Herkese Lazım…

0
75

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçtaroğlu’nun başlattığı “adalet” yürüyüşü bütün hızı ile artarak devem ediyor. Tabi zorlu bir yürüyüş ve dün ne yazık ki  Cumhuriyet  Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Ankara’dan Adalet Yürüyüşü’ne katılanlar arasında bulunan 69 yaşındaki Hasan Tatlı adlı vatandaş 70 dakikalık yürüyüş sonrası verilen mola sırasında kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmiş. Allah’tan rahmet diliyoruz. Herkesin başı sağ olsun. Hiçbir zaman unutulmayacak her zaman rahmetle sevgiyle, saygıyla anılacak 69 yaşındaki adalet neferi…

Ve aniden başlayan “adalet yürüyüşü” her kesimden destek görüyor. Çünkü adalet  herkes için, her zaman lazım olacak bir şeydir. Laf atmalar tabi olacak ve oluyor. Ancak kimsenin kimseye hakaret etmeye hakkı yok. Özelikle tehdit etmeye ya da başka olumsuzluklara. Eğer burası özgür bir ülke ise ve birinin özgürlüğü diğerin zindanı değilse herkes bu yürüyenlere saygılı ve destekçi olmalı diye düşünüyorum.

Gerçi adalet belki tarihinde ilk kez bu kadar acayip bir şekil aldı ya, var mı yok mu diye tartışılmaya başlandı. Ve eğer bugün tartışılıyorsa bir dakika durup düşünmek gerekirdi. Belki o zaman bu yürüyüşe de gerek kalmazdı. Ama artık zamanımızda düşünmek bir lüks oldu. “At çamuru izi kalsın” durumları yaşıyoruz. Sözde Ramazan ayındayız, yoksulluk diz boyunu geçti açlık sınırına vardı. Zenginlik ve ihtişam aldı başını gidiyor. “Benlik” duygusu, eşitlik, kardeşlik ve adillik gibi erdemleri eritti gitti.

Ama biz umudumuzu yitirmiyoruz, bir gün her şey güzel olacak buna inanmak istiyoruz. Yarın Allah izin verirse Ramazan ayının en önemli gecelerinden Kuran-ı Kerim’in indirilmeye  başlandığı gece olan Kadir gecesini idrak edeceğiz. Dilerim bu gecede bütün dileklerimiz  ve orucumuz kabul  görsün sevgili okuyucularım ve şimdi sağlıkla, sevgiyle ayrımsız gayrımsız  kalalım. Yase

& & & & &

Vaktiyle, kardeş olan Kabil ve Habil isminde iki Adem oğlu, Allahü Teâlâ için birer kurban, ona manevî yakınlık sağlayacak birer nesne arz etmişlerdi. Kabil katı tabiatlı, Habil ise takva sahibi bir kimse idi. Herhangi bîr delil ile Habil’in kurbanının kabul olunduğu Kabil’in kurbanının ise kabul olunmadığı anlaşıldı. Kurbanı kabul edilmeyen Kabil, Habil’in kurbanının kabul edilmesinden dolayı ona hased ederek: “Ahdim olsun seni öldüreceğim, dedi. Habil de dedi ki: “Allahü Teâlâ ancak takva sahiplerinden kabul buyurur. Binaenaleyh Allah’dan kork, niyyetini düzelt. Eğer sen beni öldürmek için elini uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi uzatmam. Çünkü ben, âlemlerin Rabb’ı olan Allah’dan her halde korkarım. Ben bu suretle şunu isterim ki, beni günaha sokmayasın da hem benim günahım, hem de kendi günahınla dönüp gidesin, bu iki günahı yüklenerek can verip Hakk’ın huzuruna Varasin da Cehennem ehlinden olasın. Zira zalimlerin cezası budur.

Bu takva, bu salim fikir, bu hayır ve nasihat, bu kardeşlik hissi üzerine, kurbanı kabul edilmeyen zalim Kabil’in nefsi, kendisine kardeşi Habil’i öldürmeyi arzu ettirdi. Yani vaz geçirmek şöyle dursun öyle bir cinayet güya bur tâat şevkiyle endişesiz yapılabilecek, mâniden uzak, arzusuna uyulur bir şey gibi gösterdi, kolaylık hatta gayret verdi. Bu suretle nefsi, Kabil’e bu cinayeti bir yem gibi önüne gerilmiş pek hoş bir şey gibi gösterip ve bu isyanı icrası lâzım bir tâat gibi kabul ettirince de Kabil kardeşini öldürdü. Ancak, bu cinayeti ile kendisine bir fayda sağlama ihtimali olmadığından başka, dininde de, dünyasında da hüsrana uğradı, zarar ve ziyan içinde kaldı, öldürdüğü kardeşinin cesedini ne yapacağını şaşırdı, çaresizlikler içerisinde kıvrandı. Sonra Allahü Teâlâ, yerde deşinen bir karga gönderdi. Bu gönderiş ve deşiniş ona kardeşinin cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek içindi. Katil, karganın bu hareketinden ilham alarak: “Eyvahlar olsun, vay bana, ben şu karga kadar olup da kardeşimin iaşesini gömüp gizlemekten aciz oldum ha!..” dedi ve bunun üzerine nadimler güruhundan oldu, pişmanlıklar içerisinde kaldı.

& & & & &

Bu kıssadaki Kabil ve Habil ismindeki iki kardeşin Adem aleyhisselâmın kendisinin iki oğlu olduğu, ekseri müfessirlerin görüşü olmakla beraber israil oğullarından iki Adem oğlu olduklarını söyleyenler de vardır. Ancak dikkat edilmesi lâzım gelen husus, şahısların tâyini değil, vak’anın hakikatidir. Çünkü Kabil ve Habil kıssası namıyla acaip ve garip bir çok şeyler söylenmiştir. Binaenaleyh hata olmak ihtimalinden kurtulamayacak olan türlü türlü rivayetlerden ve tafsilâttan sakınarak Kur’ân-ı Kerîm’deki beyanın esas alınmasına dikkat çekilmiştir. Nitekim mealen şöyle buyrulmuştur: “Allahü Teâlâ iki Adem oğlu ile bir mesel darb etti, bunun hayrını tutun, şerrini bırakın.”

& & & & &

(Mâide sûresi)

İbrahim sürekli halkına putlara tapmanın tutarsızlığını sözle anlatmaya çalışmış ancak halkı Hz. İbrahim’in anlamıyor veya anlamak istemiyormuş. Hz. İbrahim halkını daha farklı yöntemlerle uyarmaya devam etmiş. Hz. İbrahim’in yaşadığı şehirde putların bulunduğu büyük bir tapınak varmış insanlar buraya gelerek putlara hediyeler sunar ve onlara dileklerini yere getirmeleri için dua edermiş.

Bir bayram günü bütün halk eğlenceye dağıldığı bir vakitte İbrahim peygamber gizlice tapınağa girmiş. Elindeki baltayla büyük put hariç bütün putları bir bir kırmış. Sonunda baltayı büyük putun boynuna asarak kimseye görünmeden tapınaktan ayrılmış. İnsanlar geri döndüğünde putların kırıldığını görünce dehşete kapılmışlar Hz. İbrahim’in putlara inanmadığı için ondan şüphelenmişler.

Hemen onu tapınağa çağırıp putları kimin kırdığını sormuşlar. Bu durum (kur’an-ıkerim’de) şöyle anlatılır:

“Dönemin Kralı Nemrut verecek bir cevap bulamamış. Etrafındaki kişilerden bazıları ”Eğer iş yapacaksanız yakın O’nu da tanrılarınıza yardım edin” demiş. Sonunda kocaman bir ateş yakmışlar, peygamberi de alev alev yanan ateşe atmışlar. Herkes nefesini tutmuş onları izliyormuş. Allah ateşe ‘ey ateş İbrahim için serinlik bir gül bahçesi ol’ demiş her şeyi yakan ateş Hz. İbrahim’i yakmamış. İbrahim’e serin bir gül bahçesi olmuş. Hz. İbrahim bu mucize için Allah’a yürekten teşekkür etmiş.

Günün Şiiri

Gülbahar Kadın

Gülbahar adım.

Şehirleri karış karış dolaştım.

Altmış beş yaşım.

Ömrüm kaldıysa eğer…

Devam arkadaşım.

 

Sokakta insan yüzleri bambaşka

Ve sokakta insan avare.

Nice olaylar gördüm.

Ve eskidim, yoruldum, soldum…

 

Geçen gün çek çek arabamla…

Sokakları karış karış,

Teker teker dolaştım.

Ve yine arkamda sesi erkeklerin

Ve yine utanç ve keder bendim de.

Ve yine anneleri yaşındayım fikrimce.

 

Biraz ilerledim, güneş tepemde.

Ve dolaşırken karış karış ve yine…

Yalancı, yabancı insanlar.

Acıdım memleketin haline.

 

İnanırdım, bir zamanlar asilliğine kanımızın.

Acıdım ve artık kanıksadım.

Benim adım Gülbahar

Altmışbeş yaşım.

Acıdım sokaklara

Ve çek çek arabamla uzaklaştım.

Her karışımda…

Zehra ÇETİN

Günün Fıkrası

Çömlek Hesabı

Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atar, Hoca. Bir avuç taş doldurur çömleğin içine Hoca’nın yaramaz oğlu, muziplik olsun diye.

Bir zaman sonra arkadaşları: “Bugün Ramazan’ın kaçı acaba? diye sorarlar Hoca’ya. Hoca’da: “Şimdi eve gider öğrenirim. Biraz sabredin.” der ve evinin yolunu tutar.  Çömleği boşaltır; bir sayar, iki sayar… Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir halde döner arkadaşlarının yanına Hoca. “Arkadaşlar, bugün, Ramazan’ın kırk beşi” der.

Hoca’nın bu cevabına gülüşürler arkadaşları. Aralarından biri: “Aman Hocam, bir ay otuz gündür. Hiç Ramazan’ın kırk beşi olur mu?” diye itiraz eder. Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle: “Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan’ın yüz yirmi beşi!”der.

Günah

Bir Ramazan günü Nasreddin Hoca’nın gözleri susuzluktan afallamış. Dayanamayıp bir çeşmeye çaktırmadan yanaşmış. Tam suyunu içerken, bir köylü görmüş hocayı: “Aman hoca, günah değil midir bu yaptığın!” “Yıkıl karşımdan, Ramazan gider bir daha gelir, ama ben gidersem bir daha gelmem; ne günahı!”

Günün Sözleri

Geç kalan adalet, adaletsizliktir.

W.Savage Landor

Haksızlığa sapıp bütün insanların senin peşinden gelmeleri yerine, adaletli davranıp tek başına kalman iyidir.

Gandhi

İnsanın en büyüğü, en yüksek mevkide iken tevazu gösteren, kudret sahibi iken affeden ve kuvvetli olduğu vakit adaletle hareket edendir.

A.B.Mervan

İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmak.

V.Hugo

Kılıcın yapamadığını adalet yapar.

Kanuni Sultan Süleyman

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here