Gazipaşa’da Sonbahar

0
113

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Yaz sona ermek üzere, sonbaharın renkleri, sesi ve kokusu derin bir melankoliye çağırıyor hepimizi. Bir başka oluyor akşamlar artık. Güneş  erkenden gümrah ağaçların ardından kızıl renklerini sarı sulara, denize, gökyüzüne yansıtarak adeta kaçarak  batıyor denizin derinliklerine. Bir sessizlik  iniyor kızıllaşan gün batımına, yaprak kıpırdamıyor, kuşlar susuyor, insanlar susuyor, dünya susuyor.

Eylül akşamları böyle başlıyor Gazipaşa’da. Sonra bir belediye otobüsü geçiyor, geç kalmışların telaşlı bekleyişlerini sona erdiren, kazılmış toz toprak içindeki yoldan iki yana savrularak etrafı toza duman bulayarak. Ardından bir araba, ardından bir kamyon, ardından bir motor ve bisikletli  turistler, bisikletliyseniz ya da yürüyüş yapıyorsanız toz altı kaldınız demektir. Ki kalıyoruz. Dedim ya aptal bir kaldırım için etraf kocaman bir şantiye alnına dönmüş, ağız tadı ile bir gün batımını bile izleyemezsiniz sokakta iseniz bir resim çekemezsiniz keyfinizce. Nasıl bir doğa düşmanlığı anlaşılır gibi değil! Hayır, bu yol ana yol falan değil hem ara yol hem de uzun bir  çıkmaz sokak. Sokağın sonunda  plaj var ve bir dinlenme tesissi. Daha ilerisi dağ taş, sera merdiven, nedir bu telaş?

Telaş demişken öğretmen adayların başvuruları, KPSS sonuçları ve üniversitelere kayıt yaptırmak gerek, dershaneler açılıyor, bayram kapıda, diyerek buranın yazlıkçıları birer ikişer siteyi terk edip evlerine dönmeye başladı bile… Siteye de sonbahar  böyle doluyor iki tarafı ağaçlı daracık havuz yolundan geçerken bunu yüreğimizde hissedebiliyoruz. Sararan yapraklar savrularak yolda yuvarlanıyor, renkleri aynen gün batımı renklerinde kızıl sarı.

Bizde de bir telaş var. Emre  KPSS sonuçlarını bekliyor, aynı zamanda sözleşmeli öğretmenlik için başvurularını yapıyor. Onun yerine biz telaşlıyız annesi ile birlikte. Onda tık yok?

Kaç sabahtır insanların vedalaşma seslerine uyanıyoruz. Arabalar tıka basa doluyor, sonra insanlar zorla o torbaların arasına sıkışıp bir klakson ve bir iki el sallaması, birkaç gözyaşı ile uğurlanıyor. Sonra hayat  devam ediyor durduğu yerden. Her el sallayıp yolcu eden, iki gün sonra başkaları tarafından yolcu ediliyor ve sonunda herkes evine. Aynı telaş tabi bizi de sarıyor. Doğrusu Gazipaşa’da eylül çok güzel oluyor bana kalsa kasım aralığa kadar dönmem ancak hayat Eylülde başlıyor.

Bendeniz yaşamı ikiye ayırıyorum “yazlık ve kışlık” diye. Yaz  aylarını, hayattan çalınmış zaman olarak değerlendiriyorum. Düzen diye bir şeyiniz kalmıyor, yazlığa gitmeyip evde olsanız bile  bu değişmiyor. Sıcaktan, mayışıyorsunuz, hiçbir ciddi işe el atamıyorsunuz ve her şeyi erteliyorsunuz yani ben böyle yapıyorum ve meditasyon gibi yüzmelerime, saatlerce okumama rağmen  bambaşka dostlar arkadaşlar edinmeme rağmen kendimi zamandan hırsızlık yapıyormuş gibi algılıyorum.

Ve toprakla uğraşanların da tatili bitti burada. Şimdi toprak anızlardan yakılarak ayıklanıyor ne yazık ki burada hala her akşam bu günlerde, çıtır, çıtır yanan anızların dumanı  havaya karışıyor, ateşin neşeli çıtırtıları ve küçük, küçük alevlerin kırmızısı ile birlikte. Ateşin rengi büyüleyici anızların yakılma suçunu hafifletiyor sanki. Ateşe tapanlara her defasında hak verdiriyor.

yase-sonbahar3

Bu güzelliklere Allah’tan aldanarak Mecusi falan olmuyoruz. Ancak şaka bir yana sevgili okuyucularım köylüler bu anız yakma huyundan bir türlü vazgeçmiyorlar. Valla kim ne derse desin, her gece balkondan ufak ateşi izlerken içimiz korkudan ürperiyor, çünkü her yer sera dolu bir kıvılcım sıçrasa Allah korusun çıra gibi yanar her taraf.

Dün kardeşimle çok korktuk. Balkonda ceketlerimize sarılmış karanlık gecede büyüyen yıldızları izleyerek kahvemizi içerken, uzakta ufak alev gördük ufaktan ufaktan rüzgar esiyordu. Ateş bir anda büyüdü karanlığı deldi alevler ancak o zaman, adamlar cehennem zebanileri gibi ellerinde uzun küreklerle hayaletler gibi süzülerek ateşi söndürmeye başladılar. Uzun sürdü ama başardılar. Bizde ancak o zaman rahatladık.  Oysa bu anızlar bir yerde toplanıp derin çukurlar da bekletilip gübre haline getirilse daha doğru olmaz mı?

Neyse bu temizlenen topraklar güzelce sürülüyor gece gündüz. Sulanıyor ve iki gün bekletiliyor. Önümüz sera ve açık toprak denize kadar uzanan balkondan izliyoruz ister istemez. Dün bu bekletilen toprak yeniden sürüldü. Bölümlere ayrıldı adım, adım sayıp… Hortumlar döşendi. Karşımızda uzanan sarı kahverengi toprağın yeni sürülmüş hali görülmeğe değer. Bütün gün koşturduktan sonra balkonda bir an oturunca gece inmeden bütün sıkıntı ve yorgunluğunuzu unutturur.

Ve işte o zaman İskenderun’a eve dönmek fikri bile işkence gibi geliyor. Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım, her zaman birlik ve beraberlikle ayrımsız gayrımsız. Yase

Günün Şiiri

Adı ‘Eylül’ Olsun

adı: ‘eylül’ olsun.

hem son olsun

hem de en güzel ilk

günlerden: ‘pazartesi’

soğuk, güneşli

ve neşeli.

yaprak olsun yemyeşil

‘sararmaya yüz tutmuş ben’de

düş-l-erken

arkamdan bakar olsun.

gülücüğü hep sıcak

dokunuşum olsun ulaştığım

hani o uzak erişilmezliğinde

salınırken yanyana.

bilmiyor olsun gölgemi

bilmeyenler dünyasında

dudaklarında titreşen kelimeler

yine sevgi olsun

hiç susmayacak yıllarca

döküldükçe yavaşça.

bahçemde çiçek olsun

kırmızı, ‘mavi’ye çalan

koklayamayacağım

bakakaldığım

en suskun halim olsun

kilit vurduğum kendime

kapanmış içine ürkek yabancı

uzak kalır olsun

yine mutlu kendi haline.

çizdiğim resim olsun

hayal edip günlerce

uykusuz gecelerde

renkleri karıştırdığım tual

üzerine vurduğum bez

duygularım olsun

şekillerde sakladığım.

yeni bir baslangıç içinde

kucaklanan günler

koşulan öpüş olsun

özlenen sevgili hayallerde

geceyarıları uyandıran

rüyalardan heyecan içinde

sonrasında bilinen mutluluğu

tesellisi olsun.

bir saç teline dokunuş

bir öpüş usulca yanağından

sessizliği bozan

hissedilen nefes olsun

gözlerine bakan gözler

yalnız / mavi

hayal meyal olsun.

adı: ‘eylül’

soyadı: ‘pazartesi’ olsun.

İsmail ONAT

Günün Fıkrası

Temel ava çıkmış. 3-5 saat gezinmiş av bulamamış. Dönmeye karar vermiş. Yol üzerinde ufak bir delik görmüş deliğe tüfeği sokmuş ateş edip elini deliğe atmış. İçinden çıkan fareyi çuvala atmış. Yola devam ederken daha büyük bir delik görmüş tüfeği sokmuş ve ateş etmiş. Elini deliğe atmış içinden çıkan tavşanı çuvala atmış. Yola devam ederken daha büyük bir delik. Tüfeği dayamış yine vurmuş. Ordan da bir tilki çıkmış atmış hemen çuvala.  Ertesi gün Trabzon gazetelerinde bir haber… Dün feci bir tren kazası sonucu bir vatandaşımız tren altında parçalanarak can vermiştir. Merhumun trenin altında kalmadan trene bir el ateş ettiği sanılıyor.

Günün Sözü

Yalanlamak ve reddetmek için okuma! İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma! Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma! Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!

Francis Bacon

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here