Futbolun Osmanlıcası (4)

0
57

Değerli okurlarım, futbolun sert bir oyun olduğunu biliyoruz. Eskiden buna erkek oyunu derlerdi. Son yıllarda bu duygular içinde bulunmamız mümkün değil. Bizim izleyeceğimiz futbol maçları olmayınca, Kadınlar Dünya Futbol Şampiyonasını hiç kaçırmam. Tabii olduğu zaman! Bayanların, son Dünya Kupası’nı da zevkle izledim.

Tribün, zemin aynı, kurallar ve hakemler de aynı. Yeşil zemin üzerinde 22 centilmen hanım efendi. Bunları boşuna yazmadım. Erkek oyunu dediğimiz o sporla bir önemli fark var. Tekme, yumruk, küfür, hakeme saygısızlık yok ve de hakemlerin gözü önünde dirsek atmak da yok. Sertlik sadece topa ve alabildiğine… İnanın zevkle izliyor insan kadınların futbolunu.

Bizler, Avrupa futboluna ve de futbolcularına imreniyoruz ama düşünecek olursak, Avrupa’dan öylesine Kasaplar transfer ediliyor ki saymakla bitmez. Ancak, bir önemli şeyi aklımızda tutamıyoruz. Bir sporcunun hayatı en önemli şampiyonluktan daha önemli olduğunu hep unutuyoruz. Güzel şeyleri hatırlamayız da, topluma zararlı neler varsa hemen hatırlarız. O’da Allah’tan!

Ülkemizde unutkanlıklarla birlikte çok enteresan gelişmeler de oluyor. Vicdanlar cüzdanların içinde, Yürekler mermer gibi sert! Kol saatleri, ayakkabı kutuları, çikolata ambalajları, kasalar, sıfırlamalar falan… Bunlarda nereden çıktı, konumuzla ne ilgisi var. Yeni aldığınız bir çift ayakkabıyı, “Ayakkabı Kutusuna Koyun” diyemezsiniz. Söylediğinizde en büyük suçu işlemiş olursunuz ve hemen tutuklanırsınız.

Kasımpaşalı arkadaşım diyor ki: “Babam beni Hoca’ya teslim etti. Hocam yeni aldığı bir çift yemeniyi, şunu sarıp sarmalayın demiş. Ayakkabı kutusu denir mi. Bunlar dilimizi de, dinimizi de değiştiriyorlar. Bira içip ahlaksız oluyorlar…” Kasımpaşalı arkadaşımı tanısaydınız, eminim sizler de severdiniz.

Bizim, anlı şanlı federasyonumuzun başı da, sonu da hep kartallı. Bizim için bir sakıncası yok ama hakemlerimiz için felaket sakıncalı. Nasıl mı? Kartallı takım lig maçı oynuyor ve 1-0 yenik. Devrenin sonuna doğru kartallının biri topu elle kesiyor. Bunun adı penaltıdır. Demek ki penaltıya düdük çalmak için beş altı saniye düşünmek gerekiyormuş. Bu beş saniye içinde hakem ne düşündü dersiniz. Ben size anlatayım…

“…Penaltıyı çalarsam skor 2-0 olacak ve muhtemelen kartallı maçı kaybedecek. Ertesi günü beni yukarıdan çağırırlar. Sen ne yaptığını sanıyorsun, durup dururken penaltı verilir mi? Sonra top adamın şeyine çarptı, eline mi çarptı. Sen bundan sonra zor düdüklenirsin…”

İnanın aynen böyle düşünmüştür. Futbolun Osmanlıcasına itibar etmezsek belki düzelebiliriz. Anlı şanlı federasyonumuz toptan istifa ederse ve sosyal bir federasyon gelirse muhtemelen kişiliğimizi kazanabiliriz. Futbolumuz bu şekilde emeklemekten kurtulur, ümit ediyorum yürür hale gelir. Bugünlerde izlediğimiz 2016 Avrupa Şampiyonasında zevkli maçlar izlemenizi diliyorum.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMIZLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here