeçilmez olur. Nedensiz şekilde bir işin peşini bıraktığımız an, bitti sandığımız birçok projenin yeniden canlanması karşısında şaşar kalırız. Suç her daim bizden kaynaklanır. Takip edilen bir işi oluşumunu takip etmediğimizden dolayı, yeni oluşan iş konusunda sebat göstermememiz pek mümkün olmaz. Çaresiz duygularımıza tam manasıyla esir oluruz. ‘Düşünmeye zorlanan asıl neden nedir?’ dense, doğru cevap verebilecek konulardan uzak bir şekilde oluruz. İnsanların durup dururken bir anda ürkmesini aslında çok basit şekilde algılarız.

Yaşamla ölüm birbirlerine yaklaşmaya başlamasıyla sevinçte tasada birbirine karışır gider. Kendi sağlığımız için endişelendiğimizde ufak tefek ilaçlarla sağlığımızı geçiştirirken, çevremizde bulunan yakın dostlarımız ve aile bireylerinden birinde olası sağlık sorunları ortaya çıktığında, işte o anda olağanüstü seferberlikle karşı karşıya geldiğimizi ve bu yüzden ruhen bedenen yandığımızı anlarız. Sabah akşam o kişinin doktoru ve yakınlarından saati saatine sağlık durumuna ait raporunun takipçisi oluruz. Acaba iyileşecek mi? Bugün durumu nasıl olacak? Gibi benzer duygularla kendi kendimizi kontrol altında tutmaya çalışırız. Sağlığı bozulan yakınımızdan sağlığı ile ilgili emareleri almaya başladığımızda derinden bir oh çekeriz. Her şey sağlık sorunlarına kalsa iyi, kişilerin yaşamları kendi kendine ayrı sorun. Kafaya takılan en ufak bir çelişki bazen bizleri önü alınmayacak problemlere doğru sürükler.

Bir botanik bahçe hayallerinizi gerçekleştirmeye başladığınızda bir bakmışsınız kendinizi bitki âlemlerinin tam ortasında bulmuşsunuz. Şunu şuraya eksem nasıl olur. Bu bitki buraları sever mi? Neden bu meyve ağacı hala meyve vermedi, nedeni ne?.. gibi sorularla kendinize ayrı uğraşlar içerisinde araştırıcı olursunuz. Hâlbuki yapmış olduğunuz düzenlemelerde konu uzmanlarına danışarak bahçenizi düzenli şekilde bitki düzenlemesi yaptırsaydınız, yıllar geçtikçe bahçenizin rengârenk farklılığına varırdınız. Biz insanlara mahsus kararsız yaşam uğruna neler kaybetmedik ki?..

kararsız dünya ile ilgili görsel sonucu

Dünya kaynıyor. Bir tarafta Uygur Türklerini öldüren ve kendi evinden kopartmaya çalışan Çin, şimdi korkunç bir virüsün esaretinde. İran her an patlayan bir bomba gibi… Koskoca yolcu uçağını düşürdüler ve uçakta bulunan sivillerin hepsi korkunç şekilde öldüler ama her şey süt liman. Konuşan yok. Cevap veren yok.

Kararsızlıklarıyla ünlü bazı kendini bilmez kişilerde vardır toplumumuzda, bu gibi karakterlere sahip olanlar, genelde siyasi avantaj elde etme uğruna etrafına çocukça küser ve kafasında geçirdiği emellerini uygulamasıyla prim aldığını sanır. Sonunda kararsızlığının verdiği neticeyle o da toplumsal acı kurban olur.

Kıbrıs karşımızda öylece duruyor. Şehit kanlarıyla suladığımız bu adanın Cumhurbaşkanı çıkıp densiz konularda konuşarak canımızı sıkıyor. Peki, ona karşı boynumuzu eğerek mi duracağız. Kader denilen çizgide bazen karasızlığın yararını görüyoruz. Her şeyi kararsız duruma bağlayarak hayatımızı karartmayalım diye düşünüyorum. Her şey bir yana da kararsız kalmanın milyonda bir faydasının yanında, hayatımızın akışını negatif değiştireceği de görünen bir gerçek. Kendi geleceğimizi ilgilendiren karar aşamasında, eskilerin dediği gibi “ince eleyip sık dokuyalım…” Alacağımız kararlar bizleri sonuçta üzmesin. Geleceğimizin ufkunu açsın diye tekerlediğimiz çok olmuştur. Ne olursa olsun kendi karakterimizden ödün vermeden, yeni başlayacağımız bir atılımda kararlarımızı verirken, çok dikkatli davranmalıyız. Çünkü verilecek olan karar hayatımızı sonuna kadar ilgilendireceğinden dolayı çok önemlidir.

Suriye; yıllar yılı Rusya ile ilişkileri olan bu devletin son yıllarda özellikle kendi halkına yapmış olduğu işkenceyi yakinen görüyor ve yaşıyoruz. Vatandaşları kendi ülkelerinde çıkan iç savaştan korkup sınırlarımıza geldi ve ülkemde koruma altına alındı. Çoğu zavallı, kendi vatanından kaçan insanlara kucak açtık. İyi mi yaptık bence iyi yapmadık. Kendi ülkesini koruyamayan bu insanlar, kendi ülkemde parazit durumunda. Şimdi onlara ne kadar iyi davranırsak davranalım, kuyrukları sıkışınca beni asla tanımazlar.

Bir zaman “Hatay bizim” diye bağıran bu insanların çoğu şimdi bizim himayemizde. Benim askerim onların ülkesinde barış savaşında, şehit ve gazi oluyor. Onlar ne yapıyor. Kendi ülkemde keyif çatıyor. Ben bu işe bir anlam veremiyorum. Çok kızgınım.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here