Güvenmek İsteriz…

0
139

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bizim mahallede bu sabah sular akmıyor. Öğlen oldu hala gelmedi! Bu son günlerde su kesilme olayı sık sık yaşanır oldu mehlemizde ya da İskenderun her tarafında bilemiyorum artık. Bildiğim bir şey varsa suyun yokluğunun çok kötü olduğu. Sanki her şey kirli gibi geliyor insana. Oysa suya şu ya da bu şekilde erişebiliyoruz içme suyunu kullanıyoruz elimizi yüzümüz hatta duşumuzu bu suyla alıp güne temiz bir başlangıç yapıyoruz buna rağmen sanki su musluktan akmadığı için kendimizi temizlenmemiş pislik havada asılıymış gibi hissediyoruz.

Ve en ufak bir esinti ile her tarafa bulaşacağını. ve bulaşıyor çünkü duş almakla bitmiyor temizlik,  banyo ve tuvaletlerin temiz olmaması bütün evin pis olması demektir bir çoğumuz için. Ve su gelince sanki hayat yeniden başlıyor! Ve şu an su geldi. Yerimden kalkmadan suyun geldiğini öğrendim.  Ve öğrenmemle birlikte sanki havadaki pislik bir anda dağıldı gitti. Oysa bilgisayarımın başında dünyayı dolaşırken suya ihtiyacım yoktu. Duşumu almışım her tarafım temiz buna rağmen suyun yokluğu kafamın bir kenarında duruyor demek ve kuşku içindeymişim “ ya gelmezse “ geleceğine güvenmek istiyorum! ve insan işte bu güvenmek ister ve. Boşuna dememiş büyüklerimiz” Allah kimseyi gördüğünden etmesin “diye.

Ve duygudaşlık yapmak istiyorum su sıkıntısı çeken ülkelerin insanları ile.  Ama yapamıyorum! Çünkü onlar susuzluğa alışmış biz ise suya. Ve şükrediyorum Allah a bize verdiklerine. Ve bu sular neden kesiliyor sorusuna geldi sıra? Yanıtı kendimce vereyim.  Her taraf şantiye alanı ya… Sanırım su borularına zar veriyorlar ya da bir müddet ligine kesiyorlar. Valla nedeni ne olursa olsun suyun kesilmesi hayatın durması gibidir. Ve gerçekten bir anda etraf mikrop yuvasına dönebiliyor.  Dilerim su kesintileri devam etmez.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım. Sağlıkla sevgiyle kalalım suların şarıl-şarıl aktığı havanın doğanın, temiz olduğu bir dünyada ayrımsız gayrımsız. Yase

& & & & &

Başarının Sırrı

Adamın biri tek başına parkta oturuyor, başı ellerinin ara­sında kara kara düşünüyordu. İşleri bozulmuş, iflasın eşiğinde bir işadamıydı kendisi. Ne yaparsa yapsın bir türlü durumu düzeltemiyordu. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamı­yordu. Zaten parka da can sıkıntısını biraz hafifletmek için gelmişti.

O sırada önünde yaşlı bir adam durdu: “Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle paylaşmak ister misin?” diye sordu yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, “Sana yardım edebilirim.” dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamı­nın adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: “Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al!” dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

Adam elinde çek öylece kalakaldı. Neden sonra elin­deki çeke bakmayı akıl edebildi. Bir an gözlerine inanamadı. Çekte yüz bin dolar yazıyordu ve imza ise ülkenin önde gelen zenginlerinden birine aitti. “Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim” diye düşündü ilkin. Ardından bir yıl sonra borcunu geri ödeyeceğini düşünerek çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu.

Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı. Küçük büyük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işle­ri doğurdu. Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koya­bilmişti.

İlerleyen zamanda ise borçlarından tümüyle kurtul­muştu; hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti.

Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekle­di. Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiği­ni gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü pay­laşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire “Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi ra­hatsız etmemiştir!” dedi. “Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisi­nin çok zengin biri olduğunu söylüyor” diye ekledi. Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.

İşadamı şaşkın bir şekilde öylece donup kaldı. Bütün bir yıl boyunca arkasında yüz bin dolar olduğuna inana­rak işler almış, yapmış ve satmıştı. Birden, hayatının akı­şını değiştiren şeyin para olmadığını fark etti. Hayatını değiştiren şey yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı. Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.

& & & & &

Denemeyi Göze Almak

Eski zamanlarda bilge bir kral vardı. Kral maiyetinden bi­rine önemli bir görev verecekti. Çok sayıda kişi bu göreve talipti ve kral bir seçim yapmak durumundaydı. Nihayet adaylar için bir imtihan düzenledi.

Kral, adayların sarayın dış kapısının önünde toplan­malarını emretti. Kapı çok büyük ve ağırdı; tek bir kişinin bu kapıyı açıp kapatması söz konusu bile değildi. Kral maiyetine seslendi: “Kapıyı kim açabilirse görev onun­dur!” dedi. Adaylardan bazıları “açamayız” der gibi başlarını salladılar. Peşin hükümlü olmayan diğerleri ise kapıyı daha yakından incelemek istediler; fakat neticede onlar da kapıyı açamayacaklarını belirttiler.

O sırada kralın lordlarından biri kapının yanına gitti; dikkatlice kapıyı yokladı ve sonunda bütün gücüyle ka­pıya yüklendi. Kapı ağır ağır açılmaya başladı, insanlar şaşkınlıkla bakakalmışlardı. Bu nasıl olabilirdi? Aslında durum göründüğü kadar karmaşık değildi. Kral, önceden kapının arkasına gizlice bir düzenek yaptırmıştı ve bu sa­yede kapının tek bir kişi tarafından açılabilmesi mümkün olmuştu. Kral bu sayede adaylardaki deneme isteği ve yürekliliği açığa çıkarmak istiyordu.

Kral lordu yanına çağırdı ve ona şöyle dedi: “Sadece gördüklerine ve işittiklerine bağlı kalmadan kendi gücü­nü devreye soktuğun ve denemeyi göze aldığın için sa­raydaki görevi sen alacaksın.”

& & & & &

Kim Kazanacak

Bir Kızılderili kabilesinde yaşlılardan biri kabilenin ço­cuklarına eğitim veriyordu. Onlara dedi ki: “İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş… İki kurt arasında… Bu kurtlardan birisi korkuyu, öfkeyi, kıskanç­lığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibiri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, ya­lanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor. Diğeri ise zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, ne­zaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde… “

Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika dü­şündüler ve içlerinden biri yaşlı Kızılderili’ye sordu: “Hangi kurt kazanacak?”

Yaşlı Kızılderili kısaca cevap verdi: “Beslediğiniz…”

Günün Şiiri

Su Serp Sineme

Çıkamazsın, gönlüm haremdir sana

Bakamazsın, eller mahremdir sana

Umut pınarından su serp sineme

Aslı’sın, bu yanan Kerem’dir sana…

Cemal SÜREYA

Adam

Adam şapkasına rastladı sokakta
Kimbilir kimin şapkası
Adam ne yapıp yapıp hatırladı
Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz
Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar
Bir  kadın kimbilir kimin karısı
Adam ne yapıp yapıp hatırladı.

Yıldızlar kıyamet gibiydi kaldırımlarda
Çünkü biraz evvel yağmur yağmıştı
Adam bulut gibiydi, hatırladı
Adamın ayaklarının altında
Yıldızların yıldız olduğu vardı
Adam yıldızlara basa basa yürüdü
Çünkü biraz önce yağmur yağmıştı.

Cemal SÜREYA

Cıgarayı Attım Denize 

Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
Uzun saçlı iri memeli kadınlarıyla
Bir akdeniz şehri çıkabilir içinde
Alıp yaracak olsa yüreğini
Şimdi bir güvercinin

Şimdi sen tam çağındasın yanına varılacak
Önünde durulacak tam elinden tutulacak
Hangi bir elinden güzelim hangi bir
Bir elinde kızlığın duruyor garip huysuz
Öbür elinde yetişkin bir günışığı
Daha öbür elinde de kilometrelerce hürlük
Çalışan insanlar için akşamlara kadar
Toz duman içinde
Bir elinde de boyuna ekmek kesiyorsun

Biz eskiden de en aşağı böyleydik senlen
Bir bulut geçiyorsa onu görürdük
Bir minarenin keyfine diyecek yoksa onu
Bir adam boyuna yoksulluk ediyorsa onu
Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına
Bir cıgara atmışsak denize
Sabaha kadar yandı durdu

1954
Cemal SÜREYA (Üvercinka)

Günün Fıkrası

İnsanlar Gibi Düşünür

Nasrettin Hoca pazarda dolaşırken, bir papağanın on iki altına satıldığını görünce şaşıp kalarak yanındakilere sormuş: “Bu kuş neden bu kadar para ediyor?” “Bu papağandır” demişler, “konuşur.”

Hoca doğru evine gitmiş. Hindisini koltuğunun altına alıp pazara getirmiş. “Kaça hindi ?” diye sormuşlar. “On beş altın” demiş Hoca. “Bir hindi on beş altın eder mi?” demişler.

“Görmüyor musunuz!” demiş Hoca; “Yumruk kadar papağanı on iki altına satıyorlar.” “Onun marifeti var, insan gibi konuşur. Ya seninki ne yapar?” diye sormuşlar. “O düşünmeden konuşur” demiş Hoca ; “Bu da insanlar gibi düşünür.”

Günün Sözü

Güvendiğin dağlara kar yağarsa karla dağı baş başa bırak.

Mevlana

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here