Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Referanduma günler kala sinirler her zamankinden çok gerilmeye başladı sanki çıldırdık hep birlikte. Ve birileri gerginliği sürekli tırmandırmaya çalışıyor parti içi sıkıntılarla oysa şimdi parti içi huzursuzluğun sırası değil, şimdi el ele verip çalışmanın zamanı. El ele vermiyorsanız yan yana durun onu da yapmıyorsanız susun bari sosyal medyadan atışıp tırmandırmayın gerilimi kardeşim ya.
Zaten aklın, fikrin, vicdanın kabul etmeyeceği şeyler yaşıyoruz, duyuyoruz, fikrini belirtmek için cesaret ister oldu bazı yerlerde silahına sarılan hiç düşünmeden adam öldürebiliyor. Çadırları söküp atabiliyor, nereden geliyor bu cesaret?? Neden bu kadar nefret dolu insanlar? Neden silahtan güç alacak kadar zayıflar?
Valla bendeniz yanıt alamıyorum sorularıma bu avukatlar gününde. Bu şekilde aslında hukukunda çiğnendiği bir ortamda onların gününü kutlamakta çok zor geliyor. Abim ve kuzenlerim, arkadaşlarım çeşitli illerde ve İskenderun’da görevlerini yapmaya çalışıyorlar bu ortamda ve onlarında sorunları en az müvekkilleri kadar çok ve saçma sapan. Her şeyin hayırlısı olmasını dileyerek yeri geldiği için günlerini kutluyorum. Tabi bu bapta bütün avukatların günü kutlu olsun diyorum.
Ve devam ediyorum… Sinirlerimiz o kadar gergin ki bu durumda kimsenin üzerinde silah falan olmasın diye düşünüyorum. Bence yasak gelmeli en azından bu günlerde silah satışına ve taşımasına. Yani adam aracını muayeneye getiriyor ve bir dehşet yaşanıyor, pompalı silah dehşeti, insanlar kan revan yerlerde? Nasıl bir şey bu anlamıyorum, bu insanlar topla tüfekle mi geziyorlar? Kime bu öfkeleri, nasıl bu kadar dönüyor gözleri, bir insanın kanını akıtmak onları hiç mi korkutmuyor? Doğrusu kanım donuyor!
Geçenlerde Arsuz’dan dönüyorum minibüsle akşamüzeri hava kararmak üzere. Aniden yolun tıkalı olduğunu görüyoruz. Düşün Arsuz’un o virajlı yollarını ve geceye yakın zamanı ve tıkanıklığın nedenini!
Bir beyefendi lüks aracında kız arkadaşına sürücülük kursu veriyormuş? Sevsinler… Araçlar yol isteyince de kıyamet kopuyor. Beyefendi (mi) çıkıyor araçtan, verip veriştiriyor, sürücümüze bağırıp çağırıyor, herkes donup kalıyor, hem suçlu hem güçlü böyle olunuyormuş demek. Adam yetmedi arkasını dönüp aracının kapısını açarken gömleğini sıyırıp belindeki silahı göstermez mi? Ne düşünürsünüz şimdi? Demek silahı olmasa bu kadar diklenmeyecek, kabadayılık taslayamayacak? Eğer bizim sürücü ve yolcular sağduyu sahibi olmasaydı adam silahını kullanacaktı? Ve kim bilir ne olacaktı? Bu adamlara bu cesareti bellerindeki silahları veriyor demek ama bir taraftan da acizliklerini ve cehaletlerini, korkularını ve zayıflıklarını ortaya vuruyorlar böylece ayrımında değiller.
Ne zaman böyle olduk? Ne zamandan beri kardeş kardeşe silah gösterir oldu? Yoksa kardeşlik, vatandaşlık, yurttaşlık hepsi hikâye mi? Varsa yoksa ben ve egolarım mı? Yetmedi.
Hatay’ın Dörtyol İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Toksoy İlçe binasında şube müdürü odasında silahlı saldırı sonucu yaralandığı bildirilmiş Cuma arkadaşımın haberine göre. Edinilen bilgiye göre, Dörtyol İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Toksoy sabah saatlerinde Şube Müdürü Mehmet Şimşek’in odasında O.Ç. isimli şahısla tartıştı. O.Ç adlı şahıs belindeki silahı çekerek, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Toksoy’un sol bacağından bir el ateş ederek yaraladı. Olayla ilgili soruşturma başlatılmış.
Geldiğimiz duruma bakar mısınız? Şimdi en azından şu referanduma günler kala silahlara yasak gelsin demekle haksız mıyım? Bunlar yakınınızda olanlar ya uzakta olanlar ve bilmediğimiz daha ne çok olay yaşanıyor bu şekilde. Ve bu nazik dönemde “gerginliği tırmandırmayın” demekte de haksız mıyım?
Ve dün bir katliam daha yaşandı Suriye İdlip’te… Yazıklar olsun insanlık bitmiş. Gitmiş, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden kimyasal silahla katliam yapmışlar… Kim yapmışsa diliyorum ki o da aynı acıyı yaşasın ve daha çoğunu. Dünyada da terör saldırıları devam ediyor. Evvelki gün Rusya’daki metro patlamasında onlarca insan can verdi. Ve bir o kadar yaralı bilanço ağır suçlu terör. Ama kim besliyor terörü? Herkes herkesi suçluyor. Oysa dünya el birliği ile suçlu… Özelikle ABD, Rusya, Almanya… Ve olan her zaman masum insanlara oluyor. Nasıl bir dünya bu? Nasıl bir pislik, nasıl bir bataklık içindeyiz.
İçimiz kavruluyor, şehitlerimiz yine üçer-üçer geliyor. Yine düşler, hayaller, sevinçler, güzellikler, çocuklar, aileler gömülüyor umutsuzluğun en dibine. Ve biz bizimle aynı fikirde değil diye insanlara silah gösteriyoruz yetmiyor öldürüyoruz! Yazık bize çok yazık…
Ve sevgili okuyucularım bu ortamda inadına gülümse diyebilmek için önce kendimi zorluyorum gülümseyebilmeye ve buna çalışmak bile çok güzel sizde inadına gülümseyin hayata, kötülük kazanmasın. Ve sağlıkla, sevgiyle hep birlikte kalalım ayrımsız gayrım sız. Her zaman… Yase
Günün Şiiri
ACABA
Dönelim, Döndürsün bizi
Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi
Yağmursuz bir yağmura açılmış kapılardan
Ve akılda kalan bir yokuştan
Ve yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarından
Ve çocukluktan
Dönelim
Dönelim mi biz
Gençlikten, oralardan
Mutluluğu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
Dönelim mi acıya
Acıya, büyük acıya
Ve soralım mı acaba
Ey büyük yalnızlık insansan eğer
Bir kaya
Dalgalar yalarken onu
O bakarken kaskatı kalabalıklara
Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.
Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey
Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kımıldadığı
Kedilerden örülmüş birsemte
Ve soğuk bir tuvalde yerini bulamamış renkler gibi
Soğuk ve ayakta tutan çelişkileri
Bir görünümden bir başka görünüme kolayca sıçranan
Her şeyin, ama herşeyin çok dıştan farkedildiği
Eh belki de bir satır fazlalığı ya da bir satır eksikliği
Belki de genç bir şairden ödünç laınan.
Yürüyor mu, yürümeyi mi düşünüyor Ruhi Bey
Düşünmesi daha mı sonra koyuluyor yola
Nereye gidecek ama, nereye varacak sanki
Yoksa bir oyun tadı mı buluyor bunda
Oyundan atılmaktan korkmayan bir oyuncu gibi
Boşvermiş de sanki oyunun kurallarına
Üstelik son bölümde, perdenin kapanmasına
Azıcık vakit kalmış
Ya da vakit var daha. Ama ne çıkar
Gövdenin yazgıya başkaldırması mı
Ruhi Beyin
Başkaldırması mı yoksa
Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı ?
Vaktinde anlamanın sevinci mi ?
Ya da biraz geç kalmanın
O gereksiz tedirginliği mi?
Hangisi
Ama belli ki sonundayız her şeyin
En sonunda.
Edip Cansever
Günün Fıkrası
Tatil Bitti
Bir işadamı, oldukça yoğun ve yorucu geçen bir seneden sonra tatile çıkmaya karar verir. Eşi de kendisi gibi meşgul olduğu için birlikte tatil yapacakları bir dönem ayarlamak zor olur. İspanya kıyılarında bir otel bulur ve bulduğu ilk uçakla oraya gider. Otele yerleşirken bir aylık bir rezervasyon yaptırır. Bir hafta kadar güzelce tatil yaptıktan sonra, bir akşam yemeğinde garson kendisine bir mektup iletir. Mektubu okuyan işadamı, tatilini geçirdiği otelin yöneticisinin yanına gider. “Ne yazık ki tatil sona erdi…” Yönetici şaşırır ve üzülür. “Ama beyefendi, bir aylık rezervasyon yaptırmıştınız, ne oldu böyle aniden?” İşadamı çaresiz bakışlarla cevap verir: “Evet bir ay kalacağım, ama tatil bitti. Karım işinden izin almayı başarmış ve iki gün sonra burada olacakmış…”
Günün Sözü
Silahlı adalet, en kötü adaletsizliğe bedeldir.
Alain
Zekanın sakıncası, insanı devamlı surette bir şeyler öğrenmeye zorlamasıdır.
Bernard SHAW
Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez.
Honore de BALZAC