“İçimde Cam Kırıkları…”

0
208

“Öğretmen Arkadaşım Süleyman İnsan’a sevgilerimle..”

Dalgındı.. Selamladım fakat duymadı.. Bakışlarının kıyısında tuzlu su ışıltılarını fark ettiğimi görünce, gözlerinde çerçevesi kırılmış bir hüznün fotoğrafıyla baktı yüzüme.. “İçimde cam kırıkları..” dedi sustu.. “Bir şiirden dize mi?” diye sordum.. Her hecesinde bir pencere camının kırılma sesiyle okudu dizelerin devamını..

Elimdeki kağıda ilk dizeyi not aldım.. Yüreğimde izi kalsa da cam kırıklarının, unuttum devamındaki sözleri.. Şiirin tamamını yazmak için bir kez daha okumasını isteyeceğimi sezdi.. “Zaman zaman alıp başımı giderim” dedi ve devam etti.. “Giderim denizler ortasında bir adaya..  Dönerim sımsıcak seslerle, renklerle.. Dönerim Ahmet Arif’le, Hasan Hüseyin’le, Nazım’la.. Kederimde sevinç, öfkemde hüzün.. Karanfil kokar  kelimelerin sıcaklığı..  Okur okumaz önce sıcaklığı gider seslerin, sonra renklerin.. Tekrarı olmaz bazı anların.. Fotoğrafı olur belki.. Anısı anlamında elbette duyumsanan o seslerin, renklerin.. Israr etme okuyamam yeniden.. Üşür yüreğim, üşür yüreğin..”

İzin vermedi şiirin tamamını yazmama.. ‘İçimde cam kırıklarıyla’ ayrıldım yanından.. “Fotoğrafı olur belki” sözünden ilham alarak, yaşadığımız anın hatırasını fotoğraflayabilme umuduyla hatırlamaya çalıştım okuduğu şiirden dizeleri..  “Kırık bir aynanın parçaları gibi etrafa dağılmış anıları topluyorum.” Hayır bu, şiirden bir dize değildi.. “Kırmızı Pazartesi” adlı romandan hatırladığım bir cümleydi.. “Rengi hüzün bir gün” olabilirdi, ‘içimde cam kırıkları’ dizesiyle başlayan şiirin çağrışım sağanağında ıslandığım günün adı.. Yer bulabilirdim mesela Necati Cumalı’nın “Yağmurlu Deniz”inden; “Bırakın beni,  Dışarıda yağan yağmurlar alsın, Açıklarda denizin üstünde yüzen, Yağmurlarlayım ben”  dizeleriyle o günün fotoğrafında.. Ya da Atilla İlhan’ın, “Yağmur Kaçağı“ adlı şiirinden; “Elimden tut yoksa düşeceğim, Yağmur beni götürecek yoksa beni” dizeleriyle arka alanda..  Ve ön planda ‘içinde cam kırıklarının sesi” ki Orhan Veli’ye ait;  “Gün olur alır başımı giderim,  Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda, Şu ada senin, bu ada benim..” dizeleriyle elbette..  Şairler değil miydi  zaten ‘kederimizde sevinç, öfkemizde hüzün’ dolu anlarımızın fotoğrafını çeken..

Yüreğimizin okyanus derinliğinde kulaçlarken hüznümüzü,  yorgunluğumuzun durak yeri hasret adalarında bekler bizi “çok üşüyen” şairler.. Yüreğinin sıcaklığını şiirlere aktarırken üşüyen şairlerden biridir mesela  A. Arif.. “Haberin var mı?” çığlığıyla seslenir zulasındaki mahzun resme.. “Kaç Leylim bahar” geçer bilmez, bilir eskidiğini prangalarının Leyla hasretinde.. “Leylim, Leylim, Ayvalar nar olanda, Sen bana yar olanda, Dünyamızın yarısı al yeşil bahar, Yarısı kar olanda..” derken üşür görüşme yerlerinde mahpus damlarının.. “Ufuklarda kış, Dört yön, on altı rüzgar, Ve yedi iklim beş kıta, Kar altındadır” derken yanar dizeleri.. Karanfil kokar şiirinin gezdiği “zemheri” ayazındaki sokaklar.. “Üşüyorum kapama gözlerini” derken gelir  bahar yüreğinin dağlarına.. Karşılıksız aşkı Leyla’da kalsa da, bulur karşılığını şiirlerinin Mecnun’u olan toplumda..

 “Kimi insan otların, kimi balıkların çeşidini bilir / ben ayrılıkların / kimi insan ezbere sayar yıldızların adını / ben hasretlerin” der Nazım, “Otobiyografi” adlı şiirinde.. “Şairin hayatı şiire dahildir” der Cemal Süreya da.. “Hayat kısa, kuşlar uçuyor!” dizelerinin sahibi şair, kısa hayattan uçmasın diye sesler ve renkler, dizlerle resimleyip çağrışımlar sağanağında ıslatır bizi “Fotoğraf” adlı şiirinde..  “Durakta üç kişi, Adam, kadın ve çocuk, / Adamın elleri ceplerinde, Kadın çocuğun elinden tutmuş / Adam hüzünlü, Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü / Kadın güzel, Güzel anılar gibi güzel / Çocuk güzel anılar gibi hüzünlü, Hüzünlü şarkılar gibi güzel.” Hüzünlü şarkılar gibi güzel, güzel anılar gibi hüzünlü bir fotoğraf kaldı “içimde cam kırıkları” dizesiyle başlayan şiiri dinlediğim o günün hatırası olarak yüreğimde.. “Senin adın insanların hizasına yazılmıştır” dizesini ödünç aldım ben de İsmet Özel’den, o fotoğrafı seslerle ve renklerle desenlemek için.. Şair her ne kadar birinci tekil şahıstan söylemiş olsa da “Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak” adlı şiirini,  ‘İçimde cam kırıklarıyla’ yanından ayrıldığım “dosta”  atıfla ikinci tekil şahıs üzerinden aktarıyorum devamını.. “Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydın.  Yazık, şairler kadar cesur değilsin. Çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarından.”

“Bir kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızın / Urban içinde Üşüyüp Üşüyüp kaldığımızın” dizeleriyle başlar Turgut Uyar, “Çok Üşümek” adlı şiirine.. Şair; “Çok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız / Üşürdü ellerimiz aşkımız sonuz uzun sakallarımız” diye devam ettiği şiirini “Bir kalır uzun kitaplarda anısı çok Üşüdüğümüzün” dizesiyle bitirir..

Sararmış fotoğraflar hüznüyle koptu o gün, hazana koşan hayat takvimimin güz renkli yaprağı..  Dalgın bakışlar rüzgarında savruldu zihnimdeki hatıralar arşivi.. Yüreğimin resimler albümündeki o fotoğrafın adı: “İçimde cam kırıkları..”

Selam ve saygılar…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here