Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İstanbul Beşiktaş’ta Cumartesi akşamı 30’u polis 38 vatandaşımızı şehit olduğu alçak, vahşi, insanlık dışı terör saldırısı hepimizi yürekten vurdu. İki gündür boğazımızda yüreğimizde düğüm-düğüm üzüntü öbekleri nefes almamızı önlüyor. Gözyaşlarımız kurudu kanallarında. Lanet etmek, beddua etmekle acıları azalmıyor, gidenleri geri getirmiyor. Hayatımda tv programlarına pek bir yer yok ama nedense o uğursuz Cumartesi gecesi. Siyah beyazlılarla Bursa spor karşılaşması sonrası yorumları dinlemek için kanallar arasında dolaşırken karşıma çıktı vahşi saldırı! Ve geceye ve yüreğimize kan oturdu o anda. Bir daha sabah olmadı 38 can için. Ve belki daha sabahı görmemiş birçok yaralı var. Ve bizim içinde sabah geceydi sadece…
Düşler yarım kaldı, sevinçler yarım, çocuklar babasız yarım, eşler yoldaşsız yarım, anneler ya da babalar onların çektiklerini tahmin bile edemiyorum! Zaman kurşun yarası gibi geçecek büyük olasılıkla ve hep o kurşun kalacak yüreklerde. Ne kanları yerde kalmayacak söylemleri, ne de dünyanın terörü lanetlemesi onları rahatlatmaya yetmeyecek. Tabi bizi de! Terörü destekleyen ve bu vahşete alet olan herkese ve her şeye lanet olsun. Allah belalarını versin, lanet etmek, bela okumaktan hoşlanmıyoruz ama bunlar çok ama çok hak ediyorlar. Dilerim bize düşündükleri her şey iyi kötü onları bulsun. Bu vahşi insanlık dışı saldırıda yaşamını yitiren canlara tanrıdan rahmet diliyoruz, nur içinde yatsın, mekanları cennet olsun. Yaralılara acil şifalar. Bütün ülkenin başı sağ olsun. Yine diliyorum bu son olsun inşallah kan ağlamasın artık analar, bacılar, sevgililer, çocuklar.
& & & & &
5 Aralık
Ve sevgili okuyucularım 5 Aralık 1938 Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının tanındığı gün. Ama kaçımız bunun ayrımındayız Allah aşkınıza. Kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmesi; toplumsal hayatta gerçekleşen Atatürk Devrim’lerinden birisidir bildiğiniz gibi. Ama Atatürk devrimlerine ve ilkelerine çoktan beri sahip çıkmayı unuttuk gibi? Haklarımızı ve kendimizi unuttuğumuz gibi. Hala diri diri yakılıyoruz, hala tecavüze uğruyoruz, hala bizden yaşça büyüklere satılıyor çocuk anne oluyoruz.
Oysa Kurtuluş Savaşı vermiş yorgun argın bir ulusun kurucusu bütün bunları bildiği için 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile bize haklarımızı teslim etmek için çalışmış, önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma, ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan biz kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı.
Ve haklarımıza sahip olduk seçiliyor, seçiyorduk. Ve araştırdığıma göre Türkiye’de kadınların katıldığı ilk genel seçimleri, 8 Şubat 1935 yılında yapılan TBMM 5. dönem seçimleridir. Bu seçimlerde 7 kadın milletvekili TBMM’ye girdi. 1936 yılı başında boşalan milletvekillikleri için yapılan ara seçiminde emekli öğretmen Hatice Özgenel’in Çankırı milletvekili olarak seçilmesiyle meclisteki kadın milletvekili sayısı 18’e çıkmış. Bu ne kadarda onur verici bir şeydi. Ve o zamanlara bakınca kadınları şimdikinden daha aktif ve haklarına sahiplerdi diye düşünüyorum. Bizler modern dünyanın modernliği altında ezilmiş, sinmiş, sindirilmiş haklarından bi haber kalmış kadınlarıyız diye düşünüyorum. Ve diliyorum ki bir an önce gözümüz açılsın artık. Küllerimizden yeniden doğalım.
Ve sevgili okuyucularım sevgili peygamberimiz (S:S) üzerinde olsun. Doğum gününe rastlayan bu felaket dilerim şehitlerimizin ruhunu şad etsin. Ve şimdilik mümkünse tabi sağlık ve sevgiyle kalalım, ayrıma gayrıma teröre ve destekleyenlerine inat hep birlikte ayrımsız gayrımsız kalalım… Yase
& & & & &
Hz. Peygamber’le İlgili Kıssalar
Sırayı Riayet Edin
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Bir gün Hz. Resulullah (s.a.v) ayaklarının üzerine yorgan örtmüş ve istirahata çekilmişti. Bu arada Hasan su istedi. Resullullah (s.a.v) hemen yerinden fırladı ve devemizden bir kaba biraz süt sağıp onu Hasan’a (a.s) verdi. Bunu gören Hüseyin (a.s) yerinden fırlayıp sütü almak istedi. Ama Resulullah (s.a.v) ona mani olup sütü Hasan’a verdi. Bu arada durumu seyretmekte olan Fatime: “Ya Resulellah! Güya Hasan’ı daha çok seviyorsun” dedi. Resulullah cevaben buyurdular ki: “Hayır öyle değildir. Benim Hasan’ı savunmamın sebebi, öncelik onun hakkı olduğu içindir. Çünkü O, daha önce su istemişti, sırayı riayet etmek gerekir. Yoksa kıyamet günü ben, sen, bu ikisi ve şu yerde yatan (Ali) hepimiz bir mekanda olacağız” buyurdu.
& & & & &
Rahmet etmeyene Rahmet olunmaz
Ebu Hureyre dedi ki: Resulullah (s.a.v)’ın huzurunda bulunuyorduk. Bu arada Hazret durmadan henüz küçük yaşta olan Hasan ve Hüseyin’i öpüyordu. Hazret’in bu hareketini gören Uyeyne: “Ya Resulullah (s.a.v), benim on çocuğum vardır. Ben şimdiye kadar onların hiçbirini asla öpmemişim” dedi. Hazret bu sözü duyunca çok sinirlendi, öyle ki çehresinin rengi değişti ve: “ Kim rahmetmezse, ona rahmolunmaz; eğer Allah rahmeti kelbinden almışsa, benim sana yapacak bir şeyim yoktur; kim, küçüklerimize rahmetmez, büyüklerimizi de saymazsa, o bizden değildir” buyurdu.
& & & & &
Allah Beni Zulmetmek İçin Göndermemiştir
Emir-ül Mü’minin Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir Yahudi’nin Resulullah (s.a.v)’den bir kaç dinar alacağı vardı, Hazret’ten o parayı istedi. Resulullah (s.a.v); “Ey Yahudi! Şimdi yanımda sana verecek bir param yoktur.” buyurdu. Yahudi; “Ey Muhammed! Paramı vermedikçe senden ayrılmayacağım!” dedi. Resulullah (s.a.v) cevaben; “Bu durumda ben de seninle birlikte otururum!” buyurdular.
Resulullah (s.a.v) onunla birlikte oturdu; öyle ki öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını da orada kıldı. Resulullah (s.a.v)’in ashabı o Yahudi’yi tehdit etmeye başladılar. Resulullah (s.a.v) onlara bakıp şöyle buyurdu: “Onunla ne işiniz vardır?” Ashap: “Ey Resulullah! Bu Yahudi seni hapsetmiştir!” Resulullah (s.a.v) onların cevabında; “Allah Teala beni, bir zimmi veya başka birisine zulüm yapmak için mebus etmemiştir.” buyurdular.
Gün yükseldiğinde o Yahudi adam şöyle dedi: “Allah’tan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed’in de O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ediyorum; malımın bir şatrı (yarısı) Allah yolu içindir. Allah’a andolsun ki, sana karşı böyle davranmam, sırf senin Tevrat’taki vasfını sende görmem içindi. Ben senin Tevrat’taki vasfını okumuştum. Onda şöyle yazılmıştı: “Abdullah oğlu Muhammed Mekke’de dünyaya gelecektir, Teybe’ye (Medine’ye) hicret edecektir, sert ve katı kalpli değildir, sövüş etmez ve çirkin söz ağzına almaz.” Ben Allah’tan başka bir ilahın olmadığına, senin de O’nun elçisi olduğuna şehadet ediyorum. Bu benim malımdır, Allah nerede emretmişse, onu orada harca.”
Günün Şiiri
Tophane Şiiri
Tophane dediğim bir uzun yol
İki yanı iki sıra meyhane
Yüz insan gördüm yüzü de başka
Benzetemedim birbirine.
Biri terlemiş ter kokuyor
Alacalı mendil sarmış başına
Biri kadın demiş bir akşam
Türlü işler açmış başına.
Biri çingenedir keman çalar kahvede
Biri oyuncudur zilli maşa takınır
Biri Trabzon’dan gelmiştir
Durur bakınır.
Biri kaptandır poyraz yemiş yüzüne
Marangozdur, çıraktır, demircidir.
Biri keyfimin kâhyasıdır
Biri bilmem necidir.
Biri şarkıcıdır Aile bahçesinde
İyi kızdır, namusludur
Biri türkü söyler sarhoşluk üstüne
Gönlümüz olur.
Biri der ben vuruldum ölmedim
Hekim gelsin sarsın benim yaramı
Gidi kâfirin sevdası
Can üzredir meramı.
Biri benim komşumdur
Geceleri erkek alır koynuna
Biri orospudur vazgeçmez
Günahı boynuna.
Yoldan geçenler daha başka
Bilmiyorum nereye gittiklerini.
Ama kör çalgıcıyı tanıyorum.
Yahut terzi kızları, hizmetçileri.
Bu kızlar niye çok güler anlamıyorum
Ne konuşurlar akşama kadar.
Yahut neden böyle hepsi birden
Pencerelerden bakar.
Onların gülmelerine bayılıyorum
Kim bilir ne güzel şeyler düşünürler
İlahi terzi kızlar
İlahi hizmetçiler.
Tophaneden çıktım yola selamet
Girdim kahvelerden birine
Ben bu şiiri böyle duydum söyledim
İnsanlar üzerine.
İlhan DEMİRASLAN
Günün Sözü
Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler.
Wieslaw Brudzinski
Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma.
Rus Atasözü
Rüzgara tüküren, kendi yüzüne tükürür.
İtalyan Atasözü
Evlilik bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içerdekiler de çıkmak için uğraşır dururlar.
Çin Atasözü