Farkı, Fark Edin…

0
81

Kırlangıcın biri adamın birine sevgi beslemeye başlamış. Her gün pencerenin önüne gelir onu izlermiş. Bir gün bütün cesaretini toplamış ve adama hey adam ben seni seviyorum uzun zamandır, seni izliyorum, demiş. Adam, “Saçmalama sen bir kuşsun ben ise bir insan durduk yere sende nereden çıktın?” diye bunu içeri almamış, pencerenin önünden kovalamış. Kırlangıç yine gelmiş, “Tamam seni hiç rahatsız etmeyeceğim demiş sadece çok iyi dost olalım.” Adam yine kabul etmemiş ve kovalamış. Kırlangıç tekrar gelmiş,“hava çok soğuk seninle çok iyi arkadaş olalım, beni içeri al soğukta donacağım. Sıcak ülkelere göç etmek zorunda kalacağım, lütfen beni içeri al.” demiş. Adam yine almamış.

Kırlangıç çok üzgün bir şekilde başını önüne eğmiş ve gitmiş. Aradan çok zaman geçmiş, adam pişman olmuş. Yaz gelmiş, diğer kırlangıçlara sormaya başlamış; ama gören olmamış. Sonunda danışma ve bilgi almak için bilge bir kişiye gitmiş, olanları anlatmış. Bilge kişi demiş ki: “Kırlangıçların bütün ömrü altı aydır. Hayatta bazı fırsatlar vardır sadece bir kez elinize geçer; değerlendiremezseniz uçup gider.

Hayatta bazı insanlar vardır, sadece bir kez karşınıza çıkar; değerini bilmezseniz kaçıp gider ve asla geri gelmez. Dikkatli olun, farkında olun. Bir düşün bakalım acaba sen farkında olmadan bugüne kadar kaç kırlangıç kovaladın?”

*Şükredin…

10 dakikalık bir filmin yılın en iyi kısa film unvanını kazandığı ve sinemada gösterime gireceği açıklandı. Filmi merak edip izlemeye gelen büyük bir kalabalık toplandı. Seyirciler salona girdi ve film oynamaya başladı ama bir gariplik vardı.

Filmin başlayalı 6 dakika geçmesine rağmen ekranda aynı sahne vardı, kamera açısı sadece bir odanın tavanını gösteriyordu. 7. dakikada aynı sahnede bir değişiklik olmadan geçince, seyirciler şikâyet etmeye başladılar ve bazıları zamanını kaybettiğini söyleyerek salondan ayrılmak istedi.

Aniden kamera açısı tavandan yere indi ve omurilik felci, tamamen engelli yatağa uzanmış bir çocuk görüldü.. Ve şu cümle yazılıydı: “Bu engelli çocuğun hayatının her saatinde gördüğü sahnenin sadece 8 dakikasını size sunduk ve siz buna 8 dakika bile katlanamadınız. Hayatınızın her saniyesinin değerini bilin ve şükredin.”

*Kendinize Zaman Ayırın

Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş.

İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar.

Sonuç:  İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş: “Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?”

*Mutlu Olmak İstiyorsak

İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş: “Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir.”

Kendimizi geliştirmek, baltamızı bilemektir. Kendimize zaman ayırıp, yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmektir. Zayıf bulduğumuz yanlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir. Bu, zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Delhi’deki ünlü tapınakta Sokrat’ın şu sözü yer alır: “İnsan Kendini Tanı…”

Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında fark olmaması anlamına gelir. Bireysel ve iş yaşamımızda başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız.

*Zincir Yok, Engel Yok

Bir adam fillerin yanından geçerken aniden durdu, bu büyük yaratıkların ön bacağına bağlı küçük bir ip ile tutulduğunu görünce şaşkına döndü.

Zincir yok, kafes yok, başka herhangi bir engel yok bu ipler dışında. Fillerin her an o zayıf iplerden kurtulabilecekleri açıktı, ancak nedense bir şey yapmıyorlar, hiç çabalamıyorlardı.

Adam, yakınlarda bir fil terbiyecisini gördü ve yanına giderek neden bu hayvanların orada durduğunu ve kurtulmak için hiçbir girişimde bulunmadığını sordu.

Fil terbiyecisi;

Filler henüz küçükken, onları bağlamak için aynı boyuttaki ipi kullanıyorduk ve bu ipler o yaşta onları bağlı tutmak için gayet yeterliydi. Çok direnirlerdi fakat güçleri o ipten kurtulmaya yetmezdi. Büyüdükçe koparamayacaklarına inandılar. Şuan ipin hâlâ onları tutabileceğine inanıyorlar, bu yüzden asla özgürlüklerine kavuşmaya çalışmıyorlar…” dedi.

Adam şaşkına döndü. “Bu hayvanlar her zaman bağlarından kurtulabilirler, ancak yapamayacaklarına inandıkları için oldukları yere sıkışmışlar…” diye mırıldandı.

İşte bizler de filler gibi bir şeyler yapamayacağımız inancına saplanıp kalıyoruz. Çünkü daha önce bir kez başaramadığımızı gördük ve yıldık. Belki de sadece başkalarının başaramadığını görerek yıldık. Oysaki başarısızlık öğrenmenin bir parçasıdır; Hayat mücadelesinden asla vazgeçmemeliyiz…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here