Fast Food Tadında AŞK

0
166

21.yy teknoloji çağının muhteşem icadı olan internet sayesinde eriştiğimiz “iletişim ve bilgi edinme” kolaylığına çok kısa sürede adapte olduk. Endüstri, iş yemek, reklâm, moda, medyadan sonra duygularımızı da teslim ettik bu kolaylığa.

Sevinç, hüzün, mutluluk gibi sabır içinde anlam kazanan duygular hızlı, anlık ve çabuk tüketilen atıştırmalıklar misali anlamsızlaştı. Bu atıştırmalıkları o kadar hızlı benimsedik ki, duygularımızla birlikte yaşam tarzımızı bu döngü içinde evrimleştirdik.

Çok değil bir kaç yıl öncesine kadar kenarı yakılarak yollanan mektuplar vardı. İşte, o hasret yüklü mektuplar yerini anlık whatsapp yazışmalarına bıraktı. Farkında bile olmadan ilk görüşte aşk, ilk emojide aşka boyun eğdi. Değişim sadece bunlarla sınırlı değildi. Misal yıllardır beklediğimiz beyaz atlı prenslerimiz vardı. Artık o prense avuç içindeki akıllı telefondan ulaşabiliyoruz. Hayatımızı birleştireceğimiz partnerimizi sosyal medya hesabında yazan kişisel verilerden seçebiliyoruz. Özel anlar, mutluluk, acı, hüzün hissederek, hissettirerek paylaşılırdı. Şimdi ise sosyal medya üzerinden yüzlerce ikon ile ifade ediyoruz.  Partnerimizle yaşadığımız anlar sadece bize özeldi bizimle anlamlıydı. Şu anda ise gelen yorum ve beğenilerle anlam kazanıyor. Vitrinde sergilenen benlik misali, biz yerine artık görüntülerimiz konuşuyordu.

Peki, mesafeleri ve sınırları yok sayan muazzam bir buluş olan teknoloji, yozlaşan duyguların tek sorumlusu olabilir miydi? Olamazdı elbette. Çünkü teknolojinin sadece kolaylığını almamız avantaj gibi görünen kolaylığı dezavantaja çevirmişti. Haliyle bu nimetin yan etkilerinden en çok duygular nasibini aldı. Sabırla demlenen duygular hızlı erişim, kolay tüketim ve anlık doyumun kurbanı oldu. Yorucu iş temposu arasında yenen hazır yemekler gibi ilişkiler de fast food tadında yaşanmaya başladı. Hayatın koşuşturmaları arasında hızla tüketilen, sadece anlık açlığı bastıran atıştırmalar gibi… Her ne kadar zararlı olduğu bilinse de tüketmekten kendimizi alıkoyamadığımız atıştırmalıklar…

Hızla hazırlanan, kolay ulaşılan ve anlık açlığı bastıran sağlıksız yiyecekler gibi duyguları da aynı basitlikle tüketir olduk. Sanırım duygularda aynı sebepten dolayı evrimleşti. Hayatın yorucu temposu içinde, duyguları, hissederek yaşamak yerine sıkıştırarak yaşamaya çalışıyoruz. Kısa sürede âşık oluyor, seviyor, bağlanıyor ve aynı tempoda vazgeçiyoruz. Hiç bir derinliği olmadan duygusal açlığı bastıran atıştırmalar misali. Bu fast food tarzında yaşanan ilişkiler, emek sabır karşılığında değerlenen; aşk, sevgi, güven gibi duyguları anlamsızlaştırmıştı.

Hâlbuki tüm duygular gibi aşkta kısık ateşte sabrederek pişmeliydi. Tanıyarak, hissederek, emek vererek… Çünkü ‘Her şeyin sırrı sabırdır…’ Acıya sabredersin adı metanet olur. Açlığa sabredersin adı oruç olur. Dileğe sabredersin adı dua olur. Özleme sabredersin adı hasret olur. Sevgiye sabredersin işte onun adı da “gerçek aşk” olur der Mevlana.

Şu anda baktığınız ekrandan kafanızı çevirip gerçek dostlarınıza, sevdiklerinize yanı başınızda olanlara odaklanın. Ekranda gördüğünüz hiç bir duygu yanı başınızda olan sevdiklerinizin gülümsemesi kadar samimi olmayacaktır. Sadece hissedin, duygularınızı hissedin çünkü samimi olan tek şey var olan duygularınızdır…

Aile ve İlişki Terapisti / Psk. Mehmet CAN

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here