Geçmiş Kurban Bayramımız Kutlu Olsun

0
30

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Hep birlikte iyi olmaya çalışıyoruz kuşkusuz. Çünkü içinde bulunduğumuz ortam, değil iyi olmak, insanı çıldırtacak kadar karışık ve haksızlıklar ve adaletsizlikler ve pahalılık içinde tepeden tırnağa. Doğrusu yüz milyon kez sözün bitiği yere geliyoruz ve yeniden söz üretiyoruz, sanırım bu konuda uzmanlaştık. Bizde söz bitmez nokta yok. Sayın Kılıçdaroğlu “nokta” diye masaya vurdu ama o da inanmıyordur “noktaya” falan.

Ve işte işin en acı tarafı artık inanıcımız kalmadı. İnsanlığa dair. Vicdan ve duygudaşlığa adalet ve eşitliğe… Gemisini yürüten kaptan, fırsatçılılık sanki böyle bir felaketi bekliyordu. Bir tarafta fahiş ev kiraları, bir tarafta acımasız kiracılar. Ev sahipleri kiracılarını acımasızca evden çıkarıyor ya da ödenmeyecek büyüklükte fiyat istiyor. Ya bu neyin kafası valla anlamak mümkün değil. Aslında her yer enkaza dönmedi mi bir anda insanlar üstelerinde başlarında bir şey olmadan yalın ayak sokaklara dökülmedi mi? Biz mi yanlış biliyoruz. Aslında gökten para mı yağdı sanıyoruz? Ki bir anda fiyatlar uçuveriyor? Valla Allah akıl versin diyorum o kadar!

Bir tarafta da hala 750 TL’ye 3+1 de oturanlar var. Yani onlara da el insaf demek lazım, en azından onlardan şunu ikiyle çarpın deniyor ev sahiplerine saldırıyorlar. Onlara da Allah akıl versin diyorum çünkü gerçekten hep birlikte aklımızı yitirmiş durumdayız. Faturalar zaten canımızı okuyor çarşı pazarı hiç söylemiyorum bile. Yetmiyor, gecikme zammı olarak bilmem kaç lira ödeyeceksiniz diye ev telefonlarına ikaz geliyor. Ne zaman bu kadar garip yaratıklar olduk? Yoksa hep içimiz böyle miydi fırsatını bulunca ortaya çıktı? Gerçekten bu ortamda yaşamak çok ama çok güç en büyük yalnızlık buymuş şimdi anladık.

Ve sevgili belediye çocuk bahçeleri yapıyormuş. Sokaklar pislik içinde, yıkık kaldırımlar, kokan terk edilmiş evler. Yolara dağılan çöpler, sözde ilaçlama yapılıyor her yer sinek kaynıyor, merak ediyorum bu ilaçlar sinekleri beslemek için mi aslında sıkılıyor? Doktorlar tansiyona dikkat diyor ve bir sürü şeye ama gel de tansiyonun atmasın? Ve bu çocuk bahçelerini nimetten san. Valla bugün çok sinirliyim. Haksızlıklara dayanma katsayım çok düşük. Hadi beş aydır sabrediyordum ama artık sabredemiyorum, çevremdeki haksızlıklar hak ihlalleri, vicdansızlık, acımasızlık “artık yeter” diye bağırmama neden oluyor. Özelikle sokağa çıkıp da etrafa saçılmış çöplere kedi köpek pisliklerine basmamak için zikzaklar çizerek yürümek zorunda oluyorum ya sinirden çıldırıyorum valla. Zaten kaldırmalar çıkık kırık boş evlerden “ki bunlar sözüm ona koruma altında” kimse dokunmuyor ama şehrin mikrop yuvaları olmuşlar. Onlardan gelen ağır kokular kaldırımda ölmüş, sıçanları, kuşları görünce “bu kadarda olmaz” diyorum. Hani birlik ve beraberlik zamanındaydık. Sevgili hayvan sahipleri, sevgili belediye, sevgili yetkililer neredesiniz?

Doğa vurdu birde el birliği ile bizde mi vuralım diyoruz. Milet bahçesindeki çadırların çoğu kaldırılmış ama orası acaba ne zaman temizlenecek? “Günde birkaç adım atıp enerjimizi boşaltalım” diyoruz ama etrafta yine bir dolu artık pislik! Sözüm hepimize yalnızca yetkilere değil. Hepimiz elimizden geleni yapmalıyız, hepimizin ne yapması gerektiğini birileri söylemeyecek örneğin çöpü kutuya değil de yere bırakmanın mantığı var mıdır ya da nedir? “Kutuya koy” diye tabela asmak mı gerekir. “Köpeğinin pisliğini temizle” diye tabela asmak mı gerekir.

Evini temiz tutmak için önce kapının önünü temiz tutman gerektiğini birisi mi anımsatmalı,  verdiğim kira gerçekten az bunu kendimi zora sokmayacak kadar artırsam iyi olur demek için birisi mi uyarmalı? Bu insanlar çok mağdur bende onları daha çok mağdur etmeyip diyerek kirayı ile kavgaya tutuşmamak için birsi mi uyarmalı?  Bu sorunlar zaten vardı ama şimdi zirvede valla.

Ve sıkıntıların ancak yüzde biri bile değil bunlar. Ve biz bu ortamda kurban bayramını kutladık! Yine kan akıtıp barış sevgi birlik beraberlik mesajları verdik. Keşke böyle olmasaydık. Gerçekten samimiyetten, sevgiden, saygıdan söz edebilseydik. Hak ve hukukun işlediği, herkesin eşit şartlarda eşit haklara sahip olduğu, iftiranın yalanın kumpasın anlamını dahi bilmeseydik. Deprem bize kıyameti yaşattı, hepimin kaybı var, hepimiz kırk döküğüz ama keşke öyle bir şey olsaydı gerçekten nahifleşip birbirimize kol kanat gerebilseydik. O zaman belki bu bayramı gönül rahatlığı ile kutlayabilirdik.

Tamam sinirliyiz, tamam üzgünüz, tamam isyan içindeyiz belki geç kalmış bir içe vurmadan çıkmak istiyoruz ama her zaman birlik ve berberlikten yanayız sevgi ve sağlıktan barıştan.

Ve sevgili okuyucularım bayram üzeri bu yazıdan dolayı özür diliyorum ancak biliyorum ki hemen çoğumuz bu duygular içindeyiz. Dilerim bir daha bu durumda bayram kutlamak zorunda kalmayız.  Hepimizin geçmiş Kurban Bayramı kutlu, sağlıklı, mutlu olsun dilerim. Kayıplarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Yase

& & & & &

Mesnevi  “Benliğin Şımartılması”

Ten kafese benzer. Girenlerin, çıkanların, insanla dostluk edenlerin aldatmasıyla can bedende dikendir. Bu “Ben senin sırdaşın olayım” der. Öbürü “Hayır, senin akranın, emsalin benim” der.

Bu der ki: “Varlık aleminde güzellik fazilet, iyilik ve cömertlik bakımından senin gibi hiçbir kimse yok.” Öbürü der ki: “İki cihan da senindir. Bütün canlarımız senin canına tabidir.” O da, halkı, kendisinin sarhoşu görünce kibirlenir, elden, avuçtan çıkmağa başlar. Şeytan onun gibi binlerce kişiyi ırmağa atmıştır!

Dünyanın lütfetmesi ve yaltaklanması, hoş bir lokmadır, ama az ye. Çünkü ateşten bir lokmadır! Ateş gizlidir, zevki meydanda. Dumanı sonunda meydana çıkar.

Sen “Ben o medihleri yutar mıyım? O, tamahından methediyor. Ben, onu anlarım” deme! Seni metheden, halk içinde aleyhinde bulunursa onun tesiriyle gönlün, günlerce yanar.

Onun; mahrumiyetten senden umduğunu elde edemeyip ziyan ettiğinden dolayı aleyhinde bulunduğu halde, O sözler, gönlüne dokunur, onun tesiri altında kalırsın. Medihten de bir ululuk gelir, dene de bak! Medihin de günlerce tesiri altında kalırsın. O medih canın ululanmasına, aldanmasına sebep olur.

Fakat bu tesir, zahiren görünmez, çünkü methedilmek tatlıdır. Kınanmak acı olduğundan derhal kötü görünür. Kınanmak, kaynatılmış ilaç ve hap gibidir; içer, yahut yutarsa uzun bir müddet ızdırab ve elem içinde kalırsın.

Tatlı yersen onun zevki bir andır, tesiri öbürü kadar sürmez. Zahiren uzun sürdüğü için de tesiri, gizlidir. Her şeyi, zıddıyla anla! Medhin tesiri, şekerin tesirine benzer; gizli tesir eder ve bir müddet sonra vücutta deşilmesi icab eden bir çıban çıkar.

Nefis çok övülmesi yüzünden Firavunlaştı. Alçak gönüllü, hor, hakir ol; ululuk taslama! Elinden geldikçe kul ol, sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgan olma! Yoksa; senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.

Evvelce seni aldatıp duranlar, o vakit seni görünce “Şeytan” adını takarlar. Seni kapı dibinde görünce hepsi birden “Mezarından çıkmış hortlak” derler; Genç oğlan gibi. Ona önce Tanrı adını takarlar, bu yaltaklıkla tuzağa düşürmek isterler. Fakat kötülükle adı çıkıp da zaman geçince bu kötülükte sakalı çıkınca; artık ona yaklaşmaktan Şeytan bile utanır.

Şeytan, adamın yanına bir kötülük için gelir; senin yanına gelmez. Çünkü sen Şeytan’dan da betersin. Şeytan, sen insan oldukça izini izler, ardından koşar, sana şarabını tattırırdı.

Ey bir işe yaramaz adam! Şeytan huyunda ayak direyip şeytanlaşınca senden Şeytan da kaçmaktadır. Eteğine sarılan kimse de, sen bu hale gelince senden kaçar!

Günün Şiiri

Anadolu

Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak…
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım…
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa’da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?

Ahmed ARİF

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here