Hüzün Takılmak Bazen Bir Kazançtır

0
65

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yazdan çıkamadık daha, okullar açıldı ve koşturma başladı. Ödenmemiş kredi kartları, ev arayan gençler, yeni okluları ile tanışan çocuklar. Aileler hem geçim sıkıntısında hem de her şeyin en güzelini sunmak derdinde çocuklarına ve bütün bunlar sinirleri gerdikçe geriyor, kimisi battı balık diyor çok takmıyor kimisi çok fazla takıyor sonuçta kim nasıl tavır takınırsa takınsın hayat bildiği gibi akıyor. Yetiş yetişebilirsen durumlarındayız… Artık yazdan kalma sonbaharda sıcaklar hüznü gölgelese bile yine de engelleyemiyor belli belirsiz bir hüzün var gördüğüm herkesin gözlerinde, üstelerinde, başlarında…

Özellikle yaz aşklarından ayrılıp okul telaşına düşen gençler onların hüzünlü olması bambaşka azıcık duygudaşlık yaparsak daha çok anlarız onları… Valla bendeniz hangi yaşta, hangi durumda olursam olayım sonbaharda özellikle geceye yakın saatlerde acayip hüzünlenirim ve bunun ne kadar güzel bir duygu olduğunu anlatamam ya da sıcak bir fincan kahvenin boğazdan akarken ki hafif yakıcı yoğun nefis tadı gibi olabilir belki? Hüzünlü olmayı severim çünkü onun için zaman ayırabiliyorum. Çok zaman özellikle bu günlerde çok çalıştığımdan her şey gibi hüzünde terk ediyordu bendenizi hemen kendime geldim var mı öyle hüzünlü olmadan sonbaharı yaşamak?

Hüzün güzel ya hem de çok güzel utangaç bir çocuk gibi güzel. Ve çocuk bir köşede elleri kucağında gözleri yerde öylece bekler onu kucağınıza almayı.

& & & & &

Gece Sesleri

Gece seslerini dinliyorum şu an. Gece sesleri, gece kokuları gibi, gizemli, eksantrik, bazen korkutucu, bazen düşsel… Ve gece ne kokuyor biliyor musunuz? Yanık! Düşsel eksantrik gizem havayla su oluyor. Şöyle bir gece çiçeği koksa derinden bir lavanta ya da denizin kokusu ne gezer? Nerden gelir bu yanık kokusu, nereye gider? Boğazım kavruluyor. Oysa Gazipaşa’da geceler çiçek kokar, gece çiçeği var adı ne bilmiyorum ama kokusu yayılır havaya ve sanki avucunuzun içinde ezilmiş gibi taze çam kokar hava, denizin kokusuna karışıp gelip ta yıldızlara kadar ulaşır.

Bazen bu kokuların bana özel olduğunu sanıyorum, çünkü “ezik fesleğen, ezik çam kokusu geliyor burnuma” dediğimde yüzüme bakıyorlar, bunlardan haberdar bile değiller ne garip değil mi? Peki ama buradaki gecelerin yanık kokusunu yine yalnız ben mi alıyorum geldiğimden beri? Sanıyorum yine evet. Bir ödül ve bir ceza gibi?

Ve gece kokularını unutup gece seslerine gelirsek ah onlarda başka bir dert… Gece sesleri çok yoğundur, önce vicdanınızın sesi en yüksek perdeden, kulaklarınızda çınlar, onu susturmak mümkün değil. Sonra sırasıyla günün hesaplaşması ve bir köpek havlasa uzaktan yırtsa kulaklarımdaki uğursuz sesleri dersiniz sonra kalkıp sarkıyorum karanlık sokağa hiçbir yerde ışık yok peki bu fısıltılar nerden geliyor? Gazipaşa’da da sesler vardı, fısıltılar yüklüydü gece ama onlar denizin sevdalı dalgaların kıyıya vuran şarkıları vuy vuy derken aşklarını haykıran. Fulyaların da fısıltıları gelir kokularından önce onlarda geceye aşıktır.

Ve uzun sürmez gece bazen Gazipaşa’da hemen biter. Böcekler aniden ortaya çıkar ve biraz önce özlediğiniz köpek sesleri, traktör homurtuları ve sürüsünü otlamaya götüren çobanın kavalı! Ah ya ah ne çabuk özlemişim oraları? Bendeniz hüzünlü olmayım da kim olsun Allah aşkınıza. Ve şimdilik hoşça kalalım sevgiyle, sağlıkla hep birlikte ayrımsız gayrımsız… Gerçek dünyaya dönüş için kemerlerimi bağlamalıyım. Sağlılık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Ve bir kıssadan hisse öyküsü.

Ebû’l-Haseni’l-Harkânî (k.s)hazretleri şöyle anlatır: “İki kardeş vardı. Bu iki kardeşin hizmete muhtaç bir anneleri vardı. Her gece kardeşlerden biri annenin hizmeti ile meşgul olur, diğeri Allah Teâlâ’ya ibâdet ederdi. Bir akşam, Allah Teâlâ’ya ibâdet kardeş, yaptığı ibâdetten, duyduğu hazdan dolayı kardeşine:

‘Bu gece de anneme sen hizmet et, ben ibâdet edeyim, dedi.

‘Kardeşi kabul etti. İbâdet ederken secdede uyuya kaldı ve o anda bir rüya gördü. Rüyasında bir ses ona: ‘Kardeşini affettik, seni de onun hatırı için bağışladık, deyince genç:

‘Ben Allah Teâlâ’ya ibâdet ediyorum. Kardeşim ise anneme hizmet ediyor. Fakat beni onun yaptığı amel yüzünden bağışlıyorsunuz, dedi. Ses ona:

”Evet, senin yaptığın ibâdetlere bizim hiç ihtiyacımız yok. Fakat, kardeşinin annene yaptığı hizmetlere annenin ihtiyacı vardı” karşılığını verdi.

Alıntı: Fazilet Takvimi 1997-Nisan

& & & & &

Adaleti ile dillere destan Gazneli Mahmut’un çekik yüzlü, uzun boylu, kuru ciltli, kalkık burunlu, köse biridir. Aynanın karşısına geçip yüzünün güzel olmamasından şikayet ettiğini, durumu veziri Ahmet b. Hasan’a bildirdiğinde “Efendimiz, halkın sizi sevmesi için siz altını sevmeyin yeter” dediğini anlatır ve o günden sonra hazinenin altınlarını halka dağıtarak halkı zengin ederek devleti güçlendirdiğini, adaleti ülkenin her tarafına yaydığını ve “Sultan” lakabını ilk olarak hakkıyla onun kullandığını, sultanın yüzünü görmeyenlerin, sultanın adaletini gördüğünü anlatır.

(Nizamülmülk, Siyasetname)

Günün Şiiri

Bu Yol Nereye Gider

bir kuğunun boynuna dokunurken

 

yol bir yere gitmez

içerde

düz saçlara uğrar

ayak üstü bir akşamüstü

her plansız ürperişin sonu

hüsran

ve hüsran

çok sanat müziği bir kelimedir

 

yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

yol yoluyla gidebilir yare

yoldan çıkabilir apansız

ve ömür bitebilir yoldan önce

ama yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

yaşamak

hızlı bir ölme biçimidir

düşünce ışıktan yavaşsa

erken gidilmelidir

gerdan sözcüğüne

bir kuyumcuda da rastlayabilirsin

bir kasapta da

kalbin sızlamaz

bir kuzu yüreğini vitrinde görünce

o bir beslenme biçimidir

ama korkarsın

kurdun sevdiği havadan

ayakkabı yaparsın yılandan

 

yol bir yere gitmez

o bir durma biçimidir

her garantiyi istersin hayattan

oysa ölümle yaşam arası

uzun malum ince bir yol

bir yere gitmez

o bir ölme biçimidir

 

iyi yolculuklar denmez bir gidene

yapılamaz çünkü

çok yolculuk bir seferde

yolcu denmez her gidene

herkes o yolun taraftarı olmayabilir

hiç bir sürgün

gittiği yolu sevmez mesela

 

yol bir yere gitmez

o bir susma biçimidir

soğuk bir taşıtın uğultusunda

Yılmaz ERDOĞAN

Günün Fıkrası

Şapka satarak geçinen bir adamın yolu bir gün bir ormana düşmüş. Adam biraz yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış, bir ağacın altına oturmuş. Şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş ve uykuya dalmış. Birkaç saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmış. Bir de bakmış ki yanındaki sepet bomboş. Şapkalar gitmiş. Kafasını kaldırıp ağaca bakmış ki, ağacın dallarında bir sürü maymun, her birinin kafasında adamın şapkaları… Adam düşünmeğe başlamış: “Ben şimdi ne yapıcam, şapkaları bu maymunlardan nasıl geri alacam ? ” Düşünceli bir şekilde kafasını kaşırken bakmış ki, maymunlar da adamın taklidini yapıyorlar, kafalarını kaşıyorlar. Adam ellilerini havaya kaldırmış, maymunlarda… derken adam ne yapacağını bulmuş, kendi kafasındaki şapkayı çıkarıp yere atmış, maymunlar da… Adam böylece bütün şapkaları geri almış, sepetine koyup yoluna devam etmiş.Aradan 50 yıl geçmiş…Artık adamın bir torunu varmış, o da dedesi gibi şapka satıcısı olmuş.Genlerden bir gün onun da yolu aynı ormana düşmüş.Hava yine çok sıcakmış ve genç adam bir ağacın altına oturmuş, şapkalarla dolu sepetini yanına koymuş ve uykuya dalmış…Bir saat sonra uyanmış, bir de bakmış ki sepetin içinde şapkalar yok…derken tuhaf sesler duymuş, bir de kafasını kaldırmış ki ağacın üstünde bir sürü maymun, hepsinin kafasında birer şapka.Düşünmüş…” Dedem yıllar önce bana bir hikaye anlatmıştı… ne yapacağımı çok iyi biliyorum…” Adam kafasını kaşımaya başlamış, maymunlar da aynısını yapmışlar…adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da.. ve adam gülümseyerek kendi başındaki şapkayı çıkarmış yere atmış… o anda ağaçtaki maymunlardan biri yere inmiş, adamın yere attığı şapkayı kapmış, adama da bir tokat atmış ve şöyle demiş : “Sadece senin mi deden var? ”

Günün Sözü

İnsanın en büyüğü, en Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalman iyidir.
Gandhi

Zafer, “Zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı ise, “Başaracağım” diye başlayarak sonunda “Başardım” diyebilenindir.
Mustafa Kemal Atatürk

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here